ANKARA (İHA) - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Kasım ayı ulusa sesleniş konuşmasında, ekonomik ve siyasi gelişmelerle ilgili değerlendirmeler yaptı. Umutlu ve heyecanlı olduğunu belirten Başbakan Erdoğan, Türkiye'nin, geçen 2 yıl içinde hem ekonomik anlamda, hem de siyasi anlamda tarihi bir değişim geçirdiğini, çok önemli ilerlemeler kaydettiğini ifade etti.
Türkiye'nin 2 yıl önce içinde bulunduğu kriz şartlarına dikkat çeken Erdoğan, ekonominin nasıl bir çöküntüye doğru gittiğini, siyasetin nasıl kilitlendiğini, sistemin yozlaşma ve suistimallerle nasıl tıkandığını uzun uzun anlatmaya gerek olmadığını söyledi. Erdoğan, geçen ay verdiği sözü yerine getirerek, hükümet olarak 2 yıl boyunca Türkiye'yi nereden alıp nereye taşıdıklarını somut veriler ve örneklerle ifade edeceğini bildirdi. Bugün Türkiye'nin, mali dengelerini kurduğunu, istikrar ve güven ortamını tesis ettiğini, enflasyonunu tek haneli rakamlara düşürdüğünü, sağlam bir ekonomik yapıya kavuştuğunu anlatan Başbakan Erdoğan, bu iyileşme rotasının, gönlünden geçtiği kadar olmasa da, Türk insanının hayatında pozitif etkisini önemli ölçüde hissettirmeye başladığını vurguladı. Halka verdikleri sorumlu ve şeffaf bir yönetim sözünün gereği olarak sunacağı 2 yıllık muhasebenin, bir bakıma hükümetin 2 yıllık karnesini de ortaya koyacağını ifade eden Erdoğan, nihai takdir hakkının millette olduğunu belirtti.
2002 yılı Kasım ayında devraldıkları Türkiye'de, Gayri Safi Milli Hasılanın (GSMH) 182 milyar dolar olduğunu kaydeden Erdoğan, 2004 yılında bu rakamın 293.3 milyar dolara yükseldiğini, kişi başına GSMH'nin ise 2002 yılında 2 bin 619 dolar seviyesindeyken, bugün 4 bin 112 dolara çıktığını söyledi. 2002 yılı Ekim ayında enflasyonun TÜFE'de yüzde 33.4 olduğunu, bugün ise yüzde 10'un altına düştüğünü bildiren Erdoğan, kamu net borç stokunun GSMH içindeki oranının, 2002 yılında brüt yüzde 93.7, net yüzde 78 civarında gerçekleştiğini, bu yıl bu oranların brüt yüzde 83.5'e, net yüzde 71'e kadar gerilediğini açıkladı.
2002'de reel faiz oranı nominal yüzde 66, reel yüzde 34'ken, 2004 itibariyle bu oranların nominal yüzde 22-24, reel yüzde 12-14 seviyelerinde olduğunu hatırlatan Başbakan Erdoğan, 1 Kasım 2002 tarihi itibariyle borsada endeks 10 bin 217 olarak gerçekleşirken, 2 yıl sonra 3 Kasım 2004'de borsa endeksinin gün içinde 23 bin 667, kapanışta ise 23 bin 438 olduğunu vurguladı. Erdoğan, Kasım 2002'de borsa piyasa değerinin 33.4 milyar dolar olduğunu, bugün bu rakamın 70.3 milyar dolar büyüklüğüne ulaştığını anlattı. Ülkeye giren yabancı sermaye tutarının 2002 yılında 1 milyar dolar olduğuna işaret eden Erdoğan, bu yılki yabancı sermaye girişinin ise 2.3 milyar dolar civarında gerçekleştiğini duyurdu. Erdoğan, yabancı sermayenin Türkiye'ye ilgisinin hızla arttığını ve bu yabancı sermaye girişinin önümüzdeki dönemde daha da büyük bir sıçrama yapmasını beklediklerini dile getirdi. Yabancı sermaye girişindeki bu canlanmanın yeni yatırımları, yeni üretimleri, dolayısıyla yeni istihdam imkanlarını beraberinde getireceğine dikkat çeken Erdoğan, bugün her ülkenin küresel mali kaynaklardan azami derecede yararlanmak ihtiyacı içinde olduğunu vurguladı. Türk ekonomisinin yabancı sermaye açısından giderek daha cazip bir adres haline geliyor olmasının bu bakımdan son derece kayda değer bir gelişme olduğunu söyleyen Erdoğan, bu ilgiyi canlı tutmak, sürekli hale getirmek ve ekonomimize yeni değerler kazandıran mali kaynaklardan en iyi ve en verimli şekilde yararlanmak konusunda büyük gayret sarf ettiklerini ifade etti.
