Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Suriye ve Irak'ı kana bulayan DAEŞ terör örgütünün, insanlık dışı saldırılarını Tunus'tan Mısır'a, Paris'ten ABD'ye kadar dünyanın birçok ülkesine yaydığını belirterek, "Maalesef kimi Batılı ülkeler, son derece yanlış bir şekilde terör örgütlerine karşı tavırlarını, onların söylemlerine ve ideolojilere bakarak belirliyor veya açıklıyorlar. Biz bu ikircikli tavrı, çeşitli terör örgütleriyle uzun yıllardır sürdürdüğümüz mücadelemizde birçok kez gördük, yaşadık, tecrübe ettik. Sadece PKK'yla olan mücadelemiz bizim 35 yıldır devam ediyor. Ama biz, hiçbir zaman ağlamadık, bağırıp çağırmadık ve mücadelemizi sabırla, kendi içimizde verdik, hala da vermeye devam ediyoruz" dedi.
Erdoğan, Lütfi Kırdar Kongre Merkezi'nde düzenlenen Dünya Turizm Forumu'nun kapanış oturumundaki konuşmasında, Türkiye'nin de içinde yer aldığı coğrafyanın ancak 100 yılda bir rastlanabilecek tarihi nitelikte hadiselerin yaşandığı sancılı bir süreçten geçtiğini, güneyde Suriye, Irak ve Yemen'in, kuzeyde Ukrayna'nın, batıda Yunanistan'ın ekonomik, siyasi ve sosyal krizlerle başa çıkmaya çalıştığını anlatırken, başta Türk vatandaşlarının yoğun yaşadığı ülkeler olmak üzere dünyanın birçok gelişmiş ülkesinde yabancı düşmanlığı gibi toplumsal hastalıkların arttığının görüldüğünü söyledi.
Türkiye'nin coğrafi konumu, tarihi, kültürel ve beşeri bağları dolayısıyla söz konusu krizleri ilk hisseden ülkelerden biri olduğunu dile getiren Erdoğan, kriz bölgelerinde yaşanan sıkıntıların, Türkiye'nin yanı sıra komşu ülkeleri ve Avrupa dahil tüm dünyayı etkilediğini kaydetti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "mülteci ve göç sorunu", "DAEŞ gibi terör örgütlerinin kanlı eylemleri", "artan ırkçılık", "islamofobi", "farklı toplum kesimleri arasında yaşanan gerilimler"i, krizlerin yansımaları olarak sıralarken, "Hemen herkesin yüzleşmek zorunda kaldığı bu meseleler, küreselleşen dünyada imkanlarla beraber sorunların da küreselleştiğinin en somut örneklerini oluşturuyor. Nasıl mesafeler yeni iletişim ve ulaşım teknolojileri karşısında anlamını kaybetmişse, krizler konusunda da koruyucu fonksiyonlarını yitirmişlerdir. Nitekim son dönemde yaşadığımız kimi acı tecrübeler, bu hakikatı bir kez daha neredeyse açık bir şekilde göstermiştir" diye konuştu.
