ANKARA, (DHA) - Bekir Bozdağ'ın açıklamalarının ardından bakanlar gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı. HDP'nin Adalet Bakanlığı'na İmralı'ya gitmek üzere bir başvuruda bulunduğu hatırlatılarak bu konudaki son durum sorulan Adalet Bakanı Bozdağ, "Çözüm süreci şiddeti terörü eylemi öldürmeyi yakmayı yıkmayı hoş gören, bunlara cevaz veren bir süreç kesinlikle değildir. HDP'nin eş başkanları veya milletvekilleri yaptıkları açıklamaları kendi eylemleri ile tekzip etmektedir. Biz isteriz ki açıklamalarını eylemleri teyit etsin. Bazı açıklamalarıyla kendi kendilerini inkar etmesinler. Bunu görüyoruz süreç içerisinde. Son Kobani hadiselerinde gördük. pek çok kişi zarar gördü. Pek çok insanımız hayatını kaybetti. Bunun en önemli sebebi ise HDP'nin temsilcilerinin ortaya koyduğu çözüm süreci ile bağdaşmayan söylem ve eylemler olmuştur. HDP heyetinin görüşme önerilerini biz bu çerçevede elbette değerlendireceğiz. Sürecin sıhhati görüşmelerin sıhhatini etkileyecektir" dedi.
"UYGULADIĞIMIZ KANUNLARIN BÜYÜK KISMI MAALESEF 12 EYLÜL ÜRÜNÜ"
Daha önce 30 toplantı yapıldığını ve bundan sonraki toplantının ise İstanbul'da ocak içerisinde gerçekleştirileceğini söyleyen Bozdağ, "Bu toplantı içerisinde değerlendirilen konular, özellikle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve uluslararası sözleşmeler çerçevesinde Türkiye'de ifade hürriyetini düzenleyen ceza kanununda ve özel kanunlardaki hükümlerin taranması ve bunların AB ile ilgili raporlar ve diğer müktesebat çerçevesinde gözden geçirilerek yeniden düzenlenmesi için çalışma yapılması kararı alındı. Bu çerçevede Dışişleri Bakanlığımız, AB Bakanlığımız, İçişleri Bakanlığımız, Adalet Bakanlığımız ve ilgili diğer kesimlerin de katılımıyla bir komisyon kuruldu ve bu komisyon çalışmalarını en geç ocak ayına kadar tamamlayacak ve ondan sonraki Reform Eylem Grubu toplantısında geldiğimiz noktayı değerlendirecek ve kamuoyu ile paylaşacağız. Diğer bir karar da 12 Eylül darbesinden sonra yapılan yasal düzenlemeler Anayasanın yürürlüğe girmesinden sonra veya önce bütün bu düzenlemelerin gözden geçirilmesi ve burada 12 Eylül darbesinin mantığını yansıtan mevzuatın tek tek elden geçirilmesi ve sonuçta bunların hukukumuzun dışına çıkarılması günümüz hukukuna uygun hale getirilmesi, AB müktesebatı ile uyumlulaştırılması için de bir komisyon kurulması kararı alındı. Bu çerçevede çalışacak komisyon da raporunu Reform Eylem Grubu'na sunacak. Bu rapor daha sonra Bakanlar Kurulu'na ve yasal düzenlemeleri gerektirdiği için de TBMM'ye sunulacaktır. Bu çok kapsamlı bir çalışma. Kısa süre içerisinde neticelenmesi beklenmemelidir. Şu anda uyguladığımız kanunların büyük bir kısmı maalesef 12 Eylül ürünü kanunlar. Buradaki tarama antidemokratik ve hukuk devleti ile bağdaşmayan ilkelerin kuralların hukukumuzun dışına taşınması ve hukuk devletine uyarlı hale getirilmesi ile sonuçlandırılacaktır" ifadelerini kullandı.
"TÜRKİYE'NİN ALEYHİNE ALGI OLUŞTURMAK İÇİN ÇABALAR HARCANDIĞINI BİLİYORUZ"
Türkiye'nin aleyhine algı oluşturmak için çok büyük çabalar harcandığını ifade eden Bozdağ, "Bunların kimler tarafından yapıldığını yöneltildiğini yönetildiğini de gayet yakından biliyoruz. Bu çerçevede Türkiye'nin gerçeklerinin doğru bir dille doğru elden doğru kişiler tarafından anlatılması bakımından bu konuda da bir çalışma yapılması ve bu çalışma doğrultusunda bütün çabaların uluslararası dünyaya aktarılması konusunda da bir prensip kararı alındı" diye konuştu.
"MOLOTOF BİT SİLAHTIR"
İç Güvenlik Reform paketi ile ilgili olarak polisin görev ve yetkilerinin yeniden tanımlanıp tanımlanmayacağı ile molotof kokteylinin paket içerisinde nasıl tanımlanacağı sorulan İçişleri Bakanı Efkan Ala, "Bu konuya ilişkin bence doyurucu açıklamaları daha önce yaptık. Tabi ki molotof bir silahtır. Hatta tekil olarak silahtan daha tehlikeli bir patlayıcı maddedir. Atıldığı zaman Allah muhafaza toplu kıyımlara neden olabilmektedir. İnsanlar iş yerlerinden otururken evlerinde otururken otobüsleri araçları ile seyahat ederken bu çok yıkıcı etkileri olan bir silahtır. Bunun mevzuattaki boşluk giderilerek silah olarak tanımlanan patlayıcı maddeler buna benzer yakıcı maddeler yeniden mevzuatta açıkça tanımlanıyor. Tabi ki silah olarak tanımladığınız zaman polisin elinde silah olana karşı hangi yetkileri varsa burada da o yetkilere sahip olması tabidir" diye yanıt verdi.
