Tarık Demirkan
Budapeşte
Slovakya Milli Futbol takımı dünya kupasının en ilginç sürprizlerinden biri oldu kuşkusuz.
İlk kez dünya kupası finallerine katılan takım, bazı yorumcuların “averaj takımı olacak” yollu kinayeli eleştirilerine rağmen gruptan çıkarak çok büyük bir başarıya imza attı. Peki, bu başarı Slovakya’yla arası limoni olan komşu Macaristan’da nasıl karşılandı? Puskás, Bozsik, Hidegkúti gibi efsane oyuncularıyla bir zamanlar futbolun önemli ülkelerinden sayılan, ama son 25 yıldır dünya kupası finallerine bile katılmayı başaramayan Macarlar bu işe ne diyorlardı? Futbol demek taraftar demek, taraftar da elbette maçı bira içerek izler deyip, Holanda Slovakya maçını futbolseverlerle izlemek için soluğu bir birahanede aldım! Taraftar, karakteri itibarıyla her yerde aynı! Dünyanın en önemli işi olarak o an seyrettiği maçı gören; Yüksek sesle konuşan, her pozisyon için mutlaka bir yorumu olan, çevresindekilerin kendini dinleyip dinlemediğine aldırmadan bir şeyler anlatan, tuttuğu takım gol attığında tanısın tanımasın, yanında oturanı kucaklayan ya da en azından el şaklatan farklı bir zümre. Yani taraftar.
Aslında çağımızın en büyük nüfusa sahip kavminin mensubu.
Ama sanmayın ki taraftar sadece futbolla meşgul olur. Onların yorumları, eleştirileri futboldan yola çıksa da sonuçta mutlaka genele uzanıyor. Her toplumsal olaydan olduğu gibi, buradan da çok net mesajlar alıyorsunuz! "Bak" diyor biri yanındakine, "Biz tarihimizle övüne duralım, adamlar Dünya Kupası'nda dev Hollanda'ya kafa tutuyorlar!" "Doğru" diyor öteki! 5 milyon nüfusu var Slovakya’nın, bir devlet olarak kurulalı daha 20 yıl olmadı, ama dünya onları konuşuyor. Gözlerimi masalarda dolaştırırken, birden bir gürültü kopuyor!
Yerlerinden kalkan, ah, vah diye bağıran, elleriyle başlarını tutan taraftarlar Slovak forvet Vittek’in kaçırdığı gole hayıflanıyorlar! "Sen Slovak mısın? Niye o kadar üzülüyorsun?" diyorum yan masada oturan gence. Gözlerini ekrandan ayırmadan, "Hayır ben Macarım, ama bugün Slovakya’yı tutuyorum! Bizi, orta Avrupa’yı bugün onlar temsil ediyor" diyor. Ama sadece bu genç değil, bugün burada, Budapeşte’deki birahanede herkes Slovakya taraftarı! Oysa geçtiğimiz günlere kadar Macaristan ve Slovakya arasındaki gerginlikler, Brüksel’de Avrupa Birliği’nin iki hırçın üyesi olarak görünen iki komşu ülkeyi sürekli gündemde tutmuştu. Ama bir şeyler değişmeye başladı. İşte futboldaki sempati rüzgârları da bunun ifadesi. Son seçimlerde Slovakya’daki Macar azınlığın kurduğu ve “Híd”, yani köprü adını taşıyan ve Slovaklarla gerilimi azaltmayı öneren yeni parti sürpriz bir şekilde barajı aşarak Slovakya parlamentosuna girmeyi başardı. Slovakya’da gerginlik yanlısı parti de seçimi kaybetti. Kurulan yeni hükümette, azınlık işleri ve insan hakları bakanlığında, bakan yardımcılığına bir Macar getirildi. Macaristan’da da değişiklikler oldu.
Bir zamanlar Slovakya’ya giriş izni verilmeyen ve kapıdan geri çevrilen cumhurbaşkanı değişti. Slovakya’daki Macarlara da vatandaşlık tanıyan yeni Macar hükümeti de kişilikli, ama gerilimi azaltmaya yönelik bir siyaset izleyeceğini açıkladı.
İşte futbolun estirdiği barış rüzgârları da tüm bu gelişmelerin üzerine denk geldi.
Devamı gelebilir mi?Neden olmasın?
Anlaşılan sert Macar rakısı “pálinka”yı ve kıvamlı Slovak birasını seven Orta Avrupa futbol kavmi mensupları bile rekabetin sadece spor sahalarında kalmasından yanalar.
Komşularla iyi ilişkilerden yana olan barışseverler, Orta Avrupa’ya huzur veren bu ılık rüzgârların devam etmesini diliyorlar.