"BU İŞLER SABIR İSTİYOR"
Türkiye'nin 5 yıldır sabırla, büyük bir metanetle mücadele ettiği mülteci krizi Avrupa'ya ulaştığında, Avrupa'nın paniğe kapıldığını anlatan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Suriye ve Irak'ı kana bulayan DAEŞ terör örgütü, insanlık dışı saldırılarını Tunus'tan Mısır'a, Paris'ten ABD'ye kadar dünyanın birçok ülkesine yaymıştır. Maalesef kimi Batılı ülkeler, son derece yanlış bir şekilde terör örgütlerine karşı tavırlarını, onların söylemlerine ve ideolojilere bakarak belirliyor veya açıklıyorlar. Biz bu ikircikli tavrı, çeşitli terör örgütleriyle uzun yıllardır sürdürdüğümüz mücadelemizde bir çok kez gördük, yaşadık, tecrübe ettik. Sadece PKK'yla olan mücadelemiz bizim 35 yıldır devam ediyor. Ama biz, hiçbir zaman ağlamadık, bağırıp çağırmadık ve mücadelemizi sabırla, kendi içimizde verdik, hala da vermeye devam ediyoruz. Terör örgütünün elebaşları, elleri masum kanına bulaşmış caniler, kırmızı bültenle aranan suçlular, çeşitli kılıflar altında yıllarca Batı ülkelerinde serbestçe dolaştılar. Bu ülkede en güçlü iş adamlarından bir tanesini öldürenin katili yıllarca saklanıyor. Hala kaçak olanı var. En sonunda bir tanesi birkaç gün önce yakalandı. Bu işler sabır istiyor. 20 yıl sabredildi ve 20 yılın sonunda fail yakalandı. Türkiye bu noktada aslında dünyaya birçok yönleriyle örnek."
"ÖRGÜTÜN TABANI, BÖLGEDE YAŞAYAN KÜRT NÜFUSUNUN ONDA BİRİ DAHİ DEĞİLDİR"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin haklı taleplerinin büyük bir suskunlukla geçiştirildiğini belirterek, şunları söyledi:
"Bugün aynı tavrın maalesef Suriye ve Irak'taki terör yapılarına karşı da sergilendiğine şahit oluyoruz. Kandil'den yönetilen PYD, YPG'nin bölgede yaptığı etnik temizlik faaliyetleri, terör eylemleri, mevcut rejimle olan iş birliği adeta görmezden gelinerek bu örgüt himaye ediliyor, destekleniyor. Örgütün elinden çıkan silahlara baktığımızda hangi silahları görüyoruz? Batı'nın silahlarını görüyoruz. Neredeyse Batı'nın her ülkesinin silahları var. Terör örgütüne karşı savaştığını söyleyenlerin silahlarını da onların elinde görüyoruz. İşte ülkemizde şu anda yapılan son operasyonlarda rögar kapaklarının altından tutun evlerde yakalanan tüm silahlara baktığımızda bu silahların hepsinin tüm Batı'nın ürettiği silahlar olduğunu görüyoruz. Bu terör örgütünün zorla ele geçirdiği bölgelerdeki baskıcı, faşist ve ırkçı uygulamaları müsamaha ile karşılanarak, DAEŞ'e karşı muteber bir partner gibi gösterilmeye çalışılıyor. Biz, 'Bunlara bu silahları vermeyin. Bunlar terörist örgüttür' dediğimiz zaman bize kulak tıkayanlar, şimdi neticeyi görüyorlar. Değişen bir şey var mı? Yok, yine aynı.
PYD, YPG terör örgütünün asıl hedefi, DAEŞ'ten ziyade kendisi gibi düşünmeyen, kendisine tabi olmayan herkestir, bölge halkıdır, özellikle de orada yaşayan Kürt kardeşlerimizdir. Bunların Kürt kardeşlerimize öncülük etmek gibi bir derdi yoktur. Tam aksine bunlar, Kürt kardeşlerimizin başına beladır. Bunu böylece söylemek istiyorum. Örgütün tabanı, bölgede yaşayan Kürt nüfusunun onda biri dahi değildir. Bu örgütten farklı düşünen Suriyeli Kürt kardeşlerimiz, bunun bedelini tehcirle, şiddetle, baskıyla ödemektedir."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Esed ile ilişkilerinin iyi olduğu dönemde, orada yaşayan Kürtlere pasaport, kimlik verilmediğini, kendisinin Esed'e "Bunlar, bu ülkede yaşıyor. Bunlar senin vatandaşın değil mi? Bunlara kimlik versene, bunlara pasaport versene" diye diye belli bir noktaya geldiğini, ardından olayların patlak verdiğini anlattı.
