KADIN

Çocuğumla Etkinlik

Oyun oynamanın engellenmesi gelişimi de engeller.

Çocuğumla Etkinlik

Oyun oynamak; çocuklar için yemek yemek ve uyumak gibi doğal bir ihtiyaçtır. Aynı zamanda çocuğun psikolojik, sosyal ve zihinsel gelişimini de destekler. Çocukların gerçek hayatla ilk iletişimlerini kurdukları oyunların engellenmesi ile sağlıklı gelişimlerinin de önlendiği unutulmamalıdır. Memorial Suadiye Tıp Merkezi Çocuk ve Ergen Psikolojisi Bölümü'nden Uz. Psk. Elit Bilge Bıyıkoğlu, oyun oynamanın çocukların psikolojisi üzerindeki etkisi hakkında şu bilgileri veriyor:

Çocuğunuza "Sen oyun yaşını çoktan geçtin" demeyin

Eğitim sisteminin ağırlığı nedeniyle günümüzde çocukların oyunu unuttuğu, tamamen derslere, sınavlara ve ev ödevlerine eğildiği önemli bir gerçektir. Zaten okulda kısıtlı olan oyun oynama zamanı, evde de çalışan anne-babaların yoğun hayat tarzı sebebiyle genellikle engellenir. Anne-babalar da çocuğun akademik başarısına bir hayli yoğunlaşarak oyunun gücünü ve önemini unutmuş durumdadır. Hatta bazı ebeveynler mağazaların oyuncak bölümünden geçerken çocuklarına "sen oyun oynayacak yaşta değilsin" gibi uyarılarla oyunu unutturmaya çalışır.

Spor oyunun yerini tutmaz

Çoğu ebeveyn özellikle hafta sonları çocuğu sosyal aktivitelere göndererek bir nebze olsun çocuğa nefes aldırdıklarını düşünür. Oysa bir spor aktivitesi oyunun yerini tutmaz. İlgilenilecek spor etkinliği genellikle bir yetişkin tarafından kontrol edildiği için çocuk kendi kararlarını verme ve kendi davranışının sorumluluğunu alma gibi fırsatlardan yoksun kalmış olur. Buna karşın, çocuk kendi oyununu oynarken kendisi kurallar koyar, takım kurar ve kendi davranışının sorumluluğunu alır.

Oyun çocuğa özgüven kazandırıyor

Çocuklar sosyal, duygusal, zihinsel ve fiziksel becerilerini geliştirmek için oyun oynamaya ihtiyaç duyarlar. Oyun çocukların kendi becerilerini test etmeleri için uygun bir ortam sunar. Oyun, çocuklara diğer insanlarla nasıl iletişim kuracaklarını öğretir, çocukların problemlerini çözmeye ve içsel çatışmalarını çözümlemeye yardımcı olur. Oyun, yetişkinlerin öğretemeyeceği gerçek hayatın korkulu, cüretkar ve çekingen taleplerini öğrenme yoludur. Oyunlar sayesinde çocuk, diğer insanlarla yaşamayı ve yaratıcı düşünmeyi öğrenir. Oyun ile sağlanan bütün bunlar, çocuğun sağlam bir gelecek oluşturması için önemli temelleri oluşturur.

Oyun dönemi çocuklarının canları çok kıymetlidir. Küçük çizik ve sıyrıklar, bir damla kan avaz avaz ağlamalarına sebep olabilir.

ÇOCUK RUH SAĞLIĞI AÇISINDAN ÇOK ÖNEMLİ

Oyun dönemi çocuklarının asıl işi oyundur. Saatlerce oyun oynamak temel işlevleridir. Oyun, çocuk ruh sağlığı açısından büyük öneme sahiptir. Ev dar gelmekte, oyun ihtiyacı dış ortama kaymaktadır. Oyun bahçelerinde yaşıtlarıyla ilişki kurup, ikili üçlü oyunlar oynamaya, paylaşmaya hazırdırlar artık. Benlik duyguları iyice gelişmeye başlamış, kız veya erkek olduklarının bilinciyle davranmaya başlamışlardır. Çoğu kez kendi hemcinsleriyle gruplaşmayı tercih ederler.

Oyun çağının en önemli özelliklerinden biri anne-baba ile özdeşim yapmaktır. Kız çocuk anneyi, erkek çocuk babayı örnek alarak, onların niteliklerini benimser.

Kızların anneyle özdeşimini mutfak işlerinde, makyaj yaparken, takı takarken vs. rahatlıkla gözlemleyebiliriz. Tırnaklarına oje sürmek, dudaklarını boyamak, annenin topuklu ayakkabılarını giymek bundan kaynaklanmaktadır. Anneye benzemek, anneyi sevindirip sevgisini kazanmak amaçlanırken ve anneye bağlılık sürerken, bilinçdışında kendini babaya beğendirme isteği de gizlidir. Süslenip püslenip babaya görünme arzusu, babanın ilgisini çekecek hareketler, anne babayı bir arada görünce araya girip ilgiyi kendi üzerine yöneltme gayretleri bundan kaynaklanmaktadır. Hatta birçok kız çocuğu annesine “Büyüyünce babamla ben evleneceğim” der.

Erkek çocuklar da babaya hayran olup, onunla özdeşim yaparlar. Traş köpüğünü yüzüne sürmek, baba gibi yürümek, yaşıtlarıyla konuşurken “Benim babam çok güçlü, herkesi döver” diye tartışmanın altında bu özdeşim vardır. Kız çocukların babaya kendini beğendirme arzusunda olduğu gibi, erkek çocuklarda da anneyi babadan kıskanma vardır. Erkek çocuk çok sevdiği ve onun da kendisini sevdiğini bildiği annesinin gece kendi yanında değil de, babasının yanında yatmasını bir türlü anlayıp kabullenmez. Erkek çocuğun “Anne sen hiç korkma, büyüyünce sana ben bakacağım”, “Büyüyünce babamın yerine seninle ben evleneceğim” sözleri doğaldır.