"ADIMLARIMIZI GERİYE DEĞİL, İLERİYE DOĞRU ATIYORUZ"
Çalışan kesimlerin yıllardan beri, emeklerinin karşılığını tam olarak alamamanın sıkıntısını yaşadıklarına işaret eden Erdoğan, giderek bozulan ekonomik yapı ve giderek ağırlaşan kamu yükünün, Türkiye'de ücret dengesinin daima çalışanlar, dar gelirliler aleyhine bozulmasına sebep olduğunu belirtti. Göreve geldikleri günden beri, çalışanların ücretlerinde, imkanları sonuna kadar zorlayarak, iyileştirmeler yapmanın gayreti içinde olduklarını hatırlatan Erdoğan, bu gayretler sonucunda önemli ölçüde düşüş gösteren enflasyon rakamlarına sığınmadıklarını ve çalışan kesimlerin ücretlerinde ciddi artışlar gerçekleştirdiklerini söyledi. 2002 yılında 112 Dolar olan asgari ücretin, bugün neredeyse bu rakamın iki katına çıkarak 215 dolar seviyesine yükseldiğini anlatan Erdoğan, TL bazında Ekim 2002'de 184 milyon lira olan asgari ücretin, 2 yıl içinde yüzde 72.8 oranında arttırılarak 318 milyon liraya çıkarıldığını kaydetti. Bunu da yeterli görmediklerini kaydeden Erdoğan, "Ekonomik olarak, imkanlarımız ölçüsünde, nispeten bir ilerleme, bir iyileşme, bir düzelme içinde olduğumuzu göstermek için bu örneği veriyorum. Tabii ki gönül, çok daha fazlasını arzu ediyor.
Gönlümüzden geçen, tabii ki istisnasız bütün vatandaşlarımızın, insan olmanın onuruna yakışan ekonomik imkanlara kavuşmasıdır. Ancak bu güzel günlere adım adım ulaşabileceğiz. Bugün adımlarımızı 2 sene önce olduğu gibi geriye doğru değil ileriye doğru, Türkiye'nin güzel ve müreffeh yarınlarına doğru atıyoruz. Ekim 2002'de 578 milyon lira civarında olan ortalama memur maaşı, Ekim 2004 itibariyle 748 milyon lira rakamına ulaşmıştır. Yüzde 33'lerden tek haneli rakamlara kadar gerileyen bir enflasyona rağmen, memur maaşları ortalama olarak yüzde 30'a yakın bir oranda artış göstermiştir. Memur maaşlarındaki en küçük artış oranı, 2 yıl içinde yüzde 21.4 olurken, en yüksek artış oranı yüzde 39.5'e kadar çıkmıştır" şeklinde konuştu.
