İSTANBUL (AA) - Başbakan Yardımcısı Recep Akdağ, MHP'nin gösterdiği milli duruşu, CHP'nin de göstermesi gerektiğini belirterek, "Biz şunu söylemiyoruz, yani tamamen gelsinler biz ne diyorsak ona 'evet' desinler. Bütün milli meselelerde aslında Türkiye Cumhuriyeti'nin yanında yer almış oluyorlar. Bunlar artık bir hükümet, Cumhurbaşkanı meselesi olmaktan çıkıyor, milli bir mesele haline geliyor. Dolayısıyla bizim şu anda MHP ile ilişkimiz bu. Bir milli ittifak, milliyetçilik tanımını herkes başka türlü yapabilir ama bu milli bir ittifak, bir milletin iktidar partisinin, ana muhalefet partisinden sonraki partinin ittifakı, prensipler üzerindeki ittifakı." dedi.
Akdağ, Kanal 7'de yayınlanan "Başkent Kulisi" programında Mehmet Acet'in gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.
Acet'in, erken seçim olup olmaması yönündeki sorusu üzerine Akdağ, "Şu anda başka bir şey beklemiyoruz. Cumhurbaşkanımızın ya kendi doğrudan açıklamaları ya da sorulara karşı verdiği cevaplar da ortada. Bunu birkaç defa işittik. Partimizin içerisinde erken seçimle ilgili bugüne kadar hiçbir hususun konuşulduğuna ben şahit olmadım." diye yanıt verdi.
Başbakan Yardımcısı Akdağ, Türkiye'nin işlerin iyi gittiği bir ülke olduğunu, ekonominin son çeyrekte yüzde 11 büyüdüğünü, 2018'de yüzde 7'nin üzerinde büyüyeceğini bildiklerini anlatarak, "Terörü, sınırlarımızın içindeki terörü alt ettik, tabii ki sıfıra düşürmek çok zor. Yani kaç terör örgütü Türkiye'nin üzerine salınıyor. Ekonomimiz gelişiyor, istihdam gelişiyor. Yani normal zamanında seçimlerin yapılması gerekirken öne alınacak hangi sebep var? Erken seçim neden yapılır? Siyasi ihtiyaç olur, hükümet kurulamıyordur işte 7 Haziran'da oldu, şimdi Almanlar belki erken seçime gidecekler, hükümet kuramıyorlar ya da yönetilemez hale gelmiştir. Krizler, çok büyük problemler vardır. Bugün Türkiye'de böyle bir durum yok ki biz işimize bakmalıyız. Geçen her ay Türkiye açısından kalkınma hamlemizi bir adım daha ileriye götürmemiz gereken bir aydır, buna yoğunlaşıyoruz. Bir taraftan da tabii bu taşlamalara karşı da kalkanlarımızı da tutuyoruz, bunun başka bir yolu da yok ama işimize gücümüze bakıyoruz, bunu yapmamız lazım." diye konuştu.