"SÜRECİN SIHHATİ GÖRÜŞMELERİN SIHHATİNİ ETKİLEYECEKTİR"
HDP'nin Adalet Bakanlığı'na İmralı'ya gitmek üzere bir başvuruda bulunduğu hatırlatılarak bu konudaki son durum sorulan Adalet Bakanı Bozdağ, "Çözüm süreci Türkiye'de terörün şiddetin kanın ve gözyaşının olmadığı barış dilinin egemen olduğu ve bütün bunların kalıcı olduğu bir Türkiye'yi oluşturmak için başlatılmış samimiyetle yönetilen bir süreçtir. Hükümetimiz bunu son hükümet programına da almıştır. Bu bizim bu konudaki samimiyetimizin somut göstergesidir. Ancak çözüm süreci şiddeti terörü eylemi öldürmeyi yakmayı yıkmayı hoş gören, bunlara cevaz veren bir süreç kesinlikle değildir. HDP'nin eş başkanları veya milletvekilleri yaptıkları açıklamaları kendi eylemleri ile tekzip etmektedir. Biz isteriz ki açıklamalarını eylemleri teyit etsin. Bazı açıklamalarıyla kendi kendilerini inkar etmesinler. Bunu görüyoruz süreç içerisinde. Son Kobani hadiselerinde gördük. pek çok kişi zarar gördü. Pek çok insanımız hayatını kaybetti. Yakmalar, yıkmalar oldu. Bunun en önemli sebebi ise HDP'nin temsilcilerinin ortaya koyduğu çözüm süreci ile bağdaşmayan söylem ve eylemler olmuştur. Onlarca insanımız öldü. Bu insanların ölümünden kim sorumlu? Sokağa insanları çağıran onların arasına giren, onları örgütleyen, onları tahrik ve teşvik edenler sorumlu mudur, değil midir? Yasin Börü'yü öldüren onu linç eden vahşice hunharca saldıranlar elbette sorumlu. O vahşeti ortaya koymaya neden olanların sorumluluğu yok mudur? Bence onların da sorumluluğu vardır. Çözüm süreci suç işleme hürriyeti değildir. Çözüm süreci kamu düzenini ihlal etme hakkı kimseye vermez. HDP heyetinin görüşme önerilerini biz bu çerçevede elbette değerlendireceğiz. Sürecin sıhhati görüşmelerin sıhhatini etkileyecektir" şeklinde konuştu.
"SUÇÜSTÜ HALİNDE BELLİ SUÇLARDA GÖZALTINA ALMA YETKİSİNİ GETİRİYORUZ"
İç Güvenlik Reform paketinde yer alacağı söylenen amirin emir vermesi ile gözaltı veya aramaların daha genişleyebileceğine ilişkin basında çıkan haberler sorulan Efkan Ala, "Eskiden her kolluk görevlisinin sokakta gözaltına alma yetkisi vardı. Ama Türkiye'de bu çekelim karakola anlayışını getirmişti. Tabi biz oralara fırsat vermeyen düzenlemeler yapıyoruz. Ama vatandaşımızın da bugün polisin ya da kolluk birimlerinin jandarmanın gözü önünde bir kavga olduğunda bir suç üstü hali olduğunda bir hırsızlık olayı olduğunda ya da uyuşturucu satıldığında bonzai satıldığında polisin onları gözaltına alıp karakola götürme ve adliyeye teslim etme prosedüründe bir açıklık var. Gözaltına alma yetkisi yok. Suçüstü halinde belli suçlarda milleti tedirgin eden hususlarda milletin can ve mal güvenliğini özgürlüğünü tehdit eden hususlarda suçüstü hali olursa polisin gözaltına alma yetkisini getiriyoruz. Bunu da sokakta görev yapan her bir kolluk görevlisine değil polis ve jandarmaya değil onların amirlerine yani kısıtlanmış bir biçimde. Gözaltı önemli bir husustur çünkü. Belli yetkililere bu yetkiyi vereceğiz" dedi.
"BİZ HESAP SORACAK MEVKİDEYİZ"
IŞİD militanlarının Türkiye üzerinden gemiler ile Kobani'ye geçtiği yönün İnterpol kaynaklı olduğu belirtilen haberler sorulan Efkan Ala, şunları kaydetti: "Valilik konuya ilişkin açıklama yaptı. Türkiye bu bölgede en çok insani yardımı yapan bir ülkedir. Burada hiç tereddüt yok. Terör örgütleriyle de en fazla mücadele eden ülkedir. Evvelsi gün Fransa'da içişleri bakanları ile bir araya geldik ve konuyu değerlendirdik. Bazı insanlar nasıl oluyor da o ülkelerden çıkıyorlar Türkiye sınırına kadar geliyorlar ve biz Türkiye sınırında bunları yakalayıp sonra sınır dışı ediyoruz. Sorgulanması gereken şey budur. Orada da açıklıkla ifade ettim. Türkiye, 7 bine aşkın insana giriş yasağı koymuştur. Binden fazla yabancı savaşçı diye adlandırdıkları kişiyi sınır dışı etmiştir. Bu kadar ağır bir sorumluluk üstlenmişken böyle gereksiz, lüzumsuz ve dezenformasyona dayalı bilgilerle Türkiye'yi meşgul etmek büyük bir haksızlıktır. Bunu kesinlikle reddediyoruz. Biz hesap soracak mevkideyiz. Hesap verecek mevkide değiliz. Bazı ülkelerin propagandaların bizi yönlendirmesine izin vermemeliyiz"