BURSA (İHA) - Ekonomi araştırmacısı ve yazar Prof. Dr. Kenan Mortan, hükümetin 3 Ekim 2005'deki Avrupa Birliği (AB) müzakereleri için Meclis'in yaz tatili kararını iptal etmesi, sivil toplum kuruluşlarının da kendileriyle alakalı müktesebat için devletin hazırlık yapmasını beklemeden sivil inisiyatif olarak çalışma yapması gerektiğini söyledi.
Bursa Ticaret ve Sanayi Odası (BTSO) Meclis Salonu'nda düzenlenen AB müzakerelerinin sektörlerde nasıl yürütüleceğine ilişkin toplantıda konuşan Prof. Dr. Kenan Mortan, tayin edilecek baş müzakereciden çok, heyet başkanına ağır sorumluluklar düştüğüne dikkat çekerek, "Baş müzakereci teknik kimliktir. Asıl kararlar siyasi olarak heyetler arası görüşmelerde heyet başkanının tavırlarıyla şekillenecek. Diğer ülkelerde heyet başkanı genel olarak Dışişleri Bakanı oluyor. Siyasi görüşme yılda 2 defa yapılıyor, ama neticeler burada çıkıyor. 2 defa da teknik anlamda baş müzakereci görüşme yapıyor. Hükümetin baş müzakereciyi 3 Mayıs'a kadar açıklaması gerekir. AB görüşmelerini Devlet Planlama Teşkilatı da yürütmek istiyor. Ancak bu yanlış tutum olur. Devletin iyi bürokratlarıyla oluşturduğu AB Genel Sekreterliği bu görüşmeleri götürmelidir. AB Genel Sekreterliği koordinatörlüğünde sivil toplum örgütlerinin de müzakere öncesinde hazırlıklar yapmaları gerekiyor. AB Genel Sekreterliği moderatörlüğünde Bursa'yı ilgilendiren konularda BTSO çalışma yürütmelidir. Avrupa Birliği (AB) halkların rahatlığı için düzenlenen bir uygulamadır.
Bunun için devletin memurunun bakış açısıyla değil sivil toplum kuruluşlarının içinde yaşadıkları ortamla alakalı olarak çalışma yürütmesi daha sağlıklı olacaktır. AB üyelik sürecinde 3 muhatap var. AB komisyonu teknik anlamda, hükümetlerarası komisyon siyasi anlamda, AB Parlamentosu da üyelik sürecinde mali destek bütçelerini onaylayarak hem siyasi hem mali anlamda muhatabımız olacak. Müzakere için ekibi kurarken 4 ekiple karşılayacak bir kurgu oluşturmalıyız. Bizden önce AB'ye giren son 10'lar 31 maddeyi müzakere ettiler. Biz de 35 maddeye çıktı. Bu konuların daha tafsilatlandırılması demektir. 35 maddenin kolay maddelerinden görüşmelere başlayacağız. Ancak bütün maddeler kapanmadan, ilk başta çözdüğünüz maddeler de kapatılmış olmuyor. Tarımla alakalı maddeler henüz daha anlaşılmadı. Bu maddelerde iç kamuoyu tepkileri ortaya çıkacak. Bütün bunlara karşı tedbirli, sivil toplum örgütlerinin katılımıyla hazırlıklı olmalıyız. Onun için çalışmaların yaz sonrasına bırakılmadan erkenden ele alınması gerekir. 80-90 bin sayfalık müktesebat, bire bir taranacak. Sonra biz buna ne zaman hazır olacağımızın cevabını vereceğiz. Yüzde 25'i genel çerçevelerdir. Diğerleri teknik konulardır. Bazı hususlarda derogasyonlar, özel durum talebiyle farklı uygulama taleplerimiz değerlendirilecek. Bir an önce başlarsak bir an önce bitiririz" diye konuştu.
Türkiye'ye 2005 yılında 500 milyon Euro eğitim için hibe kredi, 2006 yılında 6 çerçeve programıyla 1.7 milyar dolar hibe kredi verileceğine dikkat çeken Prof. Dr. Kenan Mortan, Bursa'nın bu projelere ilgi göstermediğine dikkat çekti. Eğitim hibe kredilerinin alınması için çalışmanın bir tam üye ülke ile ortak geliştirilmesi ve araştırma geliştirme sağlayacak Ar-Ge hizmetini kapsaması halinde hemen onaylandığını anlatan Mortan, TUBİTAK'ın 7. çerçeve hibe kredileri için gerekli 15-20 milyon euroluk bir meblağı yatırmaması sebebiyle 2-3 milyar dolarlık bir desteğin ise tehlikede olduğunu kaydetti.
Toplantıda konuşan Dünya Gazetesi Yazarı Prof. Dr Erdoğan Alkin ise, Türkiye'nin Hazine garantisinde olan borç miktarının Gayri Safi Milli Hasıla'ya oranının yüzde 63'ler seviyesinde olduğunu, IMF ile yapılacak anlaşmalar ve faiz dışı fazlalardan sonra bu miktarın 2 yılda, yüzde 60'lar seviyesine inip Maastricht kriterlerine uyacağını, mali açıdan AB üyeliği için bir sıkıntı bulunmadığını kaydetti. Türkiye'deki cari açığın tek başına bir problem teşkil etmeyeceğini de anlatan Alkin, "Hükümetin bu saatten sonra dalgalı kur rejimini terk etmeyi düşündüğünü ifade etmesi bile mümkün değildir. Döviz fiyatlarını indirmek Merkez Bankası'nın faizleri kimseyi ürkütmeden iyice düşürmesi ile mümkün olabilecektir. Türkiye'nin üzerinde faizlerde şu anda 4-5 puanlık risk primi vardır. Bu oran siyasi istikrarın korunması, faizlerin 4-5 yılda gerçek seviyelere çekilmesi ile dünya standartlarına gelir. Şu anda birden büyük faiz indirimleri yapmak mümkün değildir. Borçlanamazsanız, indirdiğinizin iki katından fazla arttırıp, bütün sistemi bozarsınız. Faizleri dengeli indirince, dövize olan talep de bir anda artmaz, bu da fiyatları yükseltmez. Ancak faizler düştükçe, dövize talep artacaktır. Dövizde arttıkça dış ticaret açığı frenlenebilir. Bu yıl cari açık 15 milyar doların altına inemez. Ancak yabancı sermaye girişinin canlı olması ile bu miktar mesele olmaz. Önümüzdeki yıllarda da yabancı sermaye girişi ve diğer turizm gelirlerindeki artış ile cari açığın problem oluşturacağını düşünmüyorum" diye konuştu.