- MHP ile seçim ittifakı
"MHP ile ittifak söz konusu. Sayın Cumhurbaşkanı geçen gün 'Buna kimse limon sıkmasın, liderler bu işi oturup konuşur.' dedi. Belli ki biz şunu bekleyeceğiz, Sayın Cumhurbaşkanı ile Sayın Bahçeli arasında bir görüşme olacak ve orada bir yol haritası çıkacak karşımıza. Bu seçimlere bir MHP-AK Parti ittifakıyla gideceğimiz kanaati var mı? Bu artık şekillendi mi?" yönündeki soru üzerine de Akdağ, şunları kaydetti:
"Sayın Cumhurbaşkanımızın uyarısı şu açıdan çok önemli; bunun şekli taraflarını konuştuğunuz zaman, ben konuşsam ya da başka bir milletvekilimiz konuşsa ortada şekillenmiş bir yol haritası olmadığı için gerçekten limon sıkmış oluruz. Kafaları karıştırabiliriz. Ama şu bir gerçek, biz referandum sırasında MHP ile birlikte hareket ettik. Sayın Devlet Bahçeli bu hususta milli bir duruş sergiledi. Sayın Devlet Bahçeli ve Milliyetçi Hareket Partisi bugün de milli bir duruş sergiliyor. Bakın Amerika'da bir dava var haksız, Türkiye'yi mahkum etmeye çalışan, gerçekten tamamen hukuksuz bir tiyatro var, orada çok dik bir biçimde hükümetin, Cumhurbaşkanımızın yanında, Türkiye Cumhuriyeti'nin yanında duruyorlar. Suriye ile ilgili problemlerimiz var, orada bir terör örgütü ordusu yetiştiriliyor elbette Türkiye'nin yanında duruyorlar ya da 15 Temmuz ile ilgili hangi faaliyetin içindeyse hükümet onun yanında duruyorlar. Çünkü bunlar milli meseleler. Türkiye'de bunu üzülerek ifade edeceğim, Türk siyasetinde yeni bir gelenek başlatan Sayın Kılıçdaroğlu ve arkadaşları, mesele ne olursa olsun, milli bir mesele de olsa hükümetin karşısına çıkmaya başladılar. Bu gerçekten çok kötü bir gelenek."
- "MHP bütün milli meselelerde Türkiye Cumhuriyeti'nin yanında yer alıyor"
Başbakan Yardımcısı Akdağ, Suriye'de yüz binlerce, belki milyona yakın, suçsuz, günahsız insanın hayatını kaybettiğini dile getirerek, şöyle devam etti:
"Özgür Suriye Ordusu bir muhalefetleri var, isimlerini değiştirdiler şimdi Milli Suriye Ordusu olarak, oradaki rejime karşı bir muhalefet, bir diktatöryal rejime, bir diktatöre karşı ülkelerini korumaya, özgürlüklerini elde etmeye, hukuklarını müdafaa etmeye çalışıyorlar ve bir çatışma ortamı oluşmuş. Şimdi bu kaçınılmaz bir çatışma ortamı. Hatırlayın Türkiye Cumhuriyeti o zaman Başbakanımız, Dışişleri Bakanımız Esed'in böyle bir yanlış yapmaması için çok uğraştık, defalarca görüşüldü, ona akıllar verildi, 'Bunları yapmayın' denildi. Şimdi Esed bunu yaptı, kendi halkının üzerine bombalar yağdırıyor. Kendisine karşı muhalefet eden kişilerle çatışabilir de suçsuz, günahsız insanların üstüne bomba atmak ne olur? Bu Esed'in yanında duruyorlar. Bakın nasıl duruyorlar ben size söyleyeyim, çok sıkıştırdığınız zaman Esed'de de laf söylüyorlar ama yanında şöyle duruyorlar, 'Türkiye bunu ortaya çıkardı.' Arkadaş, Türkiye bunu nasıl ortaya çıkardı? Türkiye Esed'e 'Gitti de sen günahsız insanların üzerine, mabetlere bomba at, koskoca bir Halep şehrini yok et?' mi dedi? Böyle insafsızlık olur mu? Suriye'de çok demokratik bir hava varmış, Esed herkesin hakkını, hukukunu yerine getiriyormuş demek ki, biz kışkırtmasaymışız oradaki insanlar haklarını, hukuklarını koruma gibi bir düşünceleri olmayacakmış. Ya bu akla ziyan bir iş.