Erdoğan, "Bu olaylar patlak verdiği için onlara kimlik vermeye başladı, yoksa yine kimlik verme niyeti yoktu. Ama bunun benim Kobani'de yaşayan Kürt kardeşim hala farkında değil. Belki biliyor veya biliyor da farkında olmuyor" dedi.
PYD'ye karşı duruşlarının, bölgedeki Kürt nüfusunun da hissiyatı olduğunu anlatan Erdoğan, şunları kaydetti:
"Bugüne kadar terör örgütleri arasında hiçbir ayrım yapmadan, birini diğerine tercih etmeden, ideolojine, kimliğine bakmadan, hepsiyle kararlı bir şekilde mücadele ettik, etmeyi sürdüreceğiz. Zira biz, terör ateşinin belli sınırların içinde kalmayacağını, bu ateşin büyüyüp tüm dünyayı tehdit eder hale geleceğini yakından biliyoruz. Şiddetin bu kadar yaygınlaştığı, terör örgütlerinin bu kadar taraftar, bu kadar sempatizan bulduğu bir ortamda dünyanın hiçbir ülkesi güvenli olamaz, olamayacaktır. Her gün yüzlerce masum insanın katledilmesine seyirci kalınırken, insanlar açlıkla terbiye edilmeye çalışılırken, çocuklar yaprak yiyerek, hatta ağaçların kabuklarını yiyerek hayatta kalma mücadelesi verirken, kimse yatağında rahat uyuyamaz.
Kendi güvenliğimizin, öncelikle Suriye'nin, Irak'ın, Kuzey Afrika'nın, Afganistan'ın, Balkanların, Kafkasya'nın, Karadeniz'in güvenliğinden geçtiğini unutmamalıyız. Bu noktada artık tüm ülkelerin öncelikle elini vicdanına koyması, terör karşısında ilkeli, tutarlı ve net bir tavır takınması gerekiyor."
Erdoğan, Lütfi Kırdar Kongre Merkezi'nde düzenlenen Dünya Turizm Forumu'nun kapanış oturumundaki konuşmasında, turizm için kullanılan "bacasız sanayi" deyiminin ilk defa kendi dönemlerinde ete kemiğe büründüğünü belirterek, 2002'de Türkiye'ye gelen yabacı turist sayının 13 milyon olduğunu hatırlattı.
Ülkeye gelen turist sayısının 2015 yılının sonunda 36 milyon 244 bine çıktığını belirten Erdoğan, 2002'de 8,5 milyar dolardan devralınan turizm gelirlerinin de 2014'te 34,3 milyar dolara ulaştığını kaydetti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2015'te ise turizm gelirinin 31,4 milyar dolar olduğunu aktararak, "Bölgesel krizlere, çeşitli güvenlik tehditlerine rağmen bu başarımızı 2012, 2013, 2014 yılında da muhafaza ettik. Türkiye'nin turizm zenginliği Akdeniz ve Ege kıyılarındaki kumsallardan ya da tek başına İstanbul'dan ibaret değildir. Anadolu'nun tamamı adeta bir açık hava müzesi gibidir. Biz böyle bir zenginliğe sahibiz. 81 vilayetimizin her bir taşı, köylerimizde, ilçelerimizde saklı kalmış her bir eser, medeniyetlerin kesiştiği bu coğrafyada kadim insanlık tarihine ayna tutan birer şahittir" diye konuştu.
Türkiye'nin sağlık turizmi potansiyeline dikkati çeken Erdoğan, geçmişte bunların olmadığını söyledi. Erdoğan, kültür, inanç turizmi, doğa sporları ve golf turizminin ciddi sıçrama yaptığını anlatarak, bunların yanında eğitim turizminin de varlığına işaret etti.
Erdoğan, Türkiye'nin son yıllardaki bu başarısının üzerinde hassasiyetle durulması ve analiz edilmesi gerektiğini aktararak, hafta içinde Güney Amerika'daki ziyaretlerinde siyasilerin Türkiye'nin turizm başarısından bahsettiğini dile getirdi.
