Independent yazarı Robert Fisk, gazetenin yorum sayfalarında 1915 olaylarına ilişkin kaleme aldığı yazıda İstanbul'da düzenlenecek anmayı, Türkiye'nin tutumunu ve Ermenileri irdeliyor.
Makalesine, 24 Nisan'da Taksim Meydanı'nda Ermeni ve Türklerin katılımıyla düzenlenecek anmayı hatırlatarak başlayan Fisk'in yazısında şu ifadeler yer alıyor:
"Papa zaten, bu hain eylemi, bir ırkı yok kasten ve planlı bir şekilde yok etme girişimini, Birinci Dünya Savaşı'nın en korkunç katliamını 'soykırım' olarak tanımlayarak Türkleri sinirlendirdi. Türk hükümeti, fakat Tanrı'ya şükür ki tüm Türk halkı değil, tarihi gerçekleri hırçın ve çocukça bir tutumla inkâr devam ediyor. Bunu da 'yine aynı saçma 'savaş döneminin kaosu'nda uygulanan bir plan olduğu zeminine oturtup 'soykırım' ifadesinin İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra uydurulduğunu, dolayısıyla kendileri için geçerli olmadığını söylüyor."
"Bu temelde bakıldığında, o zaman Birinci Dünya Savaşı da 'Birinci Dünya savaşı' değildi çünkü o dönem savaş, 'Birinci' Dünya Savaşı olarak anılmıyordu."
Fisk, '100 binden fazla Türk'ün kaçırılan, esir tutulan, tecavüze uğrayan veya Anadolu'dan Suriye'nin kuzeyine ölüm yolunda tehcir edilen Ermeni köklerini yeni keşfettiklerini' belirtiyor ve Türk tarihçilerin ayrıntılı belgeler üzerinde çalıştıklarını ekliyor.
'Ellerimle kemiklerini ve kafataslarını kazıdım'
Independent yazarı, 1992 yılında Suriye Çölü'nde Ermenilere ait kemik ve kafataslarını kendi elleriyle kazıdığı zamandan bu yana 'Ermeni soykırımı hakkında yazmaya' başladığını ve Türklerden de yazılarıyla ilgili çok sayıda mektup aldığını ifade ediyor.
Fisk'e göre "Türk hükümetinin inkârı sürdürmesi Türkiye'ye tehlikeli olduğu kadar ölen Ermenilerin de torunları için zalimce."
Fisk şöyle devam ediyor: "İhtiyar bir Ermeni kadının bana Türk erlerini bebekleri üst üste kazıklara dizerken ve sonra onları ateşe verirken gördüğünü söyledi. Annesi de ona, bebeklerin çığlıklarının, ruhlarının cennete gidiş sesleri olduğunu söylemiş. Bu ve kadınların köle olarak kullanılması, IŞİD'in Türkiye sınırının hemen diğer tarafında etnik düşmanlarına karşı yaptıklarıyla tıpa tıp aynı değil mi? İnkar, endişe verici ve tehlikeli."
"Kendimize soralım. Alman hükümeti, 6 milyon Yahudi'nin öldürüldüğü 1939-1945 'olaylarının' soykırım olarak tanınması taleplerinin 'Yahudi propagandası yapmak' ve 'tarihi, kanunu değiştirmek' olduğunu öne sürseydi ne olurdu? AB geçen hafta Ermeni soykırımının tanınmasını talep edince Türk hükümetinin dediği de aşağı yukarı buydu. Eğer Almanya bu affedilmez sözleri Yahudi Soykırımı için kullansaydı, dünyanın büyükelçileri havaalanına doğru giderken çıkacak egzoz dumanlarından Berlin'i göremez hale gelirdiniz."
'Kaçı Torosyan'ı hatırlıyor?'
Fisk, kendisinin de katılacağını belirttiği Taksim Meydanı'nda düzenlenecek anmanın yanı sıra aynı zamanda Batı'dan katılımın da olacağı Çanakkale Savaşı'nın da anmasının yapılacağına dikkat çekiyor ve soruyor:
"Onlardan kaçı acaba, Çanakkale'de Türkiye için savaşan Türk kahramanlar arasında, kız kardeşi daha sonra soykırımda ölen, Ermeni kaptan Torosyan'ın da olduğunu hatırlayacak?"
O dönemi hatırlayan Ermenilerin hepsinin öldüğünü, yaklaşık 30 yıl sonra da Yahudilerin yaşadıklarını hatırlayan ve kurtulan tüm kuşağın öleceğini belirten Fisk, yazısına şöyle devam ediyor:
"Ermeniler halkları zulüm görürken, onların hayatını kurtaran cesur Türklerin isimlerinden oluşan bir liste yapmalı. Türk tarihinin bu korkunç döneminde Ermenileri kurtarmak için kendi hayatlarını tehlikeye atan en azından bir vali, bir Türk askeri, bir güvenlik yetkilisi var."
Recep Tayyip Erdoğan'ın 'Ermeni soykırımını inkâr etmeye devam ettiğini' söyleyen Fisk şu soruyu yöneltiyor: "(Erdoğan), en karanlık dönemde milletinin onurunu korumaya çalışan cesur Türklerin listesini tutan Ermeni soykırımını anma kitabını imzalamayı reddetmeyi göze alabilir miydi?"
"Yıllarca Ermenilere bu fikrimi söyleyip duruyorum. Geçen hafta Detroit'te de söyledim. İyi Türkleri onurlandırın. Herkes alkışlıyor fakat kimse bir şey yapmıyor."