Dolayısıyla Sayın Devlet Bahçeli'nin bu milli duruşunu, Cumhuriyet Halk Partisi'ne göstermesi gerekiyor. Biz şunu söylemiyoruz, yani tamamen gelsinler biz ne diyorsak ona 'evet' desinler. Bütün milli meselelerde aslında Türkiye Cumhuriyeti'nin yanında yer almış oluyorlar. Bunlar artık bir hükümet, Cumhurbaşkanı meselesi olmaktan çıkıyor, milli bir mesele haline geliyor. Dolayısıyla bizim şu anda MHP ile ilişkimiz bu. Bir milli ittifak, milliyetçilik tanımını herkes başka türlü yapabilir ama bu milli bir ittifak, bir milletin iktidar partisinin, ana muhalefet partisinden sonraki partinin ittifakı, prensipler üzerindeki ittifakı. Ama bahsedilen seçim ittifakı, vesaire Sayın Cumhurbaşkanımızın ifade ettiği gibi oturulup konuşulacak şeyler, her iki partinin de kurulları var, nihayetinde her iki partinin liderleri var, onların oturup aralarında müzakere edeceği bir husus."
"Doğu ve Güney Doğu'da buna yönelik bir reaksiyon var mı?" yönündeki soruya da Akdağ, gördüğü kadarıyla buna karşı hiçbir reaksiyonun olmadığını söyledi.
Akdağ, bugün Türkiye'de etnik kökeni Türkmen, Arap, Kürt, ne olursa olsun bu meselede insanların aynı şeyi düşündüğünü belirterek, "Yani ırkçılık, etnik milliyetçilik, Kürtçülük yaparak düşünürse birileri, bu onlara ters gelebilir ama zaten böyle düşünenler bugün HDP'de şekillenmiş bir yapı. Onun dışında Türkiye'de Kürt kimliğine, etnik kökenine sahip ama bu milletin evladı olan, biz aynı milletin evladıyız. Bunu hep söylüyoruz, ırka dayalı bir millet falan değiliz ki. Onların nezdinde burada bir problem yok çünkü onlar da biliyorlar ki Sayın Cumhurbaşkanımızın, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin bu duruşu millet için. Yani Amerika'ya karşı takındığımız tavır, Suriye'de takındığımız tavır, Türkiye'de teröristlerle mücadelemiz, 15 Temmuz'a karşı mücadelemiz... Sayın Devlet Bahçeli ile MHP ile üstünde ittifak ettiğimiz hususlar bunlardır. Bu hususlarda hep birlikteyiz. Mesela bütçe görüşmeleri yaptık, Milliyetçi Hareket Partisi'nin konuşmacıları bizi kıyasıya eleştirdiler." değerlendirmesinde bulundu.
Bu duruşu CHP'nin de sergilemesi gerektiğini ifade eden Akdağ, "Bunu HDP'den beklemiyorum, çünkü HDP'nin iradesi kendi elinde değil. Söylemek istemiyorum ama 'Hani bunu Cumhuriyet Halk Partisi'nden beklemiyoruz, Cumhuriyet Halk Partisi'nin iradesi kendi elinde değil.' demeyelim. Ama Cumhuriyet Halk Partisi'nin Genel Başkanının maalesef iradesi pek kendi elindeymiş gibi durmuyor." dedi.
- "Deprem riski olan binaların daha hızlı dönüştürülmesi için ciddi bir gayretin içerisindeyiz"
Başbakan Yardımcısı Recep Akdağ, olası depreme yönelik yürütülen çalışmalara ilişkin soruya da deprem haritalarının yüzyılın başından beri yapıldığını belirterek, bunların birkaç kere yenilendiğini ama aşağı yukarı 20 yıla yakın süredir de bir önceki haritanın kullanıldığını söyledi.
Teknoloji ilerledikçe yer altındaki hadiselerle ilgili bilgilerin farklılaştığını, cihazların daha modern hale geldiğini yaklaşımların farklılaştığını, hesaplamaların, öngörülerin değiştiğini vurgulayan Akdağ, depremin çok önceden bilinmesinin mümkün olmadığını dile getirdi.
