ANKARA (ANKA)- Türk Tarih Kurumu Ermeni Araştırmaları Başkanı Prof.Dr.Hikmet Özdemir, 20'nci yüzyılın başlarında Osmanlı 4'üncü Ordusu'nun zor durumda kalan Ermenilere yaptığı yardımın, daha sonraki dönemlerde NATO ve BM'nin gerçekleştirdiği uluslar arası yardım operasyonlarının ilk örneği olduğunu belirtti.
Prof.Dr.Özdemir, Genelkurmay Başkanlığı Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı, Stratejik Araştırma ve Etüt Merkezi tarafından, Türkiye'deki askeri ataşelere yönelik olarak düzenlenen "1915 Tartışılırken Gözden Kaçırılanlar" konulu konferansta konuştu. Konferans konuşması, Genelkurmay Başkanlığı tarafından kitapçık haline getirildi.
OSMANLI 4'ÜNCÜ ORDUSUNUN DAVRANIŞI
Prof.Dr.Hikmet Özdemir, konferansta, hükümetlerin farklı zaman ve coğrafyalarda güvenlik gerekçesiyle sivil topluluklar için yer değiştirme önlemine başvurmalarının mutlaka anlaşılabilir nedenleri bulunduğunu bildirdi. Modern ve çağdaş tarihin, bu tür güvenlik kararlarının neden olduğu büyük acıların ve unutulmaz dramların örnekleriyle dolu bulunduğunu kaydeden Özdemir, "Hiç kuşkusuz, Osmanlı İmparatorluğu'nda da bu güvenlik kararı dayanılmaz acıları ve faciaları beraberinde getirmiştir" dedi. Özdemir şöyle devam etti:
"Sivil Ermeni kafilelerin bazen ‘çete' saldırılarına bazen ‘işgüzar' yetkililerin kötülüklerine maruz kaldıkları, Osmanlı Arşivi belgelerinde hiçbir zaman inkar edilmemiştir. Fakat bu kararın uygulanması sürecinde Osmanlı sivil ve askeri yetkililerin gösterdiği insani çaba ve duyarlılık göz ardı edilmemelidir.
Birinci Dünya Savaşı'nın ağır koşullarında Suriye Cephesi'nde 4'üncü Ordu Komutanı Cemal Paşa'nın olağanüstü insani yardım projeleri ile Ermeni göçmenleri kucaklaması; yaşam mücadelesi veren bu topluluklar için, tereddütsüz olarak orduya ait imkanları seferber etmesi de bir tarihi gerçek olarak kaydedilmelidir.
Suriye'de 4'üncü Ordu'nun Ermeni göçmenlere yardımları, şimdilerde NATO ve BM barış kuvvetlerinin sürdürdükleri ‘insani yardım' amaçlı faaliyetlerin 20'nci yüzyıl başında ve savaş koşullarında özveriyle sürdürülen ilk örneğidir."
Ermeni göçmen kafilelerine uygunsuz davranışları görülenlerin, görev ve mevkileri ne olursa olsun titizlikle cezalandırıldıklarını kaydeden Prof.Dr.Hikmet Özdemir, "20'nci Yüzyılın hemen başında yaşanan büyük savaş koşullarında, Osmanlı Hükümeti'nin bu politikası, savaş sürerken yapılan yargılamalara ve cezalandırmalara bir ilk örnek oluşturması bakımından da ilginç bir tarihi deneyimdir" dedi.
Prof. Özdemir, yabancı askeri ataşe ve temsilcilere, tarihte Rusya, ABD ve daha sonra SSCB'nin sınırları içindeki sivil toplulukların yerlerini nasıl değiştirdiklerini anlattı.