"BAŞARININ ARKASINDA TÜRKİYE'NİN SESSİZ DEVRİMLERİ VAR"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'deki başarının yakından takip edildiğine vurgulayarak, şöyle devam etti:
"Turizmde elde edilen bu başarılar, asla kendiliğinden oluşmuş değildir. Bu başarının gerisinde Türkiye'nin gerçekleştirdiği sessiz devrimin etkileri, her alanda yazdığı başarı hikayesi vardır. Yaptığımız kilometrelerce bölünmüş yolun, hızlı tren hatlarının, ülkemizin her bölgesine yayılan 55 havalimanının, artık bir dünya markası olan THY'nin sağladığı bir başarıdır. Göreve geldiğimizde 26 havalimanı vardı. Buna 55 tane ilave edilen havalimanı var. Bakın, nereden nereye. Şimdi Anadolumuzun her yerinde uçağa gideceksin, mesafe yarım saatle 45 dakika arasında değişiyor, gidersin uçağına binersin nereye gideceksen oradan hareket edersin. Bunlar geçmişte var mıydı?"
Modern dünyanın bu imkanları barındırdığını aktaran Erdoğan, İstanbul Belediye Başkanlığı ve Başbakanlığı döneminde yol ve su konusuna büyük önem verdiğini anımsattı. Erdoğan, yolun ve suyun medeniyet olduğunu dile getirerek, yolu olmayanların "Ben medeniyim" ifadesini kullanamayacağını anlattı.
Erdoğan, insanın giyimle kuşamla medeni olamayacağını dile getirerek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Neyle medeni oluyorsun? Yolun olursa medeni olursun. Su yok, 'Ben medeniyim' diyemezsin. Kirle pasla medeni olur mu insan? İşte susuz İstanbul'a biz suyu getirdik. '2040 yılına kadar İstanbul'un su sıkıntısı olmayacak' dedik. Şu anda İstanbul'da su sıkıntısı yok, bitti. Bunu şimdi Türkiye'ye yaydık. Artık su sıkıntısı olmayan bir Türkiye'nin bütün inşası ve ihyası yapılıyor. Çünkü medeni olmak için buna ihtiyaç var. Hava kirliliğinin olduğu bir ülkede medeniyetten bahsedebilir misiniz? Bahsedemezsiniz. Onu da büyük ölçüde Türkiye genelinde hallettik. İstanbul'da maskeyle dolaşılan günleri hatırlayın."
Bu sıkıntıların aşıldığını belirterek, gençlerin o dönemleri bilemeyeceğini dile getiren Erdoğan, gazetelerin bir dönem maske dağıttığını hatırlattı.
"BAŞARI MİLLETİN ÖZ GÜVENİNİN ESERİDİR"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin geçirdiği değişim süreci hakkında bilgi vererek, şunları kaydetti:
"Darbe girişimlerine, paralel ihanet çetelerine, Gezi olayları gibi provokasyonlara rağmen demokrasimizi, sivil siyasetimizi güçlendirebilme iradesini gösterebildiğimiz için bugünlere geldik. Yeşili biz yaygınlaştırdık. Şu anda fidan ve ağaç olarak Türkiye genelinde dikilen ağaç miktarı 3 milyarı buldu. Fidan ve ağaç. Yani bunun yaklaşık 650 bini ağaç, diğerleri ise fidandır. Çünkü o medeniyetin en önemli sembolüdür. En önemlisi de bu başarı milletimizin öz güveninin Türkiye'nin uluslararası alanda artan itibarının eseridir."
Türkiye'nin ayağındaki prangalardan kurtulunca her alanda atılıma geçtiğini dile getiren Erdoğan, halkın makus talihini değiştirerek adeta tarih yazdığını söyledi.
