Aylin Bozyap
BBC Türkçe
Bakanın sözleri muhalefet ve Müslüman kuruluşlar tarafından eleştirildi
Almanya'nın yeni İçişleri Bakanı Hans Peter Friedrich düzenlediği ilk basın toplantısında "Bana kalırsa burada yaşayan ve İslam dinine inananlar, elbette bu ülkenin vatandaşı ve bu ülkeye aittirler. Ama İslam'ın Almanya'ya ait olduğu ifadesini, tarihin herhangi bir aşamasında kanıtlayamazsınız" demişti.
Bakan'ın sözleri nüfusunun yüzde beşi Müslüman olan Almanya'daki muhalefet partileri ile Müslüman ve göçmen kuruluşlar tarafından eleştirildi.
Alman bakan, açıklamasını Amerikalı iki havacının radikal İslamcı vaazlardan ilham aldığını söyleyen bir kişi tarafından öldürülmesi üzerine yapmıştı.
Hristiyan Demokrat Birlik Partisi (CDU) Berlin Eyalet Meclisi Üyesi Emine Demirbüken ve Die Welt gazetesi muhabirlerinden Alan Posener, BBC'nin bakanın açıklamasıyla ilgili sorularını yanıtladı.
BBC: Almanya İçişleri Bakanı'nın sözlerini kaygı verici buluyor musunuz?
EMİNE DEMİRBÜKEN: Ben bu açıklamaları pek yerinde bulmuyorum, üzücü buluyorum. Almanya'nın gerçeğini pek yansıtmıyor, zira bundan 3- 4 yıl evveline kadar eski İçişleri Bakanı Doktor Wolfgang Schauble, İslam'ın Almanya'nın bir gerçeği olduğunu söylemiştir. Bundan bir kaç ay önce yeni seçilen Cumhurbaşkanımız Christian Wulff da aynısını söylemiştir. Dolayısıyla, bu kadar üst düzeyden dile getirilen görüşlerden sonra, böyle bir açıklamanın çok talihsiz ve yersiz olduğunu düşünüyorum.
BBC: İçişleri Bakanı'nın açıklaması Almanya'da Müslüman toplumun tepkisini çekti mi?
EMİNE DEMİRBÜKEN: Sadece Müslüman toplumun değil, Almanya'da bugün önemli bir varlığa sahip olan Katolik ve Protestan kiliselerinin de tepkisini çekti. Aynı zamanda ilk sesini çıkartan, Başbakanımız Doktor Angela Merkel olmuştur. Bunun böyle olmadığını söylemiştir. Yani Hristiyan aleminden bu kadar üst düzeyde tepkiler geldikten sonra yalnız olmadığımızı ve yeni İçişleri Bakanı'nın çok yanlış bir yolda olduğunu görüyoruz.
BBC: Almanya'da entegrasyon ve kimlik neden bu kadar zor bir tartışma konusu?
EMİNE DEMİRBÜKEN: Çünkü çok uzun yıllara dayanan bir yaşam biçimimiz olduğu halde, bir birlikteliğimiz, yan yana yaşamışlığımız olduğu halde, 20 yıldan beri, son 15 yıldan beri çok aktif ve cesaretli bir tartışma var. Geçmiş yıllara bakarsanız, göç tarihindeki diğer ülkelerdeki tartışmalar da aynı şekilde ateşli ve heyecanlıdır ve çelişkili yönlerde gelişmiştir. Dolayısıyla, Almanya'da yürütülen tartışmaların çok olağanüstü bir tartışma olduğuna inanmıyorum. Bu göçün getirmiş olduğu bir sonuçtur. Olması gereken bir tartışma, olması gereken bir kavga ve olması gereken bir mücadeledir diye düşünüyorum. Zaman zaman, bu mücadelenin içerisinde şüphesiz hayal kırıklıkları olacak; yeni İçişleri Bakanı'nın yapmış olduğu açıklama gibi. Yaralanmalar olacaktır ama bu yol kaçınılmazdır. Tartışmamız gerekiyor.
Kimlik tartışmaları ve ekonomi Alman bakanın sözlerinin alevlendirdiği tartışma, yeni değil. Başbakan Angela Merkel, geçen yıl bir konuşmasında çok kültürlülüğün Almanya'da başarısız olduğunu söylemişti. Merkez Bankası'nın üst düzey yöneticilerinden Thilo Sarrazin ise geçen yıl yayımladığı kitabında Müslümanların Alman kültürü için tehdit oluşturduğunu iddia etmişti. O halde kimi çevrelerin gündeme getirdiği gibi "Almanya, çok kültürlülüğü benimseyemedi", demek doğru mu? Die Welt gazetesinin kültür muhabiri Alan Posener'e sorduk.
ALAN POSENER: Bir önceki hükümetin resmi ideolojisiydi, çokkültürlülük. Sol kesimde bu, hâlâ böyle. Ama muhafazakarlar arasında çok kültürlülüğün başarısız olduğu, İslam'ın Alman toplumunun parçası olmadığı anlayışı giderek daha fazla benimsenir oldu. Peki İslam, Almanya'nın gelecekte parçası olacak mı? İşte Alman İçişleri Bakanı bu soruya yanıt vermiyor, yanıt vermekten kaçınıyor hatta! Çünkü şurası çok açık, toplumun yüzde 5'i Müslümansa, siz ne düşünürseniz düşