"**Yangın fırtınası inanılmazdı...O andan itibaren çılgın bir korku beni ele geçirdi ve basit bir cümleyi sürekli kendi kendime tekrarlamaya başladım 'Yanarak ölmek istemiyorum. Kaç kişinin üzerine düştüğümü bilmiyorum. Tek bir şey biliyordum: Yanmamalıyım**."
13 Şubat 1945'te, İngiliz uçakları Doğu Almanya'nın Dresden kentine bir saldırı düzenledi. Bunu izleyen günlerde, İngilizler ve Amerikalı müttefikleri kene 4 bin ton bomba atacaktı.
Saldırıyı takip eden yangın fırtınaları 25 kin kişiyi öldürdü, kent merkezini yıkıp geçti, havadaki oksijeni emdi ve alevlerden kaçmaya çalışan insanlar boğularak öldü.
Dresden tek değildi. Müttefiklere ait bombardıman uçakları Köln, Hamburg ve Berlin'de ve Japonya'nın Tokyo, Hiroshima ve Nagasaki kentlerinde binlerce kişiyi öldürüp, geniş alanları yok etti.
Ancak Dresden bombardımanı, İkinci Dünya Savaşı'nda müttefiklerin yaptığı en tartışmalı saldırılardan biri oldu. Bazıları Dresden'in askeri önemini sorguladı. Hatta İngiltere Başbakanı Winston Churchill bile saldırının hemen ardından şüphelerini dile getirdi.
Churchill, "Başka bahaneleri kullanarak, sırf dehşeti büyütmek için Alman kentlerini bombalamayı gözden geçirme zamanı gelmiş gibi geliyor bana. Dresden'in yok edilmesi müttefik bombardımanları konusunda ciddi bir soru işareti olarak kalacak" diyordu.
*Bu haberde rahatsız edici fotograflar bulunuyor**.*
Dresden, Saksonya eyaletinin başkenti. Bombardımandan önce, iklimi ve mimarisi nedeniyle Elbe üzerindeki Floransa ya da Mücevher Kutusu diye adlandırılırdı.
Şubat 1945'te, Dresden Nazi Almanyası'nın savaşın son aylarında ilerleyen Sovyet Ordusu'na karşı savaştığı Doğu Cephesi'nden sadece 250 kilometre uzaklıktaydı.
Kent büyük bir sanayi ve ulaşım merkeziydi. Birçok fabrika, Naziler için mühimmat, uçak parçaları ve diğer malzemeleri üretiyordu. Birlikler, tanklar ve toplar Dresden üzerinden demiryolu ve karayollarıyla taşınıyordu. Savaştan kaçan yüz binlerce Alman mülteci de kente ulaşmıştı.
O zamanlar İngiliz Kraliyet Hava Kuvvetleri (RAF) Dresden'in henüz bombalanmamış en büyük Alman kenti olduğunu söylüyordu.
RAF komutanları, Dresden'in bombalanmasının, hem Naziler'in asker sevkiyatını hem de Doğu Cephesi'nden tahliyesini durdurarak Sovyet müttefiklerine yardımcı olabileceğini düşündü ve kente saldırmaya karar verdi.
Beş yıldan uzun süren savaşın ardından RAF'ın Alman kentlerine yönelik bombardımanlarının büyüklüğü ve gücü artmıştı.
Uçaklar, güçlü patlayıcılar ve yangın bombaları taşıyordu. Patlayıcılar binaları imha ediyor, yangın bombalarıysa binalardan geriye kalanları tutuşturarak tahribatı büyütüyordu.
Daha önceki saldırılar, Alman kentlerini toptan yok etmişti. Temmuz 1943'de RAF bombardıman uçakları, Hamburg'a karşı girişilen Gomorrah Operasyonu'nda yer aldı. Saldırı ve alışılmadık derecedeki sıcak ve kuru hava bir yangın fırtınasına yol açtı. Yangın fırtınaları, kendi hava sistemini yaratacak kadar büyük alevlere yol açmış, rüzgarları içine çekip, alevi besleyerek neredeyse kentin tümünü yok etmişti.
Dresden saldırısı 13 Şubat 1945'te başladı. 800'e yakın RAF bombardıman uçağı, Ostragehege Spor Stadyumu çevresindeki bombardıman uçaklarını işaret fişekleriyle belirleyen kılavuz uçakların öncülüğünde Dresden'e uçtu. İngiliz uçakları sadece 25 dakika içinde 1800 ton bomba attı.
