HABER

"İhracatçı şirketlerin verimliliği artıyor"

ERZURUM (İHA) - Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Oğuz Satıcı, bütün olumsuzluklara rağmen ihracatçı şirketlerin verimliliklerinin arttığını, ancak karlılık oranlarının düştüğünü belirterek, "Şirketlerimizin yapısı giderek kırılgan bir hal almaktadır" dedi.

Oğuz Satıcı, Mart ayı ticaret rakamlarını Erzurum Ticaret Odası Konferans Salonu'nda açıkladı. Toplantıya Erzurum Valisi Celalettin Güvenç, Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Küçükler, Doğu Anadolu İhracatçılar Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Efendioğlu, Erzurum Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Muhammez Cindilli ve TİM yetkilileri katıldı. Oğuz Satıcı toplantıda yaptığı konuşmada, dünyada Türk ihracatçılarının girdi maliyetleri yükünün ağırlaşmasına karşılık dünyadaki Pazar paylarını korumak ve artırmak için ekonominin üzerine binen yükü sırtladıklarını ve çok düşük karlara razı kalarak ihracatı yine rekor seviyelere ulaştırdıklarını söyledi.

Türk ihracatçısının kalite ve katma değer konularında küresel rakiplerini yakaladığını, ancak rakipleriyle eşit ortamda rekabet edemediklerine işaret eden Oğuz Satıcı, girdi maliyetlerindeki tablonun olumsuz bir şekilde devam ettiğini bildirdi. Satıcı, "Ülkemizde sanayinin kullandığı elektrik fiyatları, OECD ülkelerine göre çok yüksektir. Fuel oil fiyatlarında vergi payı yaklaşık yüzde 51, motorinde yüzde 66'yı bulmaktadır. Benzinde ise bu oran daha da korkunçtur; bu enerji kaynağındaki vergi oranı tamı tamına yüzde 79'dur. İhracat sektörlerimizin maliyetlerindeki enerji maliyetlerinin yüzdeleri oldukça yüksek seyrederken vergilerin de bu kadar yüksek seyretmesi ihracatçılarımızın dış pazarlardaki yarışa rakiplerine oranla ciddi dezavantajla başlaması demektir. Örneğin, çimento üretimimizde kullanılan enerjinin maliyetinin üretim maliyetlerindeki oranı yüzde 55'tir. Bu oran çelik sektöründe yüzde 30, kağıt üretiminde yüzde 25, tekstil üretiminde yüzde 13, gıda üretiminde de yüzde 10 civarındadır. Enerji maliyetleri geçen yıl boyunca da oldukça artmıştır. Benzin fiyatları yüzde 30,6; motorin yüzde 28,1; doğal gaz yüzde 30,5; fuel oil de yüzde 26,6 oranında artmıştır. Sanayimizin yüzde 90 dolayında fuel oil kullandığını da düşünürsek bu rakam daha da anlamlıdır. Enflasyonun bu kadar üzerinde zam gören girdi maliyetleri ve böylesine yüksek vergilerle adeta üretici ve ihracatçının eli kolu bağlanmaktadır" diye konuştu.

İŞGÜCÜ MALİYETLERİ, KUR VE FİNANSAL POLİTİKALAR Oğuz Satıcı, Türk ihracatçılarının bir başka önemli üretim maliyet unsurunun da işgücü maliyetleri olduğunu, bunun da küresel rakiplere oranla oldukça avantajsız bir hal teşkil ettiğini, Yeni Avrupa Birliği ülkeleri ile Türkiye'nin işgücü maliyetleri bağlamında karşılaştırıldığında ülkenin en yüksek işgücü maliyetlerinde Slovenya'nın hemen ardından ikinciliği aldığının gözlendiğini bildirdi. Bulgaristan'da saat başına 1,23 euro olan işgücü maliyetinin Türkiye'de 5,41 euro olarak gerçekleştiğini ifade eden Satıcı, "Rakiplerimize oranla bu kadar yüksek maliyetlerle, bugüne kadar büyük fedakarlıklar yapılarak kazanılmış olan pazar paylarımızı elde tutmak her geçen gün daha da zorlaşmaktadır. Çok özetle söylemek gerekirse bu durum şu gerçeklerin altını kalınca çizmektedir. İhracatçı şirketlerimizin verimlilikleri her şeye rağmen artmıştır, ihracatçı şirketlerimizin bütün gayret ve çabalarına rağmen karlılıkları düşmüştür, ihracatın artışına rağmen ihracatçı şirketlerin yapısı kırılgan bir hal almıştır. Gayreti yüksek, öz kaynakları sınırlı üreticinin, ihracatçının üzerine daha fazla gitmemek gerekmektedir. Tasarruflar, yeni öz kaynaklar, üretmemizi imkansız kılan güdükleştirici bu yükler gün geçtikçe ihracatımızın rekabet gücünü kaybetmesine yol açmakta ve ihracatımızın ithalatla ikamesine yönelik bir ortamı süratle hazırlamaktadır" dedi.
2002 yılında ithalatın 51,5 milyar dolar iken izlenilen kur politikası ve girdi maliyetlerindeki yükseklik sebebiyle rekabet gücünün kaybedildiğini hatırlatan Oğuz Satıcı, "Bunun sonucu hemen 2003'te ortaya çıktı ve ithalatımız yüzde 34,5 artarak 69,3 milyar dolar olmuştur. 2004'te bu eğilim devam etmiş ve ithalatımız yüzde 40,4 artarak 97,3 milyar dolara çıkarken ihracatımız ise 64 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. 2005'te de bu durum devam etmiştir. Şimdi birileri çıkıp ithalatımız artıyor çünkü ihracatımız artıyor derse, görüneni söylemiş olur. Oysa görünenin ardındaki gerçek biraz önce söylediğimiz gibi çok açık bir biçimde ortadadır: 2004 yılında ithalatımızın 67,3 milyar dolarlık kısmı hammadde ve ara malı ithalatı olarak gerçekleşmiştir. Bu rakam yüzde 69'luk bir paya işaret etmektedir. Bunun yanında yatırım malları ithalatımız ise 17,3 milyar dolar ve tüketim malları ithalatımız ise 12 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir" diye konuştu.

