ANKARA (ANKA)- Gazeteci Örgütleri Platformu, 1 Mayıs'ta gazetecilerin görevlerini yapmasının engellenmesi ve dövülmesi, uluslararası hukuk çerçevesinde suç unsuru taşımayan bazı internet sitelerine erişimin engellenmesinin Türkiye'de düşünce ve ifade özgürlüğünün çok ağır ihlal altında olduğunu gösterdiğini açıkladı.
Dönem Sözcülüğü Türkiye Gazeteciler Sendikası'nın yaptığı Gazeteci Örgütleri Platformu (G-9) tarafından yapılan yazılı açıklamada, 3 Mayıs gününün Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 1993 yılında "Dünya Basın Özgürlüğü Günü" olarak kabul edildiği anımsatıldı.
Açıklamada, BM İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'nin 19'uncu maddesinin "herkesin düşünce ve ifade özgürlüğüne sahip olduğu, bu hakkın, hiçbir müdahale olmaksızın düşünce sahibi olma özgürlüğünü, bilgi ve kanaatleri herhangi bir iletişim aracıyla ve sınır tanımaksızın araştırma, elde etme ve yayma hakkını içerdiği" düzenlemesini getirdiği belirtildi.
Açıklamada şöyle denildi:
"Ne yazık ki, 1 Mayıs gösterilerinde gazetecilerin görevlerini yapmasının engellenmesi ve dövülmesi, uluslararası hukuk çerçevesinde suç unsuru taşımayan bazı internet sitelerine erişimin engellenmesi gibi son birkaç örnek bile ülkemizde düşünce ve ifade özgürlüğünün çok ağır ihlal altında olduğunu göstermektedir. Gazeteci Hrant Dink'in düşüncelerinden dolayı katledilmesi, gazetecilerin can güvenliğini sağlama zafiyetini bir kez daha ortaya koymuştur."
Yayımlanan raporlarda geçen yıl 300'e yakın gazeteci ve aydın hakkında dava açıldığının yer aldığı belirtilen açıklamada, "sadece bu yılın ilk 3 ayında 12 gazeteci ve aydın hakkında yeni davalar açıldığı ifade edilmektedir" denildi.
Ne darbe ne şeriat
G-9 açıklamasında şu görüşlere yer verildi:
"Böyle bir ortamda, bir başka üzücü gelişme ise ülkemizin, bu yıl Dünya Basın Özgürlüğü Günü'nü, askeri darbe ve şeriat tehditleri arasında sıkışmış olarak anıyor olmasıdır. Askeri darbelerin yarattığı siyasal, sosyal ve ekonomik sonuçların nasıl şeriat söylemlerinin yükselmesine yol açtığını derinden hissettiğimiz bir dönemde, çözümün halkın meydanlarda seslendirdiği demokraside olduğuna inancımızı hala sımsıkı koruyoruz. Kısa vadede siyasi iktidarın, basın özgürlüğü ve sendikal haklar konusunda yasal iyileştirmeler yapacağına inanmamakla birlikte, gazetecilerin görev yapmasının önüne engeller çıkarmamasını, eleştirilere tahammüllü olmasını, yayın kuruluşlarını tehdit eden ve hedef gösteren söylemlerden kaçınmasını, basın emekçilerinin örgütlenme hakkını kullanmasını teşvik etmesini beklemek en doğal hakkımızdır."
Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık Muhabirleri Derneği Genel Başkanı Hıdır Eraslan da yaptığı yazılı açıklamada, "Basın özgürlüğüne, basın mensuplarına özgü bir hak olduğu için değil, demokratik toplumların ve demokratikleşmenin yanı sıra ülke yönetimiyle milletimiz arasında çok önemli bir köprü görevi gören basınımız ve Cumhuriyetimizin kökleşmesinde çok önemli olduğu için sahip çıkılması ve doğru kullanılması gerektiğine inanıyorum" dedi.