Kanada'nın Halifax kentindeki 6. Halifax Uluslararası Güvenlik Forumu'nda konuşan Abdullah Gül, aktif siyasi yaşamının 1991'deki Birinci Körfez Savaşı'na denk geldiğini anımsatırken, "O günden bu güne, Ortadoğu'daki çeşitli ihtilafların çözümü için başlatılan birçok girişime, planlara, projelere, temaslara tanık oldum. Ortadoğu'da kalıcı bir barış, istikrar ve işbirliği ortamının yaratılması için uluslararası toplum gerçekten büyük bir enerji harcadı. Siyasi yatırım yaptı, entellektüel ve mali kaynak kullandı. Ne yazık ki Madrid Barış Konferansı'ndan bu yana geçen çeyrek asırdır harcanan bir yığın çaba istenen sonucu vermekten uzak kalmıştır" dedi. Gül, bazı 'mütevazı ilerlemeler sağlandığını' ancak bunların 'bazen sabote' edildiğini söyledi.
Bölge halklarından ve dünyanın farklı yerlerinde binlerce masum insanın, Orta Doğu kaynaklı 'şiddet veya terör'ün kurbanı olduğunu, hayatta kalanların kin, nefret ve rövanş duygularının bilendiğini ifade eden Gül, şunları söyledi:
"Geçen yaz Gazze halkının yaşadığı trajedi, IŞİD'in utanç verici cinayetleri ve geçen hafta Kudüs'deki sinagogda hayatını kaybedenler, bunun son örnekleridir. Bölgeden binlerce kilometre uzaktaki Kanada'da geçen ay yaşanan terör olayı şiddetin sıçrama etkisinin son örneği olmuştur. Geldiğimiz noktada, ilerleme olmadığı gibi durum daha da ciddileşmiştir. 1991'de tek tehdit Saddam Hüseyin iken, bugün tehditler çarpan etkisiyle çoğalmış ve kümülatif bir sonuç yaratmıştır. 1991'de Başkan Bush ve Başkan Gorbaçev Madrid Barış Konferansı'nı ortaklaşa düzenlemişlerdi. ABD ve Rusya, bugün ise Ukrayna ihtilafının dikkat dağıtan etkisiyle Ortadoğu'da birlikte çalışamaz duruma gelmişlerdir"
Abdullah Gül, Ortadoğu'daki mevcut durumu "hayal kırıklığı" olarak nitelendirirken, "Gerekten de hem bölge ve dünya halklarının, hem de uluslararası toplumun elitleri, başta Filistin meselesi olmak üzere Ortadoğu'daki sorunların çözümsüz kalmasından ve durumun daha da derinleşmesinden dolayı hayal kırıklığı içindedirler. Bunun şu veya bu şekilde sonuçlarının olması beklenir" diye konuştu.
'AB ülkelerinin Filistin'i tanıma eğilimi ilginç'
Onbirinci Cumhurbaşkanı Gül, İsveç'in ardında İspanya'nın da Filistin'i devlet oalrak tanıma girişimlerini değerlendirdi. Avrupa ülkelerinin Filistin Devletini tanıma eğilimlerini ise "ilginç" olarak nitelendiren Gül, "Bu eğilim, Avrupa'da Filistin meselesinin çözümünün çıkmaza girmesinden duyulan ciddi bir hayal kırıklığını yansıtmaktadır" dedi.
2007 yılında Cumhurbaşkanı seçildiğinde, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas ve İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Perez'in aynı gün Ankara'ya gelip kendisini tebrik ettiği anımsatan Gül, "Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne hitap etmişlerdi. O atmosfer, kalıcı çözüm için yeniden tesis edilebilir ve edilmelidir" önerisini yaptı.
2013'te ABD'nin saldırı tehdidi üzerine Suriye'nin kimyasal silahlardan arındırılmasının, bölgede yaşanan kayda değer bir gelişme olduğuna işaret eden Abdullah Gül, "Bu, uluslararası toplumun ortak hedefi olan bölgenin kitle imha silahlarından arındırılması yolunda ortak çabanın sonuç verebileceğini de göstermiştir" dedi.
Gül, Batı ile İran arasında onlarca görüşmeye rağmen çözüme kavuşturulamayan İran'ın nükleer programı sorununa da değindi. 2003-2007 arası üstlendiği Dışişleri Bakanlığı göreviyle ardından Cumhurbaşkanlığı görevinde sürecin çeşitli aşamalarında Tahran'a gittiğini hatırlatıp, İran dini lideri Ayetullah Hamaney'le bu konuyu doğrudan görüşen tek NATO lideri olduğunu vurguladı. İran ile nükleer sorunun çözülmesinin 'bölgede ve dünyada stratejik, siyasi ve ekonomik sonuçları olacaağı' öngörüsünde bulundu.
Irak'taki hükümete övgü
Irak'taki Haydar İbadi Başbakanlığı'nda kurulan yeni hükümeti de öven 11. Cumhurbaşkanı "Bu da Irak içinde ve dışındaki aktörlerin sağduyu ve eşgüdüm noktasına gelmesi sayesinde olmuştur" yorumunu yaptı.
Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi ile Irak Hükümeti arasında siyasi ve petrol gelirleriyle bağlantılı mali konulardaki anlaşmazlıkların aşıldığına dair sinyallerin de kayda değer gelişmeler olduğunu söyleyen Gül, "Kürt Bölgesinde, bağımsızlık referandumu konusunun şimdilik gündemden düşmüş olması da Irak'ın ve bölgenin istikrarı bakımından olumludur" diye konuştu.
Gül, IŞID'e karşı oluşturulan koalisyonun da önemli bir adım olduğunu vurgularken, şu değerlendirmeyi yaptı:
"Bunun alandaki ilk olumlu askeri sonuçları alınmaya başlanmıştır. Ancak 'hard power' tek başına yeterli olmayacaktır. Bu sorunun nihai çözümü, ümitsizlik, hayal kırıklığı veya çaresizlik sonucunda IŞİD'in cazibesine kapılan veya boyunduruğuna giren yerel Suriye ve Irak halk topluluklarının ve liderlerinin ikna edilmesinde, dolayısıyla sabırlı ve kapsayıcı siyasi çözümlerdedir. Siyasi geçiş ve çıkış stratejileri şimdiden çok iyi düşünülmelidir. Geçmişte Afganistan, Irak, Libya ve Suriye'de yapılan hatalar tekrarlanmamalıdır. Çözümler, ülkelerin siyasi ve sosyo-ekonomik dengesizliklerini de dikkate almalı; moral üstünlüğe sahip olmalıdır. Zira IŞİD, bölgenin politik, ideolojik, ekonomik ve sosyal bütün hastalıklarının kristalize olduğu bir fenomendir."
Halifax Güvenlik Forumu dünyanın önemli buluşmalarından biri. Bu yılki foruma IŞİD'e karşı koalisyonun koordinatörü Amerikalı General John Allen, ABD'li Cumhuriyetçi Senatör John McCain gibi isimler katıldı.
Kaynak: AA
Tunus'ta oy verme işlemi başladı