Yrd.Doç.Dr. Onur Okan Demirci, gebelik depresyonun bebeğin gelişimini bozduğunu söyledi.
Zi&On Psikiyatri Merkezinden Yrd.Doç.Dr. Onur Okan Demirci, “Amerikan Kadın Doğum ve Hastalıkları Derneği’ne göre; kadınların yüzde 14-23’ü gebelik boyunca depresif belirtilerle mücadele etmektedir. Depresyon, bir kadını hayat boyu etkileme riski %25 olan bir duygu durum bozukluğudur. Bu nedenle depresyonun gebe kadınları etkilemesi sürpriz değildir. Bu sayılara rağmen ne yazık ki depresyon gebelikte es geçilen tanılardan biridir. Çünkü genelde depresif bulguların gebelikte gözlenen hormonal değişikliklere bağlı olduğu düşünülür. Bu varsayım hem anne, hem de doğmamış bebek için tehlikeli olabilir. Gebelikte rastlanılan depresyon tedavi edilebilir bir rahatsızlıktır” dedi.
“Anne adayı intihar eğilimine yönelebilir”
Gebelikte karşılaşılan depresyonun klinikte gözlenen depresyona benzediğini ifade eden Dr. Demirci, “Değişen hormonlarla birlikte beyinde ’nörotransmitter’ adı verilen, depresyon ve aşırı kaygıya yol açan kimyasalların düzeyi de değişebilir. Depresyondaki kadınlar genelde şu belirtileri iki hafta veya daha fazla süredir yaşıyor olmalıdır: sürekli üzüntü hali, dikkatini toplamakta zorlanma, az ya da fazla uyumak, genelde keyif aldığı etkinliklere karşı ilgi kaybı, ölüm, intihar veya ümitsizlikle ilgili geçmeyen düşünceler, aşırı evham, yeme alışkanlıklarında değişiklik, yerinde duramama veya hareketlerde yavaşlama” diye konuştu.
“Depresyon yaşayan annenin bebeği daha huysuz olabilir”
Tedavi edilmemiş depresyon, zayıf beslenme, alkol ve sigara tüketimine yönelme, intihar davranışı gibi durumlara yol açtığını kaydeden Dr. Demirci, “Erken doğum, düşük doğum ağırlığı ve bebekte gelişimsel problemlere neden olabilir. Depresyondaki bir kadın sıklıkla ne kendine, ne de bebeğe bakabilecek güç veya isteğe sahip olmaz. Depresyondaki annelerin bebekleri daha az aktif, çevreyle daha az ilgili ya da tam tersine çok daha huysuz olabilir” ifadelerini kullandı.
Yrd.Doç.Dr. Onur Okan Demirci, gebelikte depresyonu tetikleyen durumları şöyle sıraladı: “ ilişki sorunları, ailede veya bireyin geçmişinde depresyon öyküsü, kısırlık tedavisi veya gebe kalmakta zorlanma, ikiz ya da üçüz gebelik, geçmişte bebek kaybı, stresli yaşam olayları, gebeliğin sorunlu geçmesi, geçmişte kötüye kullanılma ya da travmatik yaşam olayları, ergen yaşta gebe kalmak, gebelik nedeniyle annenin ya da doğum sonrası bebeğin hastanede kalması.”