El Borsa, 2011'de gösterilerin yapıldığı Tahrir Meydanı yakınlarında kafelerle dolu bir bölge. Genç aktivistlerin 'takıldığı', ateşli politik tartışmaların yapıldığı bir alan haline gelmiş.
Borsa'dan Tahrir Meydanı'na doğru yürüdüğünüzde havanın değiştiğini görüyorsunuz.
"Şimdi meydana girdiğimde aynı hissi vermiyor. Artık kendinizi güvende hissetmiyorsunuz. Sanki herkes meydandan umudunu kesmiş gibi." diyor genç insan hakları aktivisti Tarık Mustafa.
Onunla meydanda yürürken ne demek istediğini daha iyi anlıyorum. Ocak 2011'deki Tahrir Meydanı'nın yerinde yeller esiyor. O zaman burası insanla doluydu. Devrimi izleyen birkaç ay boyunca Tahrir Meydanı Mısır'ın en güvenli yeri gibiydi.
Artık değil. Şimdi meydan bomboş. Orada burada birkaç insan toplanmış. Ve her yerde şiddetin ve yıkımın izlerini görüyorsunuz.
Gördüğüm en büyük değişiklik, meydanın hemen yanındaki Amerikan Üniversitesi'nin duvarındaki grafiti. Oysa bir zamanlar bu duvar heyecanlı sloganlarla, yurtsever şarkı sözleri ve şiirlerle doluydu.
Şimdi ise gösterilerde ölenlerin yüzleri ile dolu. Bu afişlerdeki yüzlerin bazısı bakılamayacak durumda. Polis şiddeti iddialarını doğrular gibi. Çoğu genç yüzler.
Artık kadınlar Tahrir'e gelmiyor. Burada o kadar çok cinsel taciz olayı oldu ki.
Amerikan Üniversitesi'nden çıkan Manal adlı genç kız korunmak için erkek arkadaşlarıyla yürüdüğünü söylüyor.
"Çok gergin ve her an tetikteyiz. Genel bir depresyon ve hayal kırıklığı hakim." diyor.
Devrimden pişmanlık duyup duymadığını sorduğumda duraksamadan onaylıyor: "Yüzde yüz pişmanım."
"Özgürlük ve demokrasi ne demek ki? Hayatı iyileştirmek demek. Daha iyi trafik, daha fazla iş imkanı, daha fazla şeye sahip olmak demek. Ama bu olmadı. Hiçbir şey olmadı. Herşey kötüye gidiyor." diyor Manal.
Memleketim İskenderiye'ye döndüğümde arkadaşım Ahmet Atiye ile sahilde oturuyoruz. Ahmet işi gereği Kahire ile İskenderiye arasında gidip geliyor.
İki yıl önce burslu olarak Amerika'ya gitme olanağı doğmuştu. Ama devrim olunca iptal etti seyahatini.
"Ülkemde tarih yazılıyordu; bunlar olurken ben de bir parçası olmak istedim." diyor.
Mısır'da kalma kararından pişmanlık duyup duymadığını soruyorum.
"Bu konuda kafam biraz karışık. Pişmanlık duymuyorum aslında. Bir mücadeleye girdim ve kaybettim. Ama herşeyin kötüye gideceğini bilseydim çantamı toplar giderdim." diye yanıtlıyor.
Milyonlarca Mısırlı gibi Ahmet'in sorunu da ekonominin kötüye gitmesi.
"Evlenmeyi düşünüyorum, ama herşeyin fiyatı artıyor. Yaşam koşulları çok zorlaştı." diyor.
Kitlesel işsizlik Mısır'ın en büyük sorunu. Bundan en çok da gençler etkileniyor.
Kahire'deki Amerikan Üniversitesi'nde ekonomist Samer Atallah, işsizlerin neredeyse dörtte üçünün 15-29 yaş grubundan olduğunu söylüyor.
Mısır nüfusunun yarısı 24 yaşın altında, ama bu genç enerji kullanılamıyor.
"Öfkeli bir kuşak yaratıyoruz." diyor Atallah. "İş bulamıyorlar. Kendilerini geçindirecek bir işe girmek için gereken becerilerden yoksunlar."
İşsizliği ortadan kaldırmak için Mısır'da her yıl en az 800 bin istihdam alanı açılması gerekiyor. Mevcut ekonomik koşullar gözönünde bulundurulduğunda bunun olması ihtimali yok gibi.
Resmi istatistikler işsizlik oranını yüzde 13 olarak gösteriyor. Ama bu rakamı ciddiye alan yok.
Birçok ekonomist gerçek rakamın çok daha yüksek olduğuna inanıyor. Ama kimse kesin rakam verecek durumda değil.
Müslüman Kardeşler'in sözcüsü Gehad El Haddad, "Son işsizlik rakamları elimizde yok. Bunu kesin bir biçimde verecek kimseyi bulamazsınız." diyor.
İç karartıcı istatistiklere rağmen Atallah iyimser.
"Mısırlılar değişti; gelecek kuşaklar bizden daha fazla değişti. Bu olumlu bir gelişme. Bunun bir fırsat olduğunu düşünüyorum." diyor.