ANKARA (İHA) - Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) Türkiye'de yoksulların envanterini çıkarmak üzere harekete geçti. DPT'ye göre, her kriz döneminde olduğu gibi son ekonomik krizde de Türkiye ağır bir bedel ödemek zorunda kaldı. Bütün makro ekonomik göstergeler hızla aşağıya doğru gerilerken, zaten iyi olmayan ekonomik durum daha da bozuldu. Kriz, toplumun bütün kesimlerini etkiledi. Türkiye ekonomisinin yaşadığı en büyük kriz her Türk vatandaşının cebinden 739 dolar aldı. 2001 yılında 3 bin 242 dolara çıkması beklenen kişi başına milli gelir devalüasyon nedeniyle 2 bin dolar seviyesine indi. Devalüasyon nedeniyle bir gecede yüzde 40 fakirleşti. Kişi başı milli gelir 7 yıl geriye gitti ve kişi başına milli gelir sıralamasında dünyada 89'uncu sıraya geriledi.
GELİR DAĞILIMINDA BOZUKLUK
Devlet İstatistik Enstitüsü (DİE) verilerine göre de, nüfusun en yoksul yüzde 20'lik kesimi ulusal gelirden yalnızca yüzde 4.9 oranında pay alabilirken, en varlıklı yüzde 20'lik kesim ise gelirin yüzde 54.9'unu paylaştı. Kişi başına yıllık geliri 32 bin dolara ulaşan üst gelir grubu ile geliri 481 dolarda kalan alt gelir grubu arasındaki fark 66 kata ulaştı. Bu fark yüzde beşlik dilimlere göre hesaplanırken yine aynı veriler çerçevesinde en üst yüzde 1'lik gelir grubu ile, en altta yer alan yüzde 1'lik gelir grubu arasında 236 kat fark oluştu.
AÇLIK SINIRI 271 MİLYON Aynı verilere göre, yıllardır yaşanan yüksek enflasyon nedeniyle bir ailenin asgari geçim standardı sürekli yükseliyor. Kamu Çalışanları Sendikaları Konfederasyonu (Kamu-Sen) Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi'nin yaptığı araştırma sonucunda 4 kişilik bir ailenin 2001 Temmuz ayı yoksulluk sınırının 797 milyon 658 bin lira ve açlık sınırının da 271 milyon 393 bin lira olduğu açıklandı. Bu endeks kabul edildiğinde Türkiye'de 35 milyon insan 'açlık sınırı'nın altında yaşıyor. Devletin belirlediği asgari ücretin 122 milyon olduğu göz önüne alınırsa 'açlık sınırı'nın ne kadar altında yaşandığı kendiliğinden ortaya çıkıyor.
ÜNİVERSİTE MEZUNLARI DA İŞSİZ DİE yaptığı araştırmalara göre, yılbaşından bu yana işten çıkarmalar hızla arttı. Ocak ayında 1 milyon 451 bin olan resmi işsiz sayısı Temmuz sonunda 3 milyona yaklaştı. Kasım krizinden sonra resmi rakamlara göre 1 milyon 608 bin kişi işinden ayrılmak zorunda kaldı. DİE, günde 3 bin 222 kişinin işsizler kervanına katıldığını da verilere geçirdi. Resmi olmayan rakamlara göre toplam işsizlerin 4 milyonu aştığı belirtiliyor. İşsizlik verilerinde son dönemde farklı bir karakter daha dikkat çekiyor. Eskiden vasıfsız işçiler işsiz kalırken son dönemlerde daha çok 'beyaz yakalılar' denilen üniversite mezunları işsizlerin safına katıldı. Son bir yılda 'beyaz yakalı' işsiz sayısında yüzde 40 artış oldu. Toplam işsizler içinde yüzde 14 artışla elektrik ve elektronik mühendisleri işsizler ordusu içinde birinci sırada bulunuyor.