"YATIRIM MALI SERMAYESİNİ ÖLDÜRÜYORUZ" Girdi maliyetleri ve izlenen döviz politikası ve finansal politikalar nedeniyle Türkiye'deki ara malı ve yatırım malı sermayesinin öldürüldüğünü belirten TİM Başkanı Oğuz Satıcı, "Bir yandan makine ile teknoloji ile ihracatımızı artırken bir yandan da bin bir emekle kurduğumuz şeyleri yok etmekteyiz. İşadamları tek tek öyle veya böyle, bir yolunu bulur ve ayakta kalmaya devam eder. Ancak bu politikayla ülkemizin genel ekonomisini ayakta tutmak çok zordur. Ayrıca Dimyat'a pirince giderken eldeki bulgurdan da olmak zorunda değiliz. Biz bir yandan ihracatı gibi artırırken öte taraftan içerde ikame edebileceğimiz ara mallarını içerde yapar ve dış ticaret açığı, cari açık ve borçlanma sarmalından da pekala kurtulabiliriz. Gelişmekte olan ülkeler arasında hiçbir ülke yoktur ki bizim gibi dış ticaret açığı vermeyi, bizim gibi borçlanmayı sürdürmeye devam edebilsin. Türkiye'nin bu büyük pozisyonu sürdürebilmesi stratejik bir ülke olmasından kaynaklanmaktadır. Ancak bu kartla uzun bir süre idare edemeyiz. Bugün kendi içimizde bile rekabet gücü kaybından kaynaklanan olumsuz sonuçları deyim yerinde ise panik ile değerlendiren saygın bankalarımız emek yoğun sektörlerimizdeki kredileri geri çağırma eğilimine girmişlerdir. Gayet yanlış bu tutumun arkasında yetersiz ve yanlış sektörel analizin yanında durumun genel ölçekte ve matematik içerisinde sürdürülmesinin zor olduğuna dair önyargı vardır., Böyle bir önyargı varsa hepimiz için geçerlidir. Hepimizin aynı gemide olduğunu unutmamalıyız" dedi.

"İŞE, AŞA İHTİYACIMIZ VAR" İhracat meselesine artık daha fazla eğilmek, politikalar üretmek ve kaynak ayırmak gerektiğini dile getiren Oğuz Satıcı, "İşe ve aşa ihtiyacımız var. Bunun yolu üretmekten, rekabetçi biçimde üretmekten ve ürettiğimizi satmaktan geçmektedir. Bu meseleyi çok sığ bir piyasada, Adam Smith'in görünmez eline bırakarak halledemeyiz. TİM gibi kayıtsız ve şartsız serbest piyasa ekonomisinden yana olan bir kurumun liberalizmin her türlü gerçekliği bir tarafa bırak yorumlarıyla işi olamaz. Bu anlamda süreçlerin örgütlenmesine stratejik seviyede bakılması ve buna göre davranılması gerekliliğinin kesin olduğunu düşünmekteyiz" diye konuştu.
Oğuz Satıcı, ihracatçılar için yüksek döviz kurundan ziyade TL'nin gerçek değerinde olması ve dövizin istikrarlı bir seyir izlemesinin önemli olduğunu kaydetti.