Erdoğan, Türk turizm sektörünün bu atılım hamlesinin en büyük kazananı ve en büyük sembollerinden biri olduğuna vurgu yaptı. Bu dönemin kazananının sadece belli elitler ve sermaye gruplarının olmadığını ifade eden Erdoğan, KOBİ'lerin, genç girişimcilerin, uluslararası yatırımcıların, herkesin ve her
kesimin kazandığı bir dönem olduğunu kaydetti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin tamamının ve her vatandaşın bu dönemin kazananı olduğuna dikkati çekerek, Türkiye'yi büyütmeye ve ortaya çıkan değeri paylaşmaya devam edeceklerini aktardı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Biz, büyük bir özveriyle, sabırla inşa ettiğimiz bu huzur iklimini dinamitleyen, bombayla çukurla hendekle şehirleri yok eden insanımıza hayatı zehir eden bu terör örgütünü hala dünyaya tanıtmakta zorlanıyoruz. Hatta hatta kendi insanımıza dahi tanıtmakta zorlanıyoruz" dedi.
Erdoğan, Lütfü Kırdar Kongre Merkezi'nde düzenlenen Dünya Turizm Forumu'nun kapanış oturumunda yaptığı konuşmada, bundan sonra da Türkiye'yi büyütmeye, güçlendirmeye, ortaya çıkan değeri de hep birlikte paylaşmaya devam edeceklerini söyledi.
Her alanda olduğu gibi turizmde de gelinen aşamayı yeterli bulmadığını dile getiren Erdoğan, bunun için de adımlar atmayı sürdüreceklerini ifade etti.
Türkiye'nin turizm potansiyelinin, mevcut rakamların çok daha üstüne çıkmaya müsait olduğunu belirten Erdoğan, "İstanbul, Antalya, Ankara, İzmir, dünyanın ve bütün illerimizin beğenisini özellikle kazandığına inandığımız, o kenar köşelerde kalmış bütün o tarihi eserlerine kadar Türkiye bir sıçramayı yaşıyor. Biz bununla daha büyük sıçramaları yapacağımıza inanıyoruz. İstanbul'da Yatırım Destek Ajansı'ndan bize gelen talepler var. Diyorlar ki 'Bize otel yapmak için yer.' Kim? Uluslararası sermaye. Biz şu anda uluslararası sermayeye biz şu anda 'Buyurun şurada otel yapabilirsiniz' diyemiyoruz. Bu denli talepler artmaya başladı" diye konuştu.
İstanbul'un, bir kongre merkezi olarak çok önemli bir yere sahip olduğunu,10-15 yıl önce 3 bin kişiyi aynı anda toplayacak bir salon dahi bulunmadığını ifade eden Erdoğan, artık bunların hepsinin İstanbul'da yer aldığına dikkati çekti.
"BU TERÖR ÖRGÜTÜNÜ HALA DÜNYAYA TANITMAKTA ZORLANIYORUZ"
Van, Bitlis, Amasya, Çorum, Diyarbakır, Ağrı'nın bütün güzelliklerinin dünyanın ilgisine sunulması gerektiğinin altını çizen Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Neden Cizre, Sur, Silopi çukurlarla, barikatlarla, terör örgütünün harabeye çevirdiği sokaklarla gündeme gelsin? Neden ilim, irfan ve sahabeler şehri Diyarbakır yakılan camilerle, yıkılan okullarla, manevi mirasına yapılan kalleşçe saldırılarla gündeme gelsin? Bölgedeki şehirlerimiz neden Antalya, Muğla, İzmir gibi tüm dünyadan ziyaretçilerin geldiği, güzelliklerini doya doya seyrettiği iller olmasın. Hakkari, bırakınız diğer imkanlarını sadece turizmle dağları, bitki örtüsü, akarsuları, kilimleri üzerinden bile çok farklı bir kent haline dönüşebilir. Bunun önündeki en büyük engel; terördür. Eli kanlı terör örgütüdür. 'Niçin yatırımcı acaba bu illere gitmiyor' diye bu soruyu sormamız lazım. Neden? Can güvenliği ve bunun yanında 'acaba ben bu yatırımı yaparsam, benim bu yatırımım yakılır, yıkılır mı?'. Bundan dolayı."
