LONDRA (İHA) - İngiliz basınında bugün, "G-8 zirvesi ve küresel ısınma yorumları", "George Bush döneminde ABD'nin İran'a ihracatındaki 'patlama'" ve "Vatikan'ın kadınlara piskoposluk öfkesi" başlıkları öne çıktı.
BBC'nin Türkçe internet sitesi http://www.bbc.co.uk/turkish/'te yer alan basın özetlerine göre, İngiltere gazeteleri bu sabah Japonya'nın Hokkaido adasında önde gelen sanayileşmiş 8 ülkenin liderlerini bir araya getiren G-8 zirvesinde küresel ısınma konusunda varılan anlaşmaya yer ayırıyor. Guardian, ABD Başkanı George Bush'un yıllarca muhalefet ettikten sonra Beyaz Saray'daki son aylarında karbon salımlarının 2050'ye kadar yarı yarıya azaltılması hedefine destek verdiğini yazıyor.
Ancak gazete, İngiliz Başbakanı Gordon Brown'ın küresel ısınmayla mücadelede önemli bir aşama olarak nitelediği bu adımın, aralarında Çin ve Hindistan'ın da bulunduğu gelişmekte olan ülkeler tarafından yeterli bulunmadığını aktarıyor. Guardian'a göre, zirvede bugün G-8 liderleriyle buluşacak olan 5 ülkenin devlet ya da hükümet başkanları, karbon salımlarının 1990'daki seviyenin yüzde 80-95 aşağısına çekilmesini istiyor.
Bu ülkelerin liderleri ayrıca G-8 grubunun orta vadeli bir hedef belirlemesini, bu çerçevede karbon salımlarını 2020'ye kadar yüzde 25-40 oranında azaltma sözü vermesini talep ediyor. Gazeteye göre "Friends of the Earth" (Dünyanın Dostları) adlı çevre örgütünün başkanı Tom Picken, G-8 liderlerini iklim değişikliğiyle mücadele eder görüntüsü vererek dünyayı kandırmaya çalışmakla suçladığını aktarıyor.
Picken, "42 yıl sonrası için hedefler belirlemek karşı karşıya olduğumuz küresel felaketi engellemeye yeterli değil" diyor. Times'ta yer alan bir yorumda, ortak açıklamada kelime oyunu yapıldığı ve aslında hiçbir bağlayıcı taahhütte bulunulmadığı belirtiliyor. Financial Times yazarı Martin Wolf da, G-8 zirvesindeki uzlaşmaya şüpheyle yaklaşıyor.
"G-8 liderleri büyük bir adım attıklarını iddia ediyor. Bu saçma. Henüz özellikle gelişmekte olan ülkelerle gerekli anlaşmaları yapmış değiller. Sadece kendi aralarında ilk adımı attılar. Kendi ülkelerinde karbon salımlarını 2050'ye kadar yüzde 75 ila 90 azaltmaya yönelik politikaları da belirlemiş değiller. Bu, insanlık tarihinin en karmaşık sorunu. Çözüm için ortak çaba gerekiyor. Yapılması gereken en iyi şey, denemektir. Biz yapmazsak kim yapacak? Şimdi yapmazsak ne zaman yapacağız?"
Guardian, küresel karbon ticaretinin bu yılın ilk 6 ayında 60 milyar dolarlık bir hacme ulaştığını aktarıyor.
