Avrupa Konseyi için hazırlanan bir rapor, batılı hükümetleri devlet sırrını insan haklarını ihlal edenleri korumak için bir zırh gibi kullanmakla suçladı.
Konseyin Özel Raportörü Dick Marty tarafından hazırlanan raporda, terörle mücadele kapsamında düzenlenen bazı operasyonlarda insan haklarının ciddi şekilde ihlal edildiği, ancak bu ihlaller için hesap sorulmadığı kaydedildi.
Marty'ye göre devlet sırlarını koruma şartının öne sürülmesi, hem parlamentolar hem de yargının sorumlu kişilere erişip eylemlerini incelemesine engel oluyor.
Marty bu durumun kabul edilemez olduğunu belirtiyor; "adam kaçırma, işkence ve cinayet için ancak filmlerde ya da da dikta rejimlerinde bu şekilde açık çek verilebileceğini" söylüyor.
Marty, dört yıl önce CIA ve diğer bazı istihbarat teşkilatlarının terör zanlılarını nasıl kaçırıp gizli uçuşlar kullanarak yasadışı merkezlerde alıkoyduğunu ortaya koyan ayrıntılı bir rapor yayımlamıştı.
Hükümetlerin o dönemde bilgi alma talebine derin bir sessizlikle yanıt verdiğini belirten Marty, son raporunu da bu soruşturmanın yeni halkası olarak görüyor.
Avrupa Konseyi Parlamenter Asamblesi'nden bir heyetin bugün Paris'te ele aldığı yeni belgede de, istihbarat ajanlarının yasadışı eylemlerde bulunduğu suçlamaları konusunda soruşturma açılması için yapılan düzinelerce girişim ve bunların hükümetlerce nasıl 'gizlilik' gerekçe gösterilerek önlendiği anlatılıyor.
Geçen hafta da Konsey'in insan hakları sorumlusu, Avrupa hükümetlerini ABD'nin son 10 yılda 'sayısız' suç işlemesine yardımcı olmakla itham etmişti.
Thomas Hammarberg, özellikle Litvanya, Polonya ve Romanya hükümetlerinin, CIA'in gizli cezaevi uygulamalarında oynadıkları rolü incelemesi çağrısı yaptı.
Uluslararası Af Örgütü de Avrupa Birliği'nin bazı üyelerinin ABD'ye yasadışı cezaevleri ve işkenceye başvurulan sorgulamalar konusunda yardım ettiğini kabul etmesi gerektiğini savundu.
Kuruluş 11 Eylül saldırılarının 10. yılının, hak ihlalleri konusunda 'devam eden sessizliğe' nokta koyma fırsatı yaratabileceğini kaydetti.
2001 yılındaki saldırılar ardından başta ABD olmak üzere pek çok ülkede güvenlik sınırlamaları büyük oranda artmış, güvenlik kuvvetlerinin 'terörle mücadele' gerekçesiyle eylemlerinde çok daha geniş bir hareket serbestisi elde etmesi, hak savunucularının eleştirilerine hedef olmuştu.