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bundan 7 ay önce insanların İstanbul'dan Van'a kahvaltı yapmaya gittiğini anlatarak, şunları kaydetti:
"Sur'daki esnaf kardeşim bir yıl önce ülkemizin her şehrinden ziyaretçiyi, müşteriyi ağırlıyordu. Daha düne kadar Cizre cıvıl cıvıl bir ilçeydi. Ben partimizi kurarken o Cizre'ye gittiğim günleri şöyle hatırlıyorum. O ne heyecandı. Oradaki kanaat önderlerine 'Ne bekliyorsunuz?' diye sorduğum zaman, 'Sadece şu olağanüstü hali kaldırın yeter' demişlerdi. Bir ayda olağanüstü hali kaldırdık. Ama maalesef bunu söyleyenler sözlerinin arkasında duramadılar. Fakat biz, büyük bir özveriyle, sabırla inşa ettiğimiz bu huzur iklimini dinamitleyen, bombayla, çukurla, hendekle, şehirleri yok eden, insanımıza hayatı zehir eden bu terör örgütünü hala dünyaya tanıtmakta zorlanıyoruz. Bunu da söyleyeyim. Hatta hatta kendi insanımıza dahi tanıtmakta zorlanıyoruz, bunu da söyleyeyim. Fakat bütün bunlara rağmen bölgedeki vatandaşlarımız artık sağduyulu, basiretli tavırlarıyla terör örgütüne prim vermedi, oyuna gelmedi ve terör örgütünü yalnız başına bıraktı."
"FAŞİST ANLAYIŞ BİZZAT KÜRT KARDEŞLERİM TARAFINDAN ÇUKURA GÖMÜLMÜŞTÜR"
Şu anda yeni bir döneme girildiğini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu bilgileri verdi:
"Bütün orada 'kaçtı' denilenler kaçmadı. Şu anda onlar yer değiştirdiler. Niye? Benim oradaki Kürt kardeşim yer değiştirerek, bu operasyonların başarıyla devamını sağlıyor. Bu operasyonlar bittikten sonra, bu arada kiraları, her şeyleri veriliyor. Ondan sonra buralarda yapılan planlamayla, projeyle süratle yeni ilçeler inşa edilecek ve inşa edilen yeni yerlere de 'kaçtı' denilen vatandaşlarımız yerleşecekler. Daha modern bir şekilde orada hayatlarını sürdürmeye başlayacaklar. Bölgede terör örgütü üzerinden kurulmaya çalışılan, tek tipçi, baskıcı, faşist anlayış bizzat Kürt kardeşlerim tarafından çukura gömülmüştür. İnşallah terör örgütü tehdit olmaktan tamamen çıkarıldığı zaman bölge şehirleri de tekrar şaha kalkacaktır. İstikrarını, emniyetini, huzurunu, kardeşliğini pekiştirmiş bir Türkiye'nin maddi ve manevi her noktada tarihte hiç olmadığı kadar kazanacağını biliyoruz. Tabii bunu başkaları da biliyor. Onun için önümüze bunca engel çıkartılıyor. Onlara rağmen başaracağız. Onlara rağmen 2023 hedeflerimize ulaşacağız, hiç endişeniz olmasın."
