Konuşmasını daha sonra Türkçe sürdüren Baydemir, bölgeler arası sosyo-ekonomik dengesizliklerin giderilmesi için çalışılması gerektiğini söyledi. Türkiye'de en az gelişen 18 ilden 15'inin Doğu ve Güneydoğu'da olduğuna dikkat çeken Baydemir, gelişmişlikte İstanbul'un ilk, Diyarbakır'ın 63, Şanlıurfa'nın ise 72'inci sırada bulunduğuna işaret ederek, "Bu kapsamda yıllardır uygulanan Kalkınmada Öncelikli Yöreler projesi kavramı yaşam bulmamış ve kağıt üzerinde kalmıştır. Biran önce bölge odaklı kalkınma stratejileri geliştirilmeli" dedi.
`DİYARBAKIR KALEDİR, VERMEYİZ'
Konuşmaların ardından salonda bulunanların yazılı olarak ilettiği soruları yanıtlayan Baydemir, kendilerini siyaset yapmakla suçlayan Başbakan Erdoğan'ı eleştirdi. Baydemir, `Kale' olarak nitelediği Diyarbakır'ı yerel seçimlerde kimseye kaptırmayacaklarını ifade ederek, şöyle konuştu:
"Başbakan, yerel yönetimlerimizi, belediyelerimizi siyaset yapmakla eleştiriyor. 22 Temmuz seçimlerine kadar, evet doğrudur siyaseti ve hizmeti birlikte yürüttük. Ben siyaset ve hizmeti birlikte yürüttüm, dolayısıyla siyaset yaptım. Ama Oh' yaptım. Parlamentoda temsilde, adalette ciddi bir hata vardı. Bu nedenle pek çok talep belediye başkanları üzerinden yaşam bulup ifade ediliyordu. Ancak 22 Temmuz'dan sonra bizim açımızdan da durum değişti. Parlamentoda grubumuz var. Bizler adına grubumuz siyaset yapıyor. Ben de grubumuzu aşmama çabası içerisinde olacağım. AKP'nin Sayın Başbakan'ı
Diyarbakır başta olmak üzere bazı DTP'li belediyeleri istiyorum' dediğini görüyoruz. Bu kentler acaba 81 vilayet içerisinde olan kentler değil mi? Seçime 15-16 ay kala DTP'li belediyeleri istemek ne anlama geliyor. Çok açık ve net söylüyorum bu hizmet aşkı değildir. Bu tam da siyasetin kendisidir. Ben şuna bütün açık yürekliliğimle hazırım, seçime 4-5 ay kala her siyasi parti her yere talip olabilir. Bunun hiç bir sakıncası yok. Olması gereken de budur. Ama Sayın Başbakan unutuyor galiba, kendisi 81 vilayetin Başbakanıdır. Ama kendisini buraların Başbakan'ı olarak görmüyorsa, bu kendisinin sorunudur. Ben bunun cevabını vermiştim. Ortaya koymuş olduğumuz hizmet kalitesine güvenerek ve aynı zamanda yurttaşımın tercihine duyduğum güvenle biz ne demiştik, istediğiniz zaman sandığı kurarız, halkın iradesine başvururuz. Bu halk kimi layık görürse, bu emaneti kime verirse o seçilir. Bize göre Diyarbakır kaledir, biz Diyarbakır'ı vermeyiz."
`BİR DAHA ACI YAŞAMAYALIM'
Diyarbakır'da yaşanan bombalı saldırıda yaşadıkları acıyı yüreğine nakşettiğini ve bir daha bu tür acı yaşanmamasını beklediklerini anlatan Baydemir, "Çok acı ve kabul edilemez bir acı yaşadık. Yaralarımızı sarmaya çalışıyoruz ve saracağız. Bu acıyı yüreğimize nakşedeceğiz. Tıpkı Kızıltepe'de Uğur Kaymaz'ı, 12 Eylül'de Diyarbakır'da Koşuyolu parkında kaybettiğimiz çocuklarımız ve diğerlerinin acıları gibi yüreğimize nakşedeceğiz. Ama kin ve intikam duyguları için değil, bir daha asla ama asla başka bir ocağa, başka bir yüreğe böylesi bir acı düşmesin diye. Bunun için de elimizden gelen bütün çabayı ortaya koyacağız" diye konuştu.
`BU HALKA BİN YIL BORÇLULAR'
DTP'li tüm belediye başkanları hakkında Kürtçe nedeniyle soruşturma açıldığını ama bu ülkede dil, kültür ve inançlara yasak koyanların halka bin yıl borçlu olduğunu dile getiren Baydemir, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Türkiye'nin resmi dili değişsin, bu dil gitsin başka dil gelsin gibi bir anlayışta değiliz. Dil zenginliğimiz çok güzel, ama sizin bu zenginliğe hangi gözle yaklaştığınız önemli. Maalesef bu konuda bir arpa boyu yol kat edilmediğini düşünüyorum. DTP'li 54 belediye başkanımızın tümü hakkında Kürtçe kullanımı yüzünden mutlaka soruşturma açılmıştır. Benim hakkımda açılan toplam soruşturma ve davaların tamamı cezayla sonuçlanırsa 280 yıl ceza almam lazım. Sigara kullanıyorum, kahveyi de iyi içiyorum, bu şekilde giderse en fazla elli yıl yaşarım. Demek ki, 230 yıl borçlu çıkacağım. Ama siz hiç merak etmeyin bana göre bu dili, kültürü, inançları yasaklayanlar bu halka bin yıl borçlular."
A.A