Ankara - Danıştay Başkanlar Kurulu'nun, TÜPRAŞ'ın özelleştirilmesi hakkında açılan davalar ve verilen kararların ardından çıkan haberlerle ilgili olarak yaptığı açıklamada, "Yazılan bu yazılarda yapılan değerlendirmeler, yargı kararını eleştiri sınırları dışına çıkarak, yargıçları verdikleri karar veya kullandıkları oya göre övgüye veya yergiye muhatap kılmakta ve bu nedenle de Anayasa'nın öngördüğü basın özgürlüğü kapsamında kabulüne olanak bulunmamaktadır"denildi.
Danıştay Başkanlar Kurulu'nun yaptığı yazılı açıklamada, Türkiye Petrol Rafinerileri A.Ş'nin (TÜPRAŞ) yüzde 51 oranındaki kamu hisselerinin blok satış yoluyla özelleştirilmesiyle ilgili olarak açılan davalar ve verilen kararlar nedeniyle, basında çıkan bazı köşe yazılarında, basının kamuoyunu doğru bilgilendirmediği ve yargılamayı yapan mahkeme ve yargıçlar hakkında basın özgürlüğü kapsamının dışına çıkıldığı belirtildi. Açıklamada, şöyle denildi:
"Anayasa'nın 28. maddesinde basın özgürlüğü düzenlenmiştir. Bu özgürlük kapsamında basının her türlü söz, yazı ve resim yoluyla kamuoyunu bilgilendirme ve eleştiri yapma hakkı bulunmakta olup, bu kapsamda yargı kararları da eleştirilebilmektedir.
Ancak yine Anayasa'nın 138. maddesinde hiçbir organ, makam, merci veya kişinin yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremeyeceği, genelge gönderemeyeceği, tavsiye ve telkinde bulunamayacağı belirtilmiş, hakimlerin görevlerinde bağımsız oldukları, Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak, vicdani kanaatlerine göre hüküm verecekleri açıklanmıştır.
Anayasa'nın 28. maddesi nasıl basın özgürlüğünü, kamuoyunun çıkarı olan konularda basının bilgi verme ve eleştiri yapma hakkını güvence altına almışsa, Anayasa'nın 138. maddesi de aynı şekilde, hukukun üstünlüğüne dayanan bir devlette, yargının görevini tarafsızlık ve her türlü tesirden uzak olarak yapabilmesi ve adalete olan güvenin sağlanması ve korunmasındaki gözardı edilemez kamu yararını dikkate alarak, yargıç bağımsızlığını güvence altına almıştır."
TÜPRAŞ davası ile ilgili olarak, basında çıkan yazılarda bu konuya bakmakla görevli dava dairesinin kuruluşu hakkında kamuoyunun yanlış bilgilendirilmesine sebebiyet verildiği belirtilen açıklamada, öte yandan, bir başka yazıda ise davaya bakmakla görevli dava dairesinin kararı ile bu kararları itiraz veya temyiz yoluyla inceleyen üst kurul olan İdari Dava Daireleri Kurulu kararları arasında fark olması nedeniyle, kararlara katılan üyeler hakkında, yargı kararının eleştirisini aşan bir biçimde nitelendirmeler yapıldığına işaret edildi. Açıklamada, şunlar kaydedildi:
"Bir yazarın, 'şimdiki iktidarın yaptığı yasa değişikliği ile kurulan bu kurulun siyasi bir karar aldığı' yolundaki kötümser yorumlar ifadesini köşe yazısına alması karşısında, kamuoyunun bilgilendirilmesi için dairenin kuruluşunun açıklanması zarureti doğmuştur.
Danıştay 13. Dairesi, Danıştay'ın isteği ve ihtiyacı doğrultusunda yasayla kurulan ve Başkanı Danıştay Genel Kurulu'nca kendi üyeleri arasından seçilerek, üyeleri Danıştay Başkanlar Kurulu'nca yine Genel Kurul Üyeleri arasından görevlendirilerek oluşturulan bir dava dairesidir.
Diğer bir yazıda kullanılan 'namuslu, onurlu, hukuku ve yurt çıkarlarını gözardı etmeyen yargı mensupları' şeklindeki ifadeler ise başlangıçta olumlu nitelendirmeler gibi görülse de görevli dava dairesi ile İdari Dava Daireleri Kurulu'nun bazı üyelerinin yazar tarafından olumlu nitelendirilen karara katılmamaları karşısında, bu yargıçlar için olumsuz nitelendirmeler şeklinde algılanabilmektedir.
Yazılan bu yazılarda yapılan değerlendirmeler, yargı kararını eleştiri sınırları dışına çıkarak, yargıçları verdikleri karar veya kullandıkları oya göre övgüye veya yergiye muhatap kılmakta ve bu nedenle de Anayasa'nın öngördüğü basın özgürlüğü kapsamında kabulüne olanak bulunmamaktadır."