"TERÖR ÖRGÜTÜNE KAPI KULLUĞU YAPMAYI 'MUHALEFET' DİYE YUTTURMAYA KALKIYORLAR"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, PKK, PYD, YPG ve DAEŞ gibi örgütlerinin kanlı eylemleriyle bir yere varamayacaklarını, başarı elde edemeyecekleri çok iyi bildiğini ifade ederek, şunları söyledi:
"Türk ordusu, Türk emniyeti, köy korucularımız, el ele omuz omuza bu mücadeleyi sürdürüyoruz, sürdüreceğiz. Bu örgütlerin amacı halk arasında tehdit ve şiddet ortamı oluşturarak, korku ikliminin, düşmanlığın yaygınlaşmasını sağlamaktır. Yatırımcıyı ürküterek, bölge insanını açlığa, işsizliğe, yokluğa yani örgütün kendi karanlığına mahkum etmektir. Bu hakikat ortadayken Paris saldırısında gösterdiği empatiyi, hassasiyeti kendi ülkesindeki terör eylemlerine göstermeyen bir medyamız var. Esnaf, turizmci, turizm emekçisi kaybetmiş bunların asla umurunda değil.
Kalemleriyle, manşetleriyle, söylemleriyle terör örgütüne kapı kulluğu, taşeronluk yapmayı 'muhalefet' diye yutturmaya kalkıyorlar. Biz bugüne kadar ne yaptıysak, bu beşinci kol faaliyeti yürütenlere, bu mankurtlara rağmen yaptık. Terör örgütlerinin ve onların kapıkullarının bizi hedeflerimizden alıkoymasına, ülkemizin potansiyelini harekete geçirmemize mani olmasına da asla müsaade etmeyeceğiz. Biz şuna inanıyoruz, bir kapı kapanırsa bizillah diğer kapılar açılır."
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin, 15-16 Ekim 2015'de düzenlenen G20 Liderler Zirvesi'nde olduğu gibi bugüne kadar üstlendiği her organizasyondan alnının akıyla çıkmayı başardığını, bütün misafirlerin ülkeden memnun ayrılmalarını sağladığını belirterek, "Bizim bu süreçteki en büyük güvencemiz, en büyük destekçilerimiz ise turizmcilerimiz oldu. Hizmette kaliteden taviz vermeyen, işini severek ve itinayla yapan cesur müteşebbislerimiz, tüm Türkiye'nin göğsünü kabarttı" dedi.
Erdoğan, Lütfi Kırdar Kongre Merkezi'nde düzenlenen Dünya Turizm Forumu'nun kapanış oturumundaki konuşmasında, uluslararası kongre, fuar, zirve ve sempozyumgibi küresel ölçekteki etkinlikler bakımından dünyanın en gözde merkezlerinden biri haline gelen İstanbul'un, kültür ve kongre turizmi açısından Barselona, Viyana, Washington, Paris, Londra, Roma gibi destinasyonlarla rekabet ettiğini anlattı.
İstanbul'un bu yıl 3 tarihi zirveye ev sahipliği yapacağına değinen Erdoğan, 14-16 Nisan'da İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) 13. İslam Liderler Zirvesi'nin, 25-26 Mayıs'ta ilk kez düzenlenecek Dünya İnsani Zirvesi'nin, ekimde Dünya Enerji Kongresi'nin düzenleneceğini bildirdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, uluslararası toplantıların en üst standartlarda yapılmasında İstanbul'un tek olmadığını belirterek, şunları söyledi:
"Geçmişte Antalya sadece güneş, kum, deniz... Bununla ilgili turisti çekerdi ama biz bunu değiştirdik. Şimdi artık son 12-13 yıldır olay değişmiştir. 15-16 Kasım 2015'te yapılan G20 Liderler Zirvesi'yle Antalya, bu konuda kendini ispat etmiştir. Antalya Zirvesi öncesinde içeriğini ve organizasyonunu tamamen ülkemizin yürüttüğü yaklaşık 60 hazırlık toplantısı düzenlendi. 15 bin delege katıldı. Antalya Liderler Zirvesi'ne ise 10 bin katılımcı iştirak etti. Zirve öncesindeki en önemli toplantılardan birisi de 29-30 Eylül'de yine bu şehirde yapılan G20 Turizm Bakanları Toplantısı olmuştur. Antalya bu gurur tablosuna 77 gün sonra, 23 Nisan tarihinde açılacak olan Expo 2016 ile inşallah yeni bir sayfa ekleyecektir."
