İSTANBUL (AA) - İnsanı Müdafa ve Kardeşlik Derneği (İMKANDER), muhacir sorununun gerçekçi ve ilkesel çözüm önerileriyle engellenebileceğini belirtti.
Dernekten yapılan yazılı açıklamada, muhacir sorununun giderek büyüdüğüne değinilerek, Türkiye'de sayıları 5 milyonu bulan muhacirlerin, bugüne kadar "sosyal medya aracılığıyla ve bazı sorumsuz siyasetçiler eliyle" yapılan ırkçılık ve nefret söylemine karşın korunduğu ifade edildi.
Açıklamada, muhacirlerin ve vatandaşların huzur ve barış içinde yaşayabilmelerinin, göç politikasının düzgün şekilde işleyebilmesine, muhacirlerin iskan ve istihdamının belirli bir plan dahilinde yapılmasına bağlı olduğuna işaret edildi.
İçişleri Bakanlığının "Muhacirlerin kayıtlı olduğu şehirlerde zorunlu iskana tabi tutulması" uygulamasının insan haklarına ve mevcut yasalara uygun olduğu aktarılan açıklamada, şunlar kaydedildi:
"Ülkemizdeki Suriyeli muhacirler, diğer iltica başvurusunda bulunan ülke vatandaşlarından farklı olarak 6458 sayılı yasanın 91. maddesine göre 'Geçici Koruma' statüsündedir. Bu yasaya göre Suriyeli muhacirler kayıt altına alındıktan sonra asla ülkelerine dönmeye icbar edilemez. Akrabalık ilişkisi ve sağlık nedenleri dışında kendilerine gösterilen yerde ikamet etmek zorundadırlar. Fakat, sadece İstanbul'da kayıt dışı ya da kayıtlı olduğu şehirde yaşamadığı için ikamet eden muhacir sayısının 500 bine yaklaştığı tahmin edilmektedir. Bu durumun sürdürülebilir olmadığı açıktır. Muhacirlerin kayıt olduğu şehirlere gönderilmesinin tek başına bir çözüm olmadığı açıktır. Türkiye'nin çeşitli illerinde, o ilin demografik durumu gözetilerek muhacirlerin yerleştirilmesi gerekmektedir. Muhacirlerin yerleştirilmesinde gönderilen ilin iş imkanları, tarım ya da sanayi şehri olması gibi nitelikler gözetilerek istihdam oluşturulmalı, muhacirlerin eğitim ve kabiliyetleri dikkate alınmalıdır."
Bazı çevrelerin insan hakları kavramını istismar ederek, muhacirler üzerinden kirli siyaset yürüttüğü kaydedilen açıklamada, şu ifadelere yer verildi:
"Türkiye'de mevcut iktidarın hiçbir siyasi ya da ekonomik menfaati olmamasına rağmen, milyonlarca muhacire kapılarını açıp, ülkeyi bir merhamet yurdu haline getirmesini göz ardı ederek, muhafazakar bir üslup, fakat ajitatif bir dille yapılan kara propagandanın gerçeği yansıtmadığı, bu durumun arka planda bir takım siyasi hesapları barındırdığı açıktır. Türkiye'de belli çevreler tarafından köpürtülen ırkçı ve nefret dolu yaklaşım, hamasi söylemlerle değil, gerçekçi ve ilkesel çözüm önerileriyle engellenebilir. Toplumun tüm kesimlerinden muhacirleri zorla sevmesi beklenemeyeceği gibi sosyal medya algılarıyla zehirlenen kesimler ırkçılıkla itham edilemez. Talep edilmesi gereken şey, asgari saygı ve haklar çerçevesinde sorumlulukların hatırlatılmasıdır."