İSTANBUL (İHA) - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Küresel düzeyde etkili, dünyanın hassas bölgelerinde özellikle barış ve istikrara katkıda bulunan, değişik kültür ve dinler arasında bir uyum modeli sunan geleceğin Avrupa'sı vizyonu, Türkiye'nin AB'ye katılımıyla gerçekleşecektir" dedi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Almanya Başbakanı Gerhard Schröder, Türk-Alman Sanayi Odası tarafından Çırağan Sarayı'nda düzenlenen Türk-Alman Ekonomi Forumu'na katıldı. Burada Türk ve Alman işadamlarına seslenen Erdoğan, demokratik ve özgür dünyanın iki üyesi olan Türkiye ve Almanya'nın, köklü ve önemli bir ortaklığı paylaştığını söyledi. Erdoğan, "Dünyanın hızlı değişimlere tanık olduğu bir dönemde demokrasiye, özgürlüğe, insan haklarına ve hukukun üstünlüğüne verdiğimiz önem, ülkelerimizi birbirine bağlayan temel değerler olmaya devam etmektedir. Paylaştığımız bu ortak değerler, ülkelerimiz arasındaki ilişkilerin çok yönlü ve çok boyutlu bir içeriğe sahip olması, bunun yanında geniş bir yelpazede somutlaştırılmasına imkan vermiştir. Türkiye ve Almanya arasındaki ilişkiler, kapsam itibariyle özel bir karaktere de sahiptir. Almanya ticaret alanında Türkiye'nin bir numaralı ortağıdır" dedi.
TÜRKİYE'NİN EKONOMİSİ
Erdoğan, Türkiye ve Almanya arasındaki karşılıklı yıllık ticaret hacminin 14 milyar euroya ulaştığını söyledi. Türkiye için, mali ve teknik işbirliği alanında Almanya'nın birinci sırada yer aldığını belirten Erdoğan, "Türkiye'deki yabancı yatırımlar arasında Alman sermayesi yaklaşık 4 milyar euro ile üçüncü sıradadır. Türkiye, her yıl 3 milyonu aşkın Alman turisti ağırlamaktadır. Bu da aramızdaki özellikle halklarımız arasındaki bütünleşmeyi teşvik etmektedir. Nasıl ki Türkiye'den Almanya'ya gidip yerleşmiş 2.5 milyon vatandaşımız varsa, Almanya'dan da Türkiye'ye yerleşik 50 bin civarında Alman vatandaşı vardır. Almanya'da yaşayan Türk varlığı, belki de ilişkilerimizin en önemli boyutunu oluşturmaktadır" diye konuştu.
Başbakan Erdoğan, ekonomik alanda Türkiye'de son yıllarda kaydedilen bazı gelişmelere değinerek, şunları söyledi:
"2000 ve 2001 yıllarında yaşanan ekonomik krizlerden sonra yeni bir ekonomik programla hızlı bir değişim süreci yaşanıyor ülkemizde. Ülke ekonomisi açısından hassas bir dönemde cereyan eden Irak krizine rağmen kaydedilen ekonomik başarılar, ekonomimizin sağlam bir temele dayanarak geliştiğini göstermektedir. Ülkemiz ekonomisinin 2003 yılında kaydettiği performans, uyguladığımız kararlı ve istikrarlı programlar, dünya ekonomik çevrelerinin de takdirini toplamıştır. Bu olumlu eğilim, bizzat vatandaşlarımız tarafından da hissediliyor. Çok kısa bir süre içinde belki bu halkımızın bütününe yayılmamış olabilir ama 2004 ve 2005 bunun açık bir göstergesi olacak. 2002 yılı için yüzde 3 olarak hedeflenen yıllık büyüme, 2002 yılı sonunda yüzde 7.8 olarak gerçekleşmiştir. 2003'te hedeflenen yüzde 5'lik büyüme hızı yakalanmıştır. 2004'te de büyüme hızımızı yüzde 5 olarak tespit ettik. Ciddi mali disiplin, ekonomik programdan taviz vermeden bunu da yakalayacağız."
YABANCI SERMAYENİN ÖNEMİ
Faiz dışı fazla hedefinin tutturulduğunu belirten Erdoğan, "Enflasyonda ise yıl sonu hedefimiz yüzde 20 iken, yüzde 18.9 ile neticelenmiştir. Bu, son 25 yılın en düşük düzeyinde bir gerçekleşmedir. Dış ticarette hızlı ve emin adımlarla gelişmeler devam ediyor. 2003 yılında Türk Lirası'nın değer kazanmasına rağmen ihracatımız bir önceki yıla oranla yüzde 30'dan fazla artış göstermiştir. Üretim de hızla artmakta, sanayiimizin kapasite kullanım oranı yükselmektedir" dedi.