Yıllar yılı ihmal edilen Bağ-Kur'luların gelirlerinin de geçen 2 yıl içinde nefes alınabilir bir noktaya çekildiğine dikkat çeken Erdoğan, Ekim 2002'den bu yana 6. basamaktaki Bağ-Kur'lu esnafın aylıklarında gerçekleşen artış oranının yüzde 91 olduğunu belirtti. Erdoğan, Ekim 2002'de ortalama olarak 189 milyon lira aylığa sahip olan bir Bağ-Kurlu esnafın, bugün ayda ortalama 361 milyon lira gelire sahip olduğunu söyledi. Yine 6. basamaktaki Bağ-Kurlu çiftçinin, Ekim 2002'de ortalama olarak 110 milyon lira olan maaşının, Ekim 2004'te yüzde 130.9'luk bir artışla ortalama olarak 254 milyon lira seviyesine yükseldiğini hatırlatan Erdoğan, aynı dönem içinde ortalama SSK aylığının da 282 milyon liradan yüzde 58.9'luk artışla 448 milyon liraya çıktığını bildirdi. Erdoğan, "2003 yılı başında yaklaşık 5.5 milyon emeklimize 75 ile 100 milyon lira arasında değişen miktarlarda sosyal destek ödemesi yapılmıştır. Bu destek ödemelerinin tutarı 3 katrilyon liraya ulaşmıştır. 2003 yılında 758 bin mükellefimizin toplam 4 katrilyon 680 trilyon lirayı bulan SSK ve Bağ-Kur prim borçları yeniden yapılandırılmış ve kendilerine ödeme kolaylığı sağlanmıştır. Yine 2003 yılında ortalama 55 bin 890 kişiye her ay işsizlik sigortası ödemesi yapılmıştır. Kişi başına aylık yaklaşık 188 milyon lira ödediğimiz işsizlik sigortası kapsamında 2003 yılında yapılan toplam ödeme 116 trilyon liraya ulaşmıştır. Bu artış ve ödemeler, kriz şartlarını aşabilmek adına sıkı mali politikalar uygulama yükümlülüğünde olduğumuz bir dönemde, ekonomik imkanlarımızı sonuna kadar zorlayarak gerçekleştirebildiğimiz düzenlemelerdir. Ekonomimiz mesafe aldıkça, ileriye doğru adımlarını sıklaştırdıkça çalışanlarımız ve toplumumuzun bütün kesimleri daha müreffeh hale geleceklerdir. Hükümet olarak çalışan kesimlerimizin sıkıntılarını gidermeyi en temel önceliklerimizden biri olarak görüyoruz. İnanıyorum ki sıkıntıları ve zorlukları fedakarca paylaştığımız gibi kısa zaman içinde refahı ve mutluluğu da en adil, en yaygın şekilde paylaşma imkanına kavuşacağız" diye konuştu.
Vatandaşların alım gücünde yaşanan iyileşmeye yönelik örnekler de veren Başbakan Erdoğan, asgari ücretli bir vatandaşın, eline geçen aylık tutarla Ekim 2002'de 190 kilogram ekmek alabilirken, bugün ise 258 kilogram ekmek alabildiğini söyledi. 2 yıl önce 181 kilogram makarna alınabilen asgari ücret rakamı ile bugün 297 kilo makarna alınabildiğini kaydeden Erdoğan, aynı parayla 2 yıl önce 151 litre süt alınırken, bugün 203 litre süt, 80 kilogram kuru fasulye alınırken, bugün 122 kilogram kuru fasulye alınabildiğini belirtti. Başbakan Erdoğan şöyle devam etti:
"Ekim 2002'de ortalama bir SSK aylığı ile 291 kilogram ekmek alınabilirdi, bugün 364 kilo ekmek alınabilir. 2 yıl önce bu maaşla 277 kilogram makarna alınabilirdi, bugün 419 kilogram makarna alınabilir. 76 kilogram beyaz peynir alınabilirdi, bugün 86 kilogram beyaz peynir alınabilir. 231 litre süt alınabilirdi, bugün 286 litre süt alınabilir. Ortalama bir SSK'lının ücreti Ekim 2002'de bir takım elbiseden biraz fazlasına yeterken, bugün 2 takım elbise almaya yetiyor. Alım gücü artışı bakımından çok çarpıcı bir başka örneği daha bilginize sunmak istiyorum. Geçen 2 yıllık süre içinde beyaz eşya fiyatlarında herhangi bir artış olmadığı gibi önemli düşüşler yaşandı. Ekim 2002 ile Ekim 2004 aras bında buzdolabı fiyatları ortalama yüzde 29, çamaşır makinesi fiyatları yüzde 35 azaldı. Buzdolabı, fırın, çamaşır ve bulaşık makinesinin içinde bulunduğu toplam beyaz eşyada 2002'de 1 milyon 950 bin adetlik bir satış gerçekleşirken, 2004'te bu rakam yüzde 91 oranında bir artışla 3 milyon 725 bin adede yükseldi. 2002-2004 seneleri arasında gerçekleşen satış tam 7.5 milyon adet. Türkiye 16 milyon haneden oluşan bir toplum olduğuna göre, son 2 yıl içinde Türkiye'deki ailelerin en az yarısının beyaz eşya satın aldığını veya beyaz eşyasını yenilediğini söyleyebiliriz. Bildiğiniz gibi beyaz eşya kurulan yeni yuvaların da habercisidir. Rakamlar ortaya koyuyor ki bu dönem içinde ülkemizde yuva kurmak da kolaylaşmıştır. Bu ilginç tablo, toplumumuzda hayat standardının da yaşanan iyileşmelere paralel olarak yükselme eğilimine girdiğini açıkça gösteriyor. Bu tablo, ekonomideki iyileşmenin sadece makro ekonomik göstergelerle sınırlı olmadığını, vatandaşlarımızın günlük hayatına da yansımaya başladığını çok açık bir şekilde gösteriyor. Bir yandan enflasyon düşüyor, bir yandan ücretlerde imkanlara nispetle önemli saymamız gereken artışlar sağlanıyor. Bir yandan da temel ihtiyaçların maliyetlerinde azalmalar yaşanıyor. İşte Türkiye'yi ışığa kavuşturan, insanımızın önünü açan ve umudumuzu arttıran tablo bu tablodur."