Freud çocuklardaki bu romantik sevgiyi ödipus çatışması olarak tanımlamıştır. Bu durumlarda çocuklara tepki gösterip azarlamak onları bocalatacak, suçluluk duymalarına neden olacaktır. Özellikle erkek çocuklarda anneye duyulan sevgi ve ona sahip olma isteğinin baba tarafından öğrenileceği ve baba tarafından cezalandırılacağı hatta hadım edileceği korkusu vardır. Kız çocuklarda ilk sevgilinin baba olmasının getirdiği karmaşaya ise Elektra kompleksi denir.

Siz de çocuğunuzun gelişimini oyun ile desteklemek istiyorsanız OZMO Dünyası'nı keşfedin.

SAATLERCE DURMADAN OYNAYABİLİR

3-6 yaş oyun çocuğu acıktığını, susadığını unutacak şekilde kendini oyuna kaptırıp, saatlerce durup dinlenmeden oynayabilir.

Psikiyatrist ve psikologlar oyunun kişilik gelişimine katkısı üzerinde hemfikirdir. Oyun terapileri ve oyun sırasında çocuğu gözlemek çocuğun ruhsal sorunlarında tanı ve tedaviye yardımcı olan önemli yöntemlerdir.

Çocuğun en doğal öğrenme ortamı oyundur. Görüp öğrenilen birçok şeyin sınandığı ve pekiştirildiği laboratuvar odası gibidir oyun. Oyun sırasında duyular keskinleşecek, beceri ve yetenekler artacak, kendini gösterme fırsatı bulacaktır.

ÇOCUKLARIN EGEMEN OLDUĞU BİR DÜNYA

Oyun dünyası, kuralların çocuk tarafından konulup bozulduğu, çocuk egemenliğinde olan bir alandır. Çocuk kendi başına buyruk ve özgürlüğün tadına varmaktadır oyun sırasında. Bundan dolayı sizin karışmanızı istemeyecek, oyuna müdahalenizi kabul etmeyecektir.

Oyun, çocukların anne ve babayla özdeşim yaptığı bir alandır. Evcilik oyununda bebeğini besleyen, ninni söyleyip uyutan, yaramazlık yaptığında azarlayan, sonra bağrına basan küçük kız anneyi kendi davranışında yaşatmakta, bilinçli bir benzeme ve benzetme yapmaktadır. Bu ilerideki kız ve anne kimliğini oluşturmada büyük pay sahibi olacaktır. Aynı zamanda psikiyatrist ve psikologlara çocuğun ruhsal yapısı, anne baba ile olan ilişkisi, ebeveynlerin çocukla kurdukları iletişim hakkında da değerli bilgiler verecektir. Oyun sırasında çocuğun büyüklerden gördüklerini aktarması ve kendi iç dünyasını oyuna yansıtarak kendisini de dâhil etmesi teşhis ve tedavide bize yardımcı olmaktadır. Çocukların üzüntülerini, kaygılarını, korkularını oyun sırasında rahatça gözlemlemek mümkündür.

Oyun sırasında çocuk kendi hayal dünyasında yaşça, boyca küçüklüğünü, güçsüzlüğünü aşmakta, ışın kılıcıyla herkesten üstün ve kuvvetli olabilmektedir. Bu da özendiği büyüklerle boy ölçüşmesini sağlamakta, psikolojik rahatlama getirmektedir.

Oyun, gerçekler ile hayal dünyası arasında bağ kurulmasına da yardımcı olur. Çocuk, oyun diliyle birçok karışık ve anlaşılmaz olayı anlamlı hale getirir.

KİŞİLİĞİNİ BULMASINDA ÖNEMLİ ETKEN

Oyun sırasında girilen asker, doktor, hırsız, polis, öğretmen, müdür, anne, baba, abla-ağabey vs. birçok rol çocuğun kendi kişiliğini tanımasında, farklı özelliklerinin bilincine varmasında çok faydalı olacaktır.

Oyun, toplumsallaşmanın ilk tohumlarının atıldığı yerdir. Oyuncakları paylaşmak, oyun kurallarını bozmamak, bencilliğini geri plana iterek işbirliğine gitmek toplumsallaşmanın ilk adımlarıdır. İlk başlarda ikili, üçlü oynanan oyunlar, 6-7 yaşlarından itibaren takım oyunlarına doğru gelişecektir.

Doğal dürtülerden olan saldırganlık dürtüsü, oyun sırasında sağlıklı biçimde boşaltılır. Doktor rolünde olup karşısındakine iğne yapması, hırsız olup kaçması, polis olup kötüleri yakalaması, ölüp öldürmesi saldırganlık dürtüsünün farklı ifadeleridir.

Çocuk, aile tarafından çok koruyucu-kollayıcı tarzda büyütülmüş, kendisini ifade etmesine fırsat verilmemişse ikili, üçlü ve toplu oyunlarda zorlanacaktır. Paylaşmaya dayanamayan, bencil davranan, çabuk küsen, mızıkçılık yapan, zora gelince büyüklere sığınan çocuk çoğu kez evde el bebek, gül bebek yetiştirilmiş, bir dediği iki edilmemiştir.

3-6 yaş çocuklarının tek uğraşı oyun olsa da oyun gereksinimi ileri yaşlarda sona ermeyecektir. Çocuk büyüdükçe gelişim düzeyine paralel olarak olgunlaşarak devam edecektir.

YORUMLARI GÖR ( 0 )

En Çok Aranan Haberler