Beyin gücü söz konusu olduğunda insan zekâsının üstün olduğunu düşünürüz. Peki, insanın diğer hayvanlardan daha zeki olduğunun somut kanıtı hangi becerisinde yatıyor?
Arılar dörde kadar sayabilir, karmaşık işaretleri okuyabilir, izleyerek öğrenebilir, dans ederek birbiriyle haberleşebilir. Çiçeklerin üzerinde dolaşırken mesafeleri dikkate alıp ona göre bir rota belirler, böylece en az eforla en fazla çiçek özü toplayabilir. Kovan içinde de tek tek arılar temizlik, ölülerin taşınması, havalandırma gibi işleri paylaşırlar.
İnsan beyni arı beyninden 100 bin kat daha büyüktür; ama insan davranışının temel özelliklerini arı kovanında da görürüz. O halde beynimizdeki bu koca gri madde ne işe yarıyor ve onu diğer hayvanlardan ayıran özellikler nelerdir? Bunlar BBC Future tarafından 15 Kasım'da Sidney'de düzenlenen Dünyayı Değiştiren Fikirler Zirvesinde ele alınacak sorulardan bazıları.
Büyük beyin gereksiz yer mi kaplıyor?
Yediklerimizden elde ettiğimiz enerjinin beşte biri beyindeki sinir hücrelerinin birbiriyle elektrikli iletişimi için harcanır. Eğer büyük beyninsağladığı bir avantaj yoksa bu büyük bir enerji israfı olurdu.
Bunun bazı yararları var tabi. En azından işlerimizi dahaetkin yapmamızı sağlıyor. Örneğin arılar bir şey arıyorsa etrafındaki eşyayı tek tek ele alması gerekir, oysa daha büyük hayvanların hepsini aynı anda yapacak ekstra beyin gücü vardır. Yani büyük beyin sayesinde aynı anda birçok işi yapabiliriz.
Büyük beyin aynı şekilde daha fazla şey hatırlamamızı sağlar. Arı bulacağı yiyecekle ilgili birkaç işareti değerlendirebilir, bağlantılar çoğaldıkça kafası karışır. Oysa bir güvercin bile 1800'den fazla resmi hatırlayabilir. Bu insanla kıyaslanamayacak kadar küçüktür elbette. Örneğin hafıza şampiyonları Pi sayısının binlerce basamağını hatırlayabilir.
Çok şey hatırlayabiliriz, başka ne?
Bazılarının hoşuna gitmeyecek olsa da Darwin bu farklılıkları esasa dayalı görmüyor. Oysa insan medeniyeti bütün bu başarıları kaydederken diğer hayvanlardan üstün yanları olması gerekmiyor mu?
İnsan beyninde 100 milyar sinir hücresi var.
Kültür, teknoloji, fedakârlık gibi birçok özellik insanın yüceliğinin işareti olarak görülür. Ama ayrıntılı bakıldığında bu listenin daraldığı da görülecektir.
Örneğin makak maymunlarının yemiş kırmak için taşı alet olarak kullandığı, kargaların deliklere çubuk sokup yiyecek çıkardığı biliniyor. Ahtapot gibi omurgasız bir canlının bile deniz dibindeki Hindistan cevizi kabuklarınısonra sığınak olarak kullanmak üzere kenara çektiğine tanık olunmuştur.
Zambiya'da bir şempanzenin aksesuar olarak kulağına ot taktığı, gruptaki diğer şempanzelerin de onu taklit ettiği görülmüş, araştırmacılar bunu kültürel bir ifade şekli olarak yorumlamıştır.
Birçok hayvanda ayrıca adalet ve diğerinin duygularına ortak olma hali de gözlenmiştir. Yani hayvanların da karmaşık bir duygusal dünyası var ve duygular yalnızca insana özgü değil. Örneğin bir kambur balina yardımsever bir davranışla fok balığını katil balinanın saldırısından korumuştur.
Alaca karga en zeki kuşlardan biri olarak biliniyor.
Bilinçli düşünme yeteneği
Belki de asıl fark bir canlının kendisini birey olarak tanıma yeteneğinde yatıyordur. İnsanda bu benlik duygusu 18 aydan sonra gelişir.
Fakat bonobo, şempanze, orangutan, goril, yunus balığı, katil balina ve alaca karga gibi diğer hayvanlarda da bir tür benliğinin farkında olma hali gelişmiştir.
Öyleyse insan beyni özel değil mi?
Bu sonuca varmak doğru olmaz. Bazı zihinsel yetenekler sadece insana özgüdür. Öncelikle insanın konuşuyor olması önemli bir özelliktir. Gün boyunca ne düşünüyor ve hissediyorsak bunu etrafımızdakilere anlatabiliriz.
Filler kendi yansımalarını tanıyor.
Başka hiçbir canlı bu özgürlüğe sahip değildir. Örneğin, bal arısı dans yoluyla bir çiçeğin yerini, hatta oradaki tehlikenin varlığını diğer arılara anlatabilir. Ama arının oradaki tecrübesi hakkında hiçbir bilgi vermez. İnsan dili ise sınırsızdır. Çok çeşitli kelime kombinasyonlarıyla en derin duygularımızın yanı sıra fizik kurallarını da anlatabiliriz. Doğru kelimeyi bulamamışsak yeni kelimeler yaratabiliriz.
Daha da ilginci konuşmalarımızın çoğu yaşadığımız anla da ilgili değildir, geçmiş ve gelecek üzerinde yoğunlaşır. Bu da yine insana özgüdür.İnsanın 'semantik' hafızası vardır. Bir de sürekli olmayan, 'olaylara dayalı' hafıza vardır; geçmiş olayların duyumsal olarak birçok şekilde hatırlanmasını sağlar. Bu Paris'in Fransa'nın başkenti olduğunu bilmekle oraya yaptığınız geziden görüntüler ve sesler hatırlamak arasındaki farktır.
Geçmişi bu şekilde düşünmek geleceği de hayal etme olanağı sağlar bize. Geçmişteki bütün gezileri hatırlayarak gelecek gezinizi hayal edebilirsiniz örneğin.
Arılar yaşadıklara ana odaklanmıştır, geçmiş ve gelecek algıları yoktur.
Başka hiçbir hayvanda bu şekilde ayrıntılı kişisel anılar ile gelecekteki eylemleri planlama yeteneği birlikte yoktur. Kovanda karmaşık görevleri yerine getiren arılar bile aslında sadece o anın ihtiyaçlarına cevap veriyordur; düşünceleri bir adım ötesine geçemez. Larva halindeyken neler hissettiklerini hatırlamazlar örneğin.
Dil ile birlikte zihinsel 'zamanda yolculuk' insana tecrübelerini ve umutlarını başkalarıyla paylaşma olanağı sağlar. Böylece kuşaktan kuşağa aktarılan ortak bir bilgi birikimi oluşur. Bilim, teknoloji, edebiyat, mimari… kısacası bu makaleyi okumanızı sağlayan her şey bunsuz mümkün olmazdı.