Savaş sırasındaki taktik uyarınca, ABD uçakları da gündüz bombardıman yapıyordu. İki günde 520 Amerikan uçağı demiryolu manevra alanlarını hedef almak için Dresden'e uçtu ama gerçekte kentin geniş alanlarını bombaladılar.
Yerdeyse, siviller saldırıdan kaçmaya çalışıyordu. Bombardıman sirenleri duyulunca, bir çoğu sığınaklara koştu.
Ancak ilk saldırı dalgasıyla elektriikler kesildi. İkinci saldırı dalgası gelmedin önce bazıları saklandıkları yerlerden dışarı çıkmıştı.
İnsanlar alevlerden kaçarken öldüler, yangın fırtınası akciğerlerindeki havayı çekip, almıştı. Görgü tanığı Margaret Freyer, bebeğiyle birlikte kaçan bir kadınnı anlattı:
"Kaçıyordu ve düştü ve çocuk havada bir kavis çizerek ateşe doğru uçtu...Kadın yerde yatıyordu, tamamen hareketsizdi."
Savaş esiri Kurt Vonnegut, Dresden'deki bombardımandan sağ kurtuldu.
Vonnegut Mezbaha-Beş adlı eserinde, "Dresden büyük bir alevdi. Organik yapıdaki her şeyi, yanan her şeyi yutan ek bi alev " diye yazdı.
Saldırının ardından kentin halini "Şu anda ay yüzeyi gibi. Taş ve topraktan başka bir şey yok. Taşlar sıcak. Mahalledeki herkes ölmüş" sözleriyle özetliyordu.
Sonunda, İngilizler saldırıda altı uçak kaybetti. Üçü kazayla birbirlerini vurmuştu. Amerikalılar da bir uçak kaybetmişti.
Nazi Almanyası, bombardımanı derhal Müttefikleri hedef almak için kullandı. Propaganda Bakanlığı, Dresden'de savaş sanayisi olmadığını, sadece bir kültür kenti olduğunu vurguladı. Yerel yetkililer 25 bin kişinin öldüğünü söylerken, ki tarihçiler de şimdi bu sayıya katılıyor, Naziler 200 bin sivilin öldüğünü iddia etti.
İngiltere'de Dresden turistik bir kent olarak biliniyordu ve bazı milletvekilleri saldırının gerekli olup olmadığını sorguluyordu. Amerikan Associated Press habert ajansının geçtiği bir haberde, Müttefiklerin dehşet bombardımanına giriştiği söyleniyordu, bu tepkiyi daha da artırdı.
Ancak ABD'li ve İngiliz askeri planlayıcılar, saldırının tıpkı diğer Alman kentlerinde olduğu gibi, sanayiye, işçilerin evlerine ve ulaşıma darbe vurduğu için stratejik anlamda meşru olduğunda ısrarlıydı.
1953'te ABD'nin saldırıyla ilgili hazırladığı bir raporda, kentteki sanayiye ait binaların yüzde 23'üne ve meskenlerin en az yüzde 50'sinin yok edildiğini ya da ağır hasar aldığı sonucuna varılıyordu. Ancak raporda Dresden'in "meşru bir askeri hedef olduğu" ve "uygulanan bombardıman politikalarından farkı bulunmadığı" belirtiliyordu.
Müttefiklerin bombardımanları ve Dresden saldırısı hakkındaki tartışmalar bugün de devam ediyor. Tarihçiler, Alman kentlerinin yok edilmesinin Naziler'in savaş makinesine darbe vurup vurmadığını, özellikle de savaşın sonlarına doğru sadece sivillerin ölmesine neden olup olmadığını sorguluyor.
1944'deki Normandiya Çıkarması gibi harekatların tersine, bu tür saldırıların savaşın kazanılmasına ne kadar yardımcı olduğunu ölçmek dah zor.
Bazıları bunun Müttefiklerin ahlaki olmayan bir uygulaması ve hatta savaş suçu olduğunu savunuyor. Destekçileriyse, Nazi Almanyasını yenmek için gereken topyekûn savaşın bir parçası olduğunu iddia ediyor.
Dresden bombardımanı, komplo teorisyeni ve Yahudi Soykırımı'nı reddedenlerin de aralarında bulunduğu bazı aşırı sağcılar için bir sembol bile oldu.
Bu kesimler, Nazilerin verdiği ölü sayısını gerçek kabul ediyor ve bombardımanı anıyor.
75 yıl sonra, Dresden bombardımanı hala tartışmalı bir konu.