Geçen 2 yıllık dönemde özellikle enerji alanında vatandaşların lehine tedbirler aldıklarını ve iyileştirmeler yaptıklarını anlatan Başbakan Erdoğan, Kasım 2002'den Ekim 2003 tarihine kadar doğalgazın metreküp fiyatında sanayi sektöründe yüzde 13, konutlarda da yüzde 11 oranında indirim uygulandığını hatırlattı. Bu tarihten Temmuz 2004 tarihine kadar doğalgaz fiyatına hiç zam yapılmadığına dikkat çeken Erdoğan, bu tarihten sonra da uluslararası fiyat artışlarını doğalgaz fiyatlarına yansıtmamak suretiyle konutlarında doğalgaz kullanan abonelere 532 trilyon liralık kaynak aktarımı sağladıklarını söyledi. Enflasyon oranındaki artışların elektrik fiyatlarına yansıtılmaması yoluyla Ocak 2003 tarihinden bu yana aile bütçelerine yapılan dolaylı katkının 700 trilyon liraya ulaştığını kaydeden Erdoğan, bütün bu düzenlemelerin, bir yandan tüketiciyi korumak, bir yandan da sanayi üretimini desteklemek için yapıldığını ifade etti. 10 Kasım 2004 tarihi itibariyle benzinin uluslar arası piyasa fiyatı 45 dolara yükseldiği halde, kurşunsuz benzinin pompa fiyatının 1.60 dolar olduğunu ifade eden Erdoğan, dünyada petrol fiyatları bu 2 yıl içinde yüzde 75 oranında artarken, Türkiye'deki pompa satış fiyatlarındaki artışın yüzde 60 seviyesinde tutulduğunu vurguladı.
"HEDEFİMİZ, GENEL SAĞLIK SİGORTASI'NI 2005'DE HAYATA GEÇİRMEK"
Cumhuriyetin temel niteliklerinden birisinin, Türkiye'nin bir sosyal devlet oluşu olduğuna dikkat çeken Erdoğan, sosyal devlet anlayışının bir gereği olarak hükümetin, toplumun yıllar boyunca ihmal edilen, ağır ekonomik şartlar altında ezilen dar gelirli, yoksul ve yardıma muhtaç kesimlerine yönelik bazı düzenlemeler yapmayı öncelikli görevi saydığını anlattı. Özellikle dar gelirli vatandaşların sağlık ihtiyaçlarının karşılanmasında, üzerinde önemle durdukları adımlar atıldığs bını kaydeden Erdoğan, artık hastanelerde tedavi masraflarını karşılayamadığı için rehin tutulan hiçbir vatandaş kalmadığını vurguladı. Erdoğan şöyle konuştu:
"Vicdanları yaralayan bu uygulama tamamen ortadan kaldırılmış, tedavi masraflarını karşılayamayan ve yeşil kart sahibi olmayan vatandaşlarımızın bu giderleri Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu tarafından karşılanmıştır. Bazı aksaklıklar varsa bu, bizim bilgimiz dışında veya iletişimsizlikten kaynaklanmaktadır. Böyle bir durumda bizler, valilerimiz, kaymakamlarımız, belediye başkanlarımızla her türlü adımı atmak suretiyle bu tür yanlışları düzeltmeye hazırız. Temmuz 2004 tarihinden itibaren yeşil kartlı vatandaşlarımızın ayakta tedavi edilen rahatsızlıkları karşılığında hiçbir ödeme yapmaması karara bağlanmış ve 2005 yılında tüm ülkeye yayılmak üzere 3 pilot ilde bu uygulama başlatılmıştır. Yine getirdiğimiz bir başka yenilik de, SSK, Bağ-Kur ve Emekli