SANAYİ BİTİYOR MU
İstanbul Sanayi Odası da, üyeleri arasında yaptığı bir anket ekonomiyle ilgili çok kötü bir tablo ortaya koydu. İSO'nun son Ekonomik Durum Tespiti Anketi sanayi de rekor büyüklükte üretim gerilemesi yaşadığını ortaya koydu. Rapora göre, "Sanayide kapasite kullanımı yüzde 43'e geriledi. 100 firmadan 73'ü finansman darboğazında. 100 firmanın 70'i bankalarla borçlarını ödeme hususunda anlaşamadı. 100 firmanın 62'sinde üretim geriledi. 100 Firmadan 63'nün satışları düştü. 100 çalışandan 8'i işsiz kaldı. İmalat sanayinin yüzde 57'si zarar etti. Krizden sonra üretim daralması artarak devam etti ve Haziran ayında eksi 12 oldu."
GAYRİ SAFİ MİLLİ HASILA GERİLEDİ Son krizlerle Gayri Safi Milli Hasıla'da (GSMH) büyük düşüş gerçekleşti. Gayri Safi Milli Hasıla (GSMH) 1998 yılında 205 milyar dolar olarak gerçekleşirken, 1994 krizinde (5 Nisan) 131 milyar dolar oldu. 1990-2000 döneminde 152 milyar dolarla 205 milyar dolar arasında dalgalı bir seyir izleyen GSMH, 2001 yılında 215 milyar dolar olarak hedeflenmişti. 2002 yılı sonu verilerine göre bu rakamlarda daha da düşüş bekleniyor.
EN FAZLA BORÇLU ÜLKE TÜRKİYE
Türkiye dünyanın en önemli borçlularından birisi. Dünya Bankası istatistiklerine göre milli gelirle kıyaslandığında borç yükü açısından Endonezya, Rusya ve Türkiye ilk sıralarda bulunuyor. 1984 yılında Türkiye'nin dış borçları 21 milyar dolardı. Bugün iç ve dış borç yükünün 200 milyar doları aştığı belirtiliyor. Türkiye'nin dış borçları her yıl yüzde 11 büyüyor. Borçlar milli gelirden daha hızlı büyüdüğünden, borçların milli gelire oranı da büyüyor. Bugün için, her bir vatandaşa, her doğan çocuğa dış borçlardan düşen pay 1750 dolar.
Öte yandan, son on yılda ödenen borç faizleri toplamı Türkiye'nin bir yıllık Gayri Safi Milli Hasılasından fazla. Alınan bilgilere göre, Türkiye, milli gelir büyüklüğünde dünyada 22'nci, kişi başına düşen milli gelir sıralamasında 89'uncu, gelir dağılımı adaletinde 170'inci, insani kalkınma endeksi sıralamasında 69'uncu, sağlık harcamalarında 64'üncü, eğitim harcamalarında ise 105'inci sırada bulunuyor.
Ekonomik krizin genel ekonomik göstergelere yansıyan etkileri yanında, olumsuz sosyal etkileri de son yıllarda en belirgin şekilde ortaya çıktı. Araştırmalara göre son bir yıl içinde bütün üretim kalemleri düşerken içki üretimi ve tüketimi yüzde 100 oranında arttı.
58. HÜKÜMET BÜTÜN BU İZLERİ SİLMEYİ PLANLIYOR Resmi verilen ışığında 58. hükümet bütün bu olumsuzlukları gidermek için düğmeye bastı. Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) bu konuda görevlendirildi. Alınan bilgilere göre, bütün illerdeki fakir ve muhtaç vatandaşlar belirlenecek. Türkiye'nin fakirlik haritası çizilecek. Bunun için valilikler, belediyeler, kaymakamlıklar, muhtarlar ve özellikle de sivil toplum örgütleri devreye sokulacak. Bunun için ayrıca yeşil kartlılardan ve Fak-Fuk Fon'dan da yararlanılacak. Ardından da bu vatandaşların durumlarının iyileştirilmesi, iyi bir sağlık, iyi bir eğitim almaları için yeni ve özel gelir artırıcı tedbirler devreye sokulacak. Alınan bilgilere göre, 2003 yılı ortalarına kadar bu çalışma bitirilecek. Dolayısıyla hükümet bu konuda seçimler öncesi verdiği sözleri yerine getirmeye çalışacak.