BAĞDAT (İHA) - Irak'ta son günlerde Şiiler'le ABD liderliğindeki Koalisyon güçleri arasındaki çatışmanın alevlenmesinin odağında Mukteda el Sadr yer alıyor. El Sadr, Irak'ta bir İslam Cumhuriyeti kurmayı hedefliyor.
Irak'taki şiddetin, ülkenin merkezindeki "Sünni Üçgen"den giderek Şiiler'in egemenliğindeki güney bölgelerine doğru kaymasının başlıca müsebbiblerinden biri kuşkusuz Mukteda El Sadr. El Sadr, kendisine bağlı Mehdi'nin Ordusu'nun desteğiyle, yeni bir direniş dalgasının liderliğine oturdu.
Iraklı Şiiler'in hiyerarşisinde Mukteda El Sadr'ın adı, yaşı ve yetersiz deneyiminden ötürü henüz fazla üstlerde değil. Bunun dışında El Sadr; şu andaki popüler etkisini, karizması ya da üstün belagat yeteneğine değil, atalarının ününe borçlu. El Sadr, tarih boyunca en fazla şehit veren, ülkesinin en önemli Şii aşiretlerinden birine mensup. Mukteda'nın babası Muhammed Sadık El Sadr, 1999 yılında ülkenin en büyük Şii lideri iken, cemaati üzerindeki artan etkisi nedeniyle, 2 oğluyla birlikte Saddam tarafından öldürüldü.
Saddam'ın devrilmesi üzerine, Bağdat'ın yoksul dış mahallelerinden birine, Muhammed Sadık El Sadr'ın onuruna "Sadr City" adı verildi. Mukteda El Sadr da, zaten gönüllülerden oluşan, Mehdi'nin Ordusu militanlarını genelde bu yoksul mahallenin gençlerinden devşiriyor. Ordunun Mehdi ismini taşıması, Şiiler'ce Hz. Muhammed'in son halifesi sayılan 12. İmam'ın adının Mehdi olmasından kaynaklanıyor.
El Sadr, "İşgal güçlerinin buradaki varlığı, şu anda Irak'ın güvenliğine bir katkı sağlamıyor. Çünkü halkı paniğe sevkedip, gerçekten korumakla bu iş olmaz. Aslında işgal güçleri, Irak'ın değil, kendilerinin, bir de Iraklı yandaşlarının güvenliği için buradalar" ifadelerini kullanıyor.
Mukteda El Sadr, giderek büyüyen Mehdi'nin Ordusu'na her gün binlerce gönüllünün kaydolduğunu, sadece Bağdat ve çevresinde 100 binin üzerinde militanları bulunduğunu söylüyor. Gözlemciler, bu sayının biraz şişirildiği konusunda birleşiyor.
Geçen Ekim ayında meydana gelen bazı olaylarla ilk kez gündeme gelen Sadr ve ordusunun, o dönemde işgal güçlerine karşı sergilediği kararlı direniş, ileride daha büyük çatışmalarda adından söz ettireceğine işaret sayılmıştı. El Sadr'ın rakibi sayılan Şiiler'in ılımlı lideri Ali El Sistani'nin politikaya fazla bulaşmamasının aksine; Sadr'ın yegane hedefi, Irak'ı, Mollalar'ın egemenliğinde, İran'daki devlet modelinin benzeri bir İslam Cumhuriyeti olarak görebilmek.
Bu arada, gözlemciler, Mukteda El Sadr'ın Necef'e gelişini "göz boyama aksiyonu" olarak niteliyor. Sadr'ın Necef'te kaldığı mekan, Hazreti Ali'ye ait kemiklerin bulunduğu, Şiiler'in ve Aleviler'in kutsal mekanlarından sayılan caminin çok yakınında. Şimdilik peşinden fazla yandaşını Necef'e sürüklemeyen Şii liderin, Amerikan güçlerince gerçekten tutuklanması halinde, geniş halk gruplarından sert tepki ve eylemlerin oluşacağını tahmin etmek zor değil.
Son günlerde El Sadr'ı zaman zaman sağduyuya davet eden önde gelen Şii ororiteler de, ülkedeki tansiyonun tehlike arzedecek biçimde yükseldiği gerçeğini onaylıyor. Sadr'ı dektekleyen grupların öyle ılımlı bir yanı olmadığı, geçtiğimiz haftadan beri ortada.
Bağdat'daki sivil Amerikan yönetiminin şefi Paul Bremer, Sadr'ı yasadışı olarak görmelerinin gerekçeleri arasında, bu kişinin meşru yönetim mekanizmasının oluşumunu engelleyerek kendi hükümranlığını ilan etme çabasında bulunmasını göstermişti. Bunun hemen ardından da, 1 yıl önce karıştığı iddia edilen bir cinayet nedeniyle, Sadr hakkında tutuklama emri çıkartılmıştı.
Gözlemciler, Bremer'in, hala durumun kontrolleri altında olduğu, söylemlerini fazla inandırıcı görmüyor. Anımsanacağı gibi yönetimin sivillere devredilmesi sürecine katkıda bulunmak amacıyla şu günlerde Irak'ta bulunan BM özel temsilcisi Brahimi'nin aksine Bremer, siyasi egemenliğin önceden planlandığı gibi 30 Haziran'da Iraklılar'a teslim edilmesi niyetindeki ısrarını sürdürüyor.