Emisyon Ticareti Sistemi, belli sanayi dallarında şirketlerin üretim aşamasında atmosfere bırakacakları karbondioksit miktarını belirliyor. Şirketler, bu haklarının kullanamadıkları bölümünü, kotalarını doldurmuş şirketlere satıyor. Guardian dünya genelindeki karbon ticaretinde Avrupa Birliği'nin payının yüzde 70 olduğunu, 2012'de havacılık sektörünün de sisteme dahil edilmesiyle bu oranın daha da büyüyeceğini belirtiyor.Gazetelerde öne çıkan diğer ortak konulardan biri de İngiltere ekonomisinin geleceğine ilişkin kötümser yorumlar ve veriler. Times gazetesi manşetinde, binlerce kişinin işini kaybetmeye başladığını, konut fiyatlarındaki düşüşün sürdüğünü ve durgunluk tehlikesinin baş gösterdiğini belirtiyor. Gazeteye göre tüketici güveni son yılların en düşük seviyesine gerilerken, konut kredisi piyasasında borçlanma oranı geçen yıla kıyasla yüzde 44 azaldı. "Londra borsası, bu karamsarlığı yansıtan bir seyir izledi ve Financial Times 100 endeksinde geçen Haziran'a kıyasla yüzde 20 düşüş yaşandı. Bu karanlık tablo, faiz oranlarını düşürmesi için Merkez Bankası üzerinde baskı oluşturuyor."
Independent gazetesi de manşetini aynı konuya ayırarak, karamsar yorumlara ve durgunluk beklentisine karşın, Başbakan Gordon Brown'ın halka işlerin yoluna gireceği telkininde bulunduğuna dikkat çekiyor. Gordon Brown, İngiltere'nin ekonomik açıdan zor bir dönemden geçtiğini kabul etmekle birlikte, petrol ve gıda fiyatlarının artması nedeniyle tüm dünyada benzer sorunlar yaşadığını ve diğer ülkelere göre daha iyi durumda olduklarını söylüyor.
Guardian, Başkan Bush döneminde ekonomik yaptırımlara ve siyasi gerginliğin tırmanmasına karşın Amerika Birleşik Devletleri'nin İran'a ihracatının 10 kat arttığını bildiriyor. "Amerikan yönetiminin Avrupa hükümetleri, bankaları ve şirketlerine Tahran'la bağlantılarını kesme çağrılarını yoğunlaştırdığı bir dönemde açıklanan bu rakamlar Washington için siyasi açıdan yüz kızartıcı. Son 7 yıl içinde Amerika İran'a en fazla sigara, ticari uçak parçaları, iç çamaşırı, parfüm ve kozmetik ürünleri sattı. Amerikan Hazine Bakanlığı ise ihracatın yılda 150 milyon dolar seviyesine ulaşmasını, 2000 yılında İran'a tarım ürünleriyle ilaç ve tıbbi malzeme satışına izin veren yasal düzenlemeye bağladı. Bu tarihten önce iki ülke arasında fiilen ticaret yoktu. Bakanlık yetkilisine göre, bu rakam, İran'ın ithalatının yüzde çeyreğini oluşturuyor".
Independent gazetesinin Bağdat muhabiri Patrick Cockburn, ülkede 2 yıl aradan sonra dükkanların yeniden açık bir şekilde alkollü içki satmaya başladıklarını aktarıyor.
Cockburn'e göre dükkanlar, 2006'nın başlarında mezhepler arası gerginliğin tırmanmaya başlamasından sonra korkudan alkollü içki satmamaya başlamıştı. El Kaide militanları o dönemde alkollü içki satan dükkanları yakıyor, sahiplerini öldürüyordu. Şimdi sadece Bağdat'taki meşhur Sadun caddesi ve çevresinde 50'den fazla alkollü içki satan dükkan var.Cockburn son dönemlerde kıyafetleri konusunda kadınlara baskıların da azalmaya başladığına dikkat çekerek, bunları Irak'ta hayatın sınırlı bir ölçüde de olsa normale dönmeye başlamasının işaretleri olarak değerlendiriyor. Times, İngiltere Kilisesi'nin pazartesi günü sert tartışmaların ardından kadınlara piskoposluk hakkını onaylamasının Vatikan'ı düş kırıklığına uğrattığını belirtiyor. Gazeteye göre, bir bildiri yayımlayarak üzüntülerini ifade eden Vatikan, bu adımın iki kilise arasındaki yakınlaşma çabalarını olumsuz etkileyeceğini belirtti. Rus Ortodoks Kilisesi de karara tepki gösterdi.