"DIŞ SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR" Dış siyasette geleceğin şekillendirildiği bir döneme girildiğini, Kırgızistan ve Lübnan'daki gelişmelerin bunun bir habercisi olduğuna dikkat çeken Oğuz Satıc ihı, "Bölgemizdeki diğer ülkelerden İran ve Suriye ise önemli oranda uluslararası cari düzene ayak uydurma yolunda önemli adımlar atmaktadır. İster demokrasi düşüncesinin yeşermesi densin, ister yenidünya düzeninin hayata geçirilmesi tarih boyunca olduğu gibi Ortadoğu yine dış siyasette merkezi rol oynamaya devam etmektedir. Demokrasi bir kültür olarak yayılmaya devam etmektedir. Ancak şu da unutulmamalıdır ki, demokrasiler ülke halklarına ekonomik refah ve zenginlik getirdiği takdirde uzun soluklu olabilir. Komşularımızla ticarette, uluslararası siyasetin zorlamalarına rağmen önemli mesafeler kat etmekteyiz. Dış ticaret hacmimizin yanında ihracatımız da önemli bir hızda artış kaydetmektedir. Bununla beraber ihracat ürünü yelpazemiz de genişlemektedir. Oysa bu gelişme Türkiye'nin uluslararası ticaretten aldığı pay potansiyeline yansımamaktadır. Bu anlamda komşularımızdan başlayarak ileri teknolojinin yanı sıra "marka ve tasarımımızla" da uluslararası ticarette söz sahibi olmamız artık şarttır" diye konuştu.

Türkiye'nin hedefe giden yolda ilişkileri güçlendirmek zorunda olduğunu vurgulayan Satıcı, "Türkiye uluslararası ticarette son dönemde Fas, Filistin, Suriye ve Tunus'la imzalanan serbest ticaret anlaşmalarına ek olarak Ürdün ve Mısır ile serbest ticaret anlaşmaları yapmak üzeredir. Bu anlaşmalar uluslararası ticarette rekabetçi imalat şartlarının elde edilmesinin yanı sıra uluslararası pazarlarla bağlantı kurmamızın da gerekli koşullarıdır. Türkiye'nin uluslararası arenada ekonomik bir güç olarak varolabilmesi en büyük amaçlarımızdandır. Dolayısıyla Türkiye yurtdışına daha çok açılmak ve uluslararası anlaşmalarda varolmak zorundadır" dedi.

AVRUPA BİRLİĞİ SÜRECİ İhracatçılar olarak defaten Avrupa Birliği'ne tam üyeliğe destek verdiklerini, müzakerelerin bir an önce açılmasına yönelik olarak gerekli idari ve siyasi yapılanmanın ivedilikle oluşturulmasını beklediklerini belirten Oğuz Satıcı, "Avrupa Birliği ile üyelik müzakerelerine oturmanın basit bir mesele olmadığını, bu sürecin en verimli şekilde başlaması ve devamı için kamuoyu ve sivil toplum desteğinin sağlanması gerektiğine dair çağrılarımızı yaptık, yapmaya da devam edeceğiz. Ancak bu konuda kamuoyunun net bir biçimde aydınlatılması gerekmektedir. Limanlar ve havaalanlarının bu Uyum Protokolü içerisinde yer alıp almadığını, tam olarak çözebilmiş değiliz.

Bir taraftan yapılan açıklamalar, Uyum Protokolü'nün hizmet sektörü içinde değerlendirilen liman ve havaalanlarını, sanayi ürünlerini kapsayan Gümrük Birliği çerçevesinde olmadığı için, kapsamayacağını ifade ederken; diğer taraftan limanlar ve havaalanlarının uygulama kapsamına alınması gerektiğine ve Avrupa Birliği tarafının bu konuda Türkiye'ye baskı yaptığına yönelik açıklamalar gelmektedir. Dolayısıyla, hükümetimizin bu konudaki niyeti ve izlediği politika konusunda kamuoyunu ve ilgili tarafları bilgilendirmesi son derece önemlidir" ifadelerini kullandı.

İHRACAT RAKAMLARI Diğer yandan Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM), Mart ayında ihracatın yüzde 25.3 artışla 6 milyar 641 milyon dolara ulaştığını bildirdi. Buna göre, Ocak-Mart döneminde yüzde 26.2 artışla 17 milyar 368 milyon dolar oldu. 12 aylık dönem itibariyle ise ihracat yüzde 31.6 artışla 67 milyar 633 milyon dolara ulaştı.

Toplam ihracat içerisindeki payını sürekli artıran sanayi ürünleri ihracatı Mart ayında önceki yıla göre yüzde 24,2 artarak 5.72 milyar dolar olarak gerçekleşti. Özellikle taşıt araçları ve yan sanayi sektöründe yüzde 47,9 makine ve aksamları sektöründeki yüzde 33,1 ve değerli maden ve mücevherat sektöründe yüzde 35,4'lük artışlar dikkat çekici olarak gösterildi. Bu üç sektörün ihracat rakamları sırasıyla 1 milyar 263 milyon dolar, 246 milyon dolar ve 88 milyon dolar olarak gerçekleşti.

En Çok Aranan Haberler