Expo 2016'nın bir başka özelliğine dikkati çeken Erdoğan, şöyle konuştu:
"Orada dünya ülkelerinin hepsinin bahçeleri olacak, bir botanik fuarıdır bu. Botanik fuarında süreklilik arz eden, bakımı ülkemiz tarafından yapılacak olan bir fuar açıyoruz. 2 hafta önce gittim, gezdim, ziyaret ettim. Gerçekten iftihar edeceğimiz bir fuar. 1 milyon 150 bin metrekare alan üzerinde böyle bir fuara ülkemiz sahip oluyor. Sizler de artık Antalya'ya gittiğinizde sadece alışılmış yerler değil, bu botanik fuarı da gezmek suretiyle orada envai çeşit, hatta aklımda kaldığı kadarıyla 915 yıllık bir zeytin ağacını da görebileceksiniz. 2 metre 15 santimetre çapında bir zeytin ağacını orada görebileceksiniz. Biz onu bir başka yerden aldık oraya taşıdık ve orada tüm ziyaretçilere gösterme imkanını yakalıyoruz. Birçok özellikler ve bu özelliklerle birlikte hakikaten bu botanik fuarımız bizim iftihar vesilemiz olacak."
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "En son G20 Liderler Zirvesi'nde olduğu gibi bugüne kadar üstlendiğimiz her organizasyondan alnımızın akıyla çıkmayı başardık. Bütün misafirlerimizin, ülkemizden memnun ayrılmalarını sağladık. Bizim bu süreçteki en büyük güvencemiz, en büyük destekçilerimiz ise turizmcilerimiz oldu. Hizmette kaliteden taviz vermeyen, işini severek ve itinayla yapan cesur müteşebbislerimiz, tüm Türkiye'nin göğsünü kabartt" dedi.
"TURİZMDE DE BU GİDİŞ-GELİŞLERİ ARTIRMAMIZ LAZIM"
Dünyanın tamamına yakınını dolaşmış bir lider olarak her yerde turizm sektörünün ne durumda olduğunu bildiğini belirten Erdoğan, en son Şili, Peru, Ekvador ve Senagal'i ziyaret ettiğini hatırlattı.
Erdoğan, buralarda kendisine "Siz turizmde çok çok ilerisiniz. Sizden alacağımız çok şeyler var" dediklerini aktarırken, "Öyleyse bu aksiyonumuzu, aktivitemizi daha da artırarak devam ettirmek ve sürekli iş birliği halinde olmak suretiyle, gerekirse adeta öğrencilikteki Eramus gibi turizmde de bu gidiş-gelişleri artırmamız lazım. Onlara birçok şeyleri aktarabilmeliyiz. Belki oralarda dahi yatırımlara girebilecek güce, imkana da ulaşmalıyız" ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Turizmin en önemli yanlarından bir tanesi nedir? Halkların birbirleriyle olan iletişimidir. Bu halkların iletişimi, dünya barışının temel taşını oluşturmaktadır diye düşünüyorum" değerlendirmesinde bulundu.
Hep birlikte çalışarak, el ele vererek Türkiye'nin turizmini geliştirecek yeni ufuklara, yeni alanlara açılmasını sağlayacaklarını belirten Erdoğan, Dünya Turizm Formu'nun Türkiye, bölge ve turizm sektörü için hayırlı olmasını diledi.
Erdoğan, "Ben 'turizmin Davos'u' demeyeceğim. Ben dünya turizminin merkezi olmaya namzet bu organizasyonun tertip edilmesinde emeği geçenleri tebrik ediyorum" diyerek sözlerini tamamladı. (AA)
Copyright © MYNET A.Ş. Telif Hakları MYNET A.Ş.'ye Aittir.