Kazı ekibinde görevli Koç Üniversitesi İnsani Bilimler ve Edebiyat Fakültesi Arkeoloji ve Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Rana Özbal, AA muhabirine, Barcın Höyüğü'nde Kültür ve Turizm Bakanlığının onayıyla Hollanda Araştırma Enstitüsü koordinatörlüğünde 2007 yılından bu yana kazı yaptıklarını söyledi.
Özbal, bölgenin en eskisi olduğu bilinen höyükteki yerleşimin 8 bin 600 yıl öncesine uzandığına dikkati çekerek, "Höyükte evler bitişik yapılmış. Buraya has bir düzen. Tabakalanmanın alt seviyelerinde çanak çömleklerde birtakım farklılıklar gördük. Bunlar da bize bu bölgede çanak çömleğin doğmaya başladığını gösterdi. Bu da Marmara için bilmediğimiz bir şey olduğundan yeni veriler sağlayan bir durum" ifadesini kullandı.
- Ayak izleri, MÖ 6 bin 450 yılına tarihlendirildi
Höyükteki evin birinde bir çift iki ayak izi bulduklarını aktaran Özbal, bunun nasıl oluştuğunu araştırdıklarını dile getirdi. İzlerin, evin çıkışında yer aldığı bilgisini veren Özbal, şöyle devam etti:
"Evin zeminini ilk önce sıvamışlar. Çok güzel, saman katkılı, düzgün sıva katmanı vardı. Bu sıvayı ahşap kalasların üzerinde de bulduk. Onun üzerine sıva yaptıktan sonra sıva hala yaşken bastıkları zaman ayak izleri oluşmuş. Bu, sıvanın alt tabakası oluyor. Üst tabaka da tekrar sıvandıktan sonra ev yanmış. Bu sayede de izler korunmuş. Yani iki tabaka var. Alt tabakada izler, üst tabakada tekrar sıva var. 'Belki de izlerden dolayı zemin bozuldu' diye tekrar sıvamışlar. Onun üzerinden de belli süre geçtikten sonra ev yanmış. O sayede de izler bugüne ulaşmış. Ayak izi, radyokarbon tahminlerine göre MÖ 6 bin 450 yılına denk geliyor. Yuvarlarsak '6 bin 400' diyebiliriz."
Marmaray'ın inşası sırasında Yenikapı kazılarında da çok sayıda ayak izleri çıktığını hatırlatan Özbal, Yenişehir'dekilerin bundan daha önce oluştuğunu tahmin ettiklerine değindi.
Özbal, "Marmara Bölgesi için konuşacak olursak Neolitik dönem için en eskisi burada" değerlendirmesinde bulundu.
- İzler, yangın nedeniyle pişerek sertleşmiş
Türkiye'deki bazı arkeolojik alanlarda görev yapan Konservasyon Uzmanı Evren Kıvançer de Barcın Höyüğü'ndeki izlerle ilgili çalıştığını belirtti. Bu izlerin, kazı alanında tutulamayacağını vurgulayan Kıvançer, "Eser konumuna getirebilmemiz için o ayak izlerini kazı alanından alıp stabil hale getirmemiz gerekiyordu. Öncelikle izlerin bulunduğu koşullar bizim için çok önemliydi. Çıkan izler, yangın tahribatı sonucunda pişmiş ve sertleşmişti. Bu durum işimizi kolaylaştırdı" diye konuştu.
Kıvançer, izlere dokunduğunda, sağlamlaştırmak ve stabil hale getirmenin mümkün olduğunu anladığını aktardı.
Önce alt yüzeyden başlayarak küçük kazıma işlemleriyle, daha sonra sabitleyerek sağlamlaştırdıklarına işaret eden Kıvançer, şu bilgiyi paylaştı:
"Eseri, arazide güçlendirdik. Sağlamlaştırma işlemi bittikten sonra arazide silikonla izlerin kalıbını aldık. Bu arada eserimizin altından bazı buluntular, kemik eserler ve bazı objeler çıktı. Onları da yavaş yavaş çok küçük hareketlerle alt kısımdan çıkardık. Bütün bu işlemler 4-5 gün sürdü. Bu, bizim için oldukça yavaş bir süreçti. İzlerin bulunduğu bölgeyi pasta dilimi gibi keserek ve altına metal plaka sürerek çıkardık ve üzerindeki kalıpla laboratuvarımıza getirdik. Laboratuvarda da sağlamlaştırma işlemlerini geliştirdik, kenarlarını birtakım malzemeler ve harçla destekledik. Bu sayede eser müzede sergileninceye kadar korunacak."
Daha önce benzeri eser üzerinde çalışmadığını, buluntunun anı belgelediğine dikkati çeken Kıvançer, izlerle ilgili bilimsel çalışma yapılabileceğini söyledi.
Kıvançer, "Uzmanların araştırmalarıyla boy, ağırlık hatta cinsiyete varıncaya kadar açılımları olabilecek bir eser" diyerek, "Bu eser, diğerlerinden farklı olarak mevcut alanının içinde bulunuyor ve mevcut koşulları stabilize edilerek oradan kaldırılıyor. Çok nadir karşılaşabilecek, özgün, özel bir durum oldu. Bunun gelecek nesillere aktarılmaması için artık hiçbir sebep yok" bilgisini verdi. (AA)