STANBUL (İHA) - Sağlık Bakanı Recep Akdağ, tüm dünyada etkili olan domuz gribi salgını ile mücadelede medyaya büyük görevler düştüğünü söyledi.
Bakan Akdağ, domuz gribi hastalığı konusunda bilgilendirme ve değerlendirmelerde bulunmak üzere medya kuruluşlarının yayın sorumluları ile İstanbul Hyatt Regency Otel'de bir araya geldi. Toplantıya İstanbul Valisi Muammer Güler, İl Sağlık Müdürü Doç. Dr. Ali İhsan Dokucu ve bazı akademisyenler de iştirak etti.
Toplantıda yaptığı konuşmada, domuz gribi salgınının tüm dünyada etkili olduğunu belirten Bakan Akdağ, Türkiye'de salgın sürecini doğru yönetmek için büyük çaba sarf ettiklerini ifade etti. Akdağ, halkın hastalığa dikkatinin çekilmesi ve doğru bilgilendirilmesini çok önemsediklerini belirtti. Vatandaşların doğru bilgilendirilmesi hususunda medyanın çok önemli bir misyonu olduğunu söyleyen Akdağ, "Burada en büyük görev, medyaya düşüyor. Biz hastalık ortaya çıktıktan sonra ülkemize gelmemesi için gayret sarf ettik. Zaten bu tur salgınlar için 2004'den beri çalışmalar yapıyoruz. Çalışmalarımız, yabancı bilim adamları tarafından da övgüler almaktadır'' diye konuştu.
"HEM HALKIN DUYARLILIĞINI ARTIRACAĞIZ, HEM DE PANİĞE NEDEN OLMAYACAĞIZ"
Bazı emekli hekimlerin ve eski bakanların, halk arasında paniğe neden olacak açıklamalar yaptığını, bir kısım medya organlarının da bunu büyüterek ekranlarına ve sayfalarına yansıttıklarını söyleyen Akdağ, bu durumun hastalıkla mücadelede işlerini zorlaştırdığını belirtti. Akdağ, "Bu tür bilgi kirliliği, çalışmalarımızı olumsuz yönde etkiliyor. Bu, batılı ülkelerin de önemli bir sorunu. Bütün gelişmiş batı ülkeleri gibi biz de kararlar alıyoruz. Bu kararları alırken bilim adamlarımızdan da istifade ediyoruz. İşimiz bir hayli zor; hem halkın duyarlılığını artıracağız hem de paniğe neden olmayacağız" dedi.
Domuz gribinin bilinmeyen yeni bir grip türü olduğunu kaydeden Sağlık Bakanı Akdağ, "Normal gripten de bazı risk grupları hayatini kaybedebilir. Bu, toplumun hiç tanımadığı yeni bir grip. Bu tür salgınlar iyi yönetilmezse can kayıplarının yani sıra ciddi ekonomik yıkımlara sebep olabilir. Türkiye'de ilk vaka 15 Mayıs 2009'da görüldü. Ülkemiz, bu hastalıktan en az etkilenen ülkelerden birisi. Halen elimizde iki milyon doz ilacımız var. Yoğun bakim yatak sayılarını artırdık. Risk grupları; 5 yaş altı çocuklar, hamileler, kalp hastaları ve solunum yolu hastalarıdır. Aşı konusunda elimizi çabuk tuttuk. Çünkü ilerde bulunamayabilir. Bu aşılar bir çok ülkede kullanılmaya başlandı. Aşılamaya okullardan başlamamızın sebebi, hastalığın yayılmasını önlemek içindir. Aşılar ücretsiz olacak. Öğrencilerin dışında sağlık görevlileri, kolluk kuvvetleri aşılanacak. Aşı zorunlu olmayacak. Risk gruplarının ve velilerin rızası alınacak. Halen dünyada dört çeşit aşı var. Biz üç ayrı firmadan 43 milyon doz aşı aldık. Aşı fiyatı, tane başına 5 avronun biraz altında. Aşılar, Dünya Sağlık Örgütü tarafından da onay almıştır" ifadelerini kaydetti.
"AŞILAMALAR ABD'DE VE BAZI AVRUPA ÜLKELERİNDE BAŞLADI"
Aşılarla ilgili spekülasyonlara katılmasının mümkün olmadığını söyleyen Bakan Recep Akdağ, "ABD asgari 160 milyon kişiyi aşılama hususunda bir plan yapmış durumda ve aşılamalar ABD'de, İsveç'te, diğer bazı Avrupa ülkelerinde başladı. Türkiye'de henüz aşılanmaya başlanmadı. Bu aşıyı 100 milyonlarca insana, belki milyarı geçen insana dünyanın gelişmiş ülkeleri yapacak. Aşıyı elde etmek, halkına bu aşıyı yapmak aslında bir ayrıcalık. Türk halkı da bu ayrıcalığa sahip halklardan biri olacak" dedi.
Domuz gribi hastalığın Türkiye'de genellikle hafif seyrettiğini ifade eden Akdağ, "Genellikle hafif seyreden böyle bir hastalığa karşı tüm dünya neden böylesine dikkatli bir biçimde davranma ihtiyacı duyuyor? Dünya Sağlık Örgütü niçin tüm ülkeleri ciddi biçimde uyardı ve uyarmaya devam ediyor? Niçin ülkeler bir pandemi planı yapıyor? Türkiye bu konuda öncü bir ülke. Türkiye 2004 yılından bu yana bir salgın planı yaptı ve bu plan çerçevesinde bugüne kadar geldi. Çünkü hızlı seyreden bu hastalık, toplumda
milyonlarca kişiyi hastalandırabileceği için az sayıda da olsa riskli kişilerde, çocuklarda, akciğer, kalp hastalığı ve böbrek hastalığı olan kişilerde ağır bir hastalığa, öldürücü bir tabloya yol açabiliyor. Onun için hem dikkatli olmak lazım, hem de toplumun, kendisini nasıl koruyacağını bilmesi lazım. Bireylerin biraz farklı yaşamaya alışması lazım. Nasıl farklı yaşamak? Ellerimiz, bulaşma ihtimali olan yerlere dokunduğunda, yıkayacağız. Sabunla yıkayacağız. Kendimizi ve çocuklarımızı korumaya
çalışacağız.''
Bakan Akdağ, hastalıkla mücadelede için 3 laboratuar kurduklarını belirterek, "''En ciddi senaryolar için hazırlıklıyız. Şu anda özel sektör imkanlarıyla birlikte yoğun bakım yataklarımız yeterli, ancak bu arada 600 yoğun bakım yatağı da oluşturuyoruz. Çünkü özellikle kamunun elindeki yoğun bakım yataklarının daha güçlü olmasını sadece bu durum için değil, vatandaşların ileride alacağı hizmetler için daha uygun görüyoruz. Tüm bu hesaplamalar hastalığın ağır geçebileceği düşüncesiyle yapılmıştır" diye
konuştu.
Sağlık Bakanı Akdağ, okulların salgın nedeniyle tatil edilip edilmeyeceğine ilişkin ise, "Bu hususta konjonktürel olarak, o sürece göre bilim kurulları ne önerirse onu yapacağız" dedi.