Erdoğan konuşması sırasında, Türkiye'nin coğrafi konumuna da değindi. Başbakan Erdoğan, "Türkiye'nin bulunduğu eşsiz coğrafi konumu sayesinde yeni pazarlara açılmak isteyen yatırımcılara geniş bir perspektif sunuyoruz. Özellikle Ortadoğu'yu da hedeflemek suretiyle. Kişi başına milli gelirin bin 500 doların altında olduğu 36 ilimizde bir Teşvik Yasası çıkardık. Bu yasa yerli ve yabancı sermayeye aynı hakları getiriyor. Bu haklar; vergi muafiyeti, enerjide yüzde 50 indirim, SSK primlerinde düşüş ve araziyi de ücretsiz tahsis. Bunlarla birlikte 36 ilimizde bir hareketlenme başlamıştır" diye konuştu.
Başbakan Erdoğan, bir ekonominin sağlıklı şekilde gelişebilmesinin, akılcı politikaların yanı sıra yabancı sermaye çekebilme kapasitesine de bağlı olduğunu söyledi. Yabancı sermayenin öneminin altını özellikle çizen Erdoğan, "Türkiye, yabancı sermaye çekebilme konusunda gerçek performansını ortaya koyamamıştır. Yabancı yatırımcının aradığı güven ortamı tesis edilmiş değildi. Biz, bu ortamı tesis etmek için çeşitli yasaları çıkarmış bulunuyoruz. Yerli sermayeyle, yabancı sermaye arasında bugüne kadar olan ayırımı ortadan kaldırmak suretiyle artık yabancı sermaye de, yerli sermayenin sahip olduğu haklara Türkiye'de aynen sahiptir. Sermaye istikrar bekler ve bu istikrar ortamı da Türkiye'de artık oluşmuştur" şeklinde konuştu.
AB ÜYELİĞİ
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Almanya'nın, AB yolunda Türkiye'ye büyük destek verdiğini söyledi. Erdoğan, "Almanya, Türkiye'ye AB yolunda Helsinki Zirvesi'nden sonra çok ciddi destekler verdi. Küresel düzeyde etkili, dünyanın hassas bölgelerinde özellikle barış ve istikrara katkıda bulunan değişik kültür ve dinler arasında bir uyum modeli sunan geleceğin Avrupa'sı vizyonu, inanıyorum ki Türkiye'nin AB'ye katılımıyla gerçekleşecektir.
Aralık 2004 bizler için önemli fakat, 2004 bizim tam üyelik telaşımız veya telaşımızın başladığı bir tarih değildir. Bir müzakere sürecinin başlamasıyla ilgili önem arz eden bir tarihtir. 40 yıllık bir beklenti var" dedi.
Türk halkının, bugüne kadar görülmemiş bir şekilde Avrupa Birliği'ne olan sempatisinin oran itibariyle artışı gösterdiğini belirten Erdoğan, son araştırmalarda bu oranın yüzde 74'ü bulduğunu söyledi. Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:
"Türkiye'deki durum bu noktada çok çok farklı. AB'yi bizler bir çelik kömür birliği olarak görmüyoruz. AB'yi bizler bir Hıristiyan kulübü olarak da görmüyoruz. Bizler AB'yi bir siyasi değerler bütünü olarak görüyoruz. Türkiye, kendi dünyasında, kendi yaşamında İslam kültürüyle demokrasi kültürünü bütünleştirmiş bir model ülkedir. Türkiye'nin o batıya dönük yüzüyle AB içinde yer alması demek, 1.5 milyarlık İslam aleminin AB'ye bakışını değiştirecektir. Eğer dünyada küresel barışı gerçekleştirmek istiyorsak, medeniyetler arası çatışmanın olmadığı, medeniyetler arası bütünleşmenin gerçekleştiği adres o zaman AB olacaktır. Türkiye'nin bu noktada AB'ye katılımıyla AB bu zenginliği, bu renkliliği kazanacaktır, tıpkı NATO'da olduğu gibi. Uyum noktasında bizler şu ana kadar Kopenhag Kriterleri'ni büyük ölçüde gerçekleştirmiş bulunuyoruz. İktidar ve muhalefet arasında bu konuda problem yok."
Konuşmasının sonunda Kıbrıs sorununa da değinen Başbakan Erdoğan, "Kıbrıs konusunda Türkiye, atılması gereken önemli adımını atmış, bir garantör ülke olarak da bu adımın arkasındadır, takipçisidir. Hangi şartlarda olursa olsun, KKTC bir adım önde olacaktır. Şu anda Türkiye olarak bizler de garantör ülke olarak bunu 1 Mayıs'tan önce gerçekleştirmenin gayreti içindeyiz. Artık bu sıkıntı bitmelidir. Eğer hala Kıbrıs konusunu sürüncemede bırakmak isteyenler olursa, tarihe bunun hesabını veremezler. Siyaset çözümsüz çözüm değildir, siyaset, sorunları çözme sanatıdır. Bu dünya hepimize yeter, yeter ki barış, sevgi ve kardeşlik olsun" açıklamasında bulundu.