Recep Akdağ, birkaç yıldır Türkiye'de üniversitelerden, başka kurumlardan birçok ismin katkı vererek Türkiye'deki bu teknolojik imkanların kullanılmasıyla yeni bir deprem haritası üzerinde çalışıldığını, bu çalışmalar sonucunda daha rafine edilmiş, detaylandırılmış bir haritaya sahip olunduğunu ifade etti.
Bunun 10 yıl sonra biraz daha gelişeceğini dile getiren Akdağ, bu haritayla, depremsellik açısından riskli alanların biraz daha küçük alanlar olarak belirlenmiş olduğunu, ikincisinin de bina yapacak kişiler açısından ellerinde çok kolay kullanılabilecek bir araca sahip olunduğunu kaydetti.
Akdağ, iyi de bir yazılıma sahip olan haritayla herhangi bir bina yapılacağı zaman binanın statiği açısından yazılımın kullanılarak kat sayılarının kolayca elde edilebileceğini belirterek, Türkiye'de iyi bir deprem yönetmeliği olduğunu söyledi.
Başbakan Yardımcısı Akdağ, 2001'de yapılan yönetmeliğe 2007'de ufak eklemelerin yapıldığını aktararak, depremde sismik izolatör denilen, büyük hastanelerin temellerine koyulan binanın sadece yıkılmamasını değil, hasar görmemesini sağlayan adeta amortisman sistemleri olduğunu, yönetmeliğe bu gibi maddelerin eklendiğini aktardı.
Yönetmeliğe, ahşap, çelik yapılarla ilgili kurallar eklendiğini ve birkaç adım daha ileriye gidildiğini ifade eden Akdağ, "Kurallara uyuluyor mu?" sorusuna da şu yanıtı verdi:
"Bu hususta bir hayat laboratuvarını da Van'da yaşadık. Özellikle 2001 yapı denetim kuralları çıkarıldıktan sonra yapılan binalar açısından mesela Van'da diyelim ki böyle 100 bina varsa bunların 2'sinde hasar var ve yıkılma da yok. Dolayısıyla AFAD olarak bir araştırmaya da başlıyoruz, özellikle İstanbul ile ilgili olmak üzere, büyükşehir belediyesinin, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın yaptırdığı araştırmalar var daha geniş bir araştırmaya da giriyoruz. Gerçekten 2001'den sonra yapılan binalarla 2001'den önce yapılan binalar arasındaki güvenlik farkı ne kadar? Bu tek başına politika üretmeye yetmez ama bizim için çok önemli bir ipucu olacak. Şu andaki ilk intibalarımız elimizdeki bilgilere dayanarak 2001'den sonra yapılan binaların çok daha güvenli olduğu yönünde ki bütün binalar değildir belki ama genel olarak düşündüğümüzde böyle. Şöyle bir durum da var 1999 depreminden sonra insanların da duyarlılıkları çok arttı. Ben bu meseleye sadece müteahhit gözüyle hiç bakmadım. Çünkü elbette müteahhit işini doğru yapmalı ama orada mühendiste, usta başı da etriye demirlerini bağlayan işçinin de işini iyi yapması lazım. Bu bir bütün, toplam bir bilinç. Dolayısıyla bu yapı denetimi biraz bunu da sağlayabilen bir husus. Hükümet olarak depremsellik açısından problem arz eden binaların daha hızlı dönüştürülmesi için ciddi bir gayretin içerisindeyiz. İşin politikası Çevre ve Şehircilik Bakanlığımız, konu İstanbul ise İstanbul Belediyemiz, TOKİ birlikte koordine edilip düşünülerek gerçekleştirilecek bir husus."
Özellikle İstanbul'da kamu binalarında büyük bir ilerleme kaydedildiğini dile getiren Akdağ, bunun sosyal bir mesele olduğunu ve vatandaşa iyi anlatılması, el ele verip sosyal bir gereklilik olarak görülmesi gerektiğini ve muhalefetin de bu konuda destek olmasının önemli olduğunu kaydetti.
(Sürecek)
(AA)