Sandığı'na bağlı hastalarımızın sağlık sistemi içerisinde yer alan bütün sağlık kuruluşlarımızdan hizmet alabilmesini sağlamak olmuştur. Sağlık alanında köklü, kalıcı ve yaygın çözüm arayışımızın bir sonucu olarak Genel Sağlık Sigortası uygulamasını hayata geçirmek için hazırlıklarımız bütün hızıyla sürmektedir. Hedefimiz, 2005 yılı içerisinde bu yasayı çıkartmaktır. Biliyorsunuz yakın bir zamana kadar fahiş ilaç fiyatları, zaten yeterli bir gelir seviyesine sahip olmayan vatandaşlarımızı oldukça zorluyordu. Hükümet olarak göreve geldiğimizde bu konuyu da acilen gündemimize aldık ve bir dizi tedbir alarak bu konuda önemli bir rahatlama sağladık. Mart 2004'ten itibaren ilaçtan alınan KDV oranını yüzde 18'den yüzde 8'e düşürdük. Kan, kan ürünleri ve serumda yine yüzde 18 olan KDV oranını yüzde 1'e indirdik. Nisan 2004'te çıkardığımız İlaç Fiyat Kararnamesi ile döviz kurunda yaşanan düşüşlerin ilaç fiyatlarına da yansımasını sağladık. Bu uygulamayla ilaç fiyatlarında ortalama yüzde 30 ucuzlama sağlanmış, bazı ilaçlarda bu oran yüzde 80'leri bulmuştur. Bu sayede ülke olarak ilaç harcamalarında 500 milyon dolarlık bir tasarruf sağlamış olduk."
Devletin bir başka temel hizmet alanı olan eğitime de bu dönem içinde çok büyük bir ağırlık verdiklerini dile getiren Başbakan Erdoğan, geçen 2 yıl içinde öğrencilere devlet tarafından verilen burs, kredi ve harçlarda da hem adet olarak, hem miktar olarak büyük artışlar sağlandığını anlattı.
Geçen 2 yıllık dönem içinde, nüfusunun yüzde 40'ına yakın bir kısmının ekmeğini kazandığı tarım sektörüne yönelik olarak da önemli destek programları uyguladıklarını bildiren Erdoğan, bu desteklerle yıllar boyunca ihmal edilen çiftçilere, köylülere ve hayvancılıkla uğraşan vatandaşlara nefes aldırmaya çalıştıklarını bildirdi. 2003 yılında çiftçilere yapılan destek ödemesinin 2 katrilyon 400 trilyon lira olarak gerçekleştiğini söyleyen Erdoğan, 2004 yılı için ayrılan 2 katrilyon 600 trilyon lira kaynağın tamamına yakın bir kısmının da çiftçilere aktarıldığını vurguladı. Yaptıklarını, yapabildiklerini asla yeterli görmediklerini ifade eden Erdoğan, bundan çok daha fazlasını yapmayı arzu ettiklerini söyledi. Erdoğan, "Ama şundan emin olunuz, hükümet olarak bütün bunları, şartları gerçekten sonuna kadar zorlayarak, gece gündüz çalışarak yapabildik. İnşallah el ele, gönül gönüle, kafa kafaya vererek, çok daha iyisini, çok daha güzelini hep birlikte yapacağız. Bize güveniniz. Hükümetinize güveniniz.
Devletinize güveniniz. Kendinize güveniniz. Zira bu hükümet sizin hükümetinizdir. Bu devlet sizin devletinizdir. Bu vesileyle mübarek Ramazan Bayramınız'ı tebrik ediyor, bu bayramın ve ardından başlayacak AB sürecinin ülkemize ve milletimize hayırlar getirmesini temenni ediyorum" dedi.