KİRLİ SAVAŞ
1940'ta Rus Tümgenerali Nicolay Georgiyeviç Korsun'un zorunlu göç kararı uygulanırken, Türk askeri makamlarının ve Türk halkının göçmenlere nazik davrandığını, ancak bazı bölgelerde Ermenilerin saldırılara uğradıklarını söylediğini aktaran Prof.Dr.Özdemir, "Rus Tümgeneraline göre, Ermeni göçmenlerin yarısı açlık ve salgın hastalıklar nedeniyle ölmüştür" dedi. Prof.Dr. Özdemir konuşmasının "Nereye Gidiyoruz?" başlıklı bölümünde soykırım iddiaları hakkında şöyle konuştu:
"Ermeni diasporası ve Ermenistan Cumhuriyeti ve yandaşları tarafından yayılan bu sanal inanç sistemine inanmayanlar kimi ülkelerde tutuklanmakta tehdit edilmekte veya cezalandırılmaktadır.Bu anlayış, günümüzde, medeniyetler savaşının yeni bir şeklidir. Bu tank, uçak ve denizaltıların yerine, edebiyatın, tarihin, müzik ve sinemanın ve nihayet internetin kullanıldığı bir kirli savaştır…Türk Ulusu, bu yeni tür savaşta, ecdadına haksızlık yapılmasını asla kabul etmeyecektir."
TEK TARAFLI ADIMLA ÇÖZÜLMEZ
90 yıldan beri süren bu kronik ihtilafın çözümü için tek yanlı atılacak bir adım bulunmadığını anlatan Prof.Dr.Hikmet Özdemir, "En uygun yol, ihtilafın taraflarının çözmü için birlikte adım atmalarıdır" dedi. Bu çerçevede Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Ermenistan yetkililerine bir mektup gönderdiğini anımsatan Prof.Dr.Özdemir, "Bu mektupta, 1915 olaylarının araştırılması için iki tarafın tarihçilerinden bir ortak komisyonun oluşturulması ve ortaya çıkacak sonucun taraflarca kabul edilmesi önerilmiştir. Bu çok önemli bir adımdır, fakat ne yazık ki, Ermenistan tarafı şu ana kadar ‘olumlu' yanıt vermemiştir" dedi.
Özdemir tarafların, savaş yıllarıyla ilgili bütün arşivlerini birbirlerine açmaları gerektiğini anlatırken, ABD'de bulunan Ermeni Taşnak Komitesi Arşivi ve İsrail'de bulunan Ermeni Patrikhanesi Arşivi'nin Türk akademisyenlere kapalı olmasını eleştirdi. Genelkurmay Başkanlığı tarafından Türkçe-İngilizce yayımlanan kitapçıkta ise Prof.Özdemir'in konuşmasının yanı sıra eski Ermeni gönüllü birliklerinin fotoğrafları, 1913'te bir kent görünümünde olan Van'ın, 1915'te Ermeniler tarafından yakılıp yıkıldıktan sonraki çorak görünümünü aynı açıdan gösteren bir fotoğraf ve açıklayıcı haritalar yer aldı.
Genelkurmay Başkanlığı Stratejik Araştırma ve Etüt Merkezi Başkanı Tuğgeneral Süha Tanyeri ise kitapçığa yazdığı "Sunuş"ta, Ermenilerin Osmanlı İmparatorluğu sınırları içinde asırlarca huzur içinde bir teba olarak yaşadıklarını, çok önemli makam ve mevkilerde görev yaptıklarını bildirdi. Bunlara rağmen 1915'te dış güçlerin kışkırtmasıyla oluşturulan Ermeni terör örgütlerinin Osmanlı Devleti'ne karşı isyan ettiklerini, bunun belgelerde görüldüğünü kaydeden Tuğgeneral Süha Tanyeri şöyle dedi:
"Birinci Dünya Savaşı'nda toplam nüfusunun beşte birini ve topraklarının beşte dördünü kaybeden Osmanlı İmparatorluğu, vatandaşlarının can güvenliğini, birliklerinin geri ve yan emniyetini temin etmek ve lojistik yollarını açık tutabilmek maksadıyla, düşman ile işbirliği yaptığı sabit olan bir takım toplulukların zararlı faaliyetlerine engel olunması için bu toplulukları, savaştan daha az zarar görecekleri değerlendirilen güney bölgelerine sevk ve yeniden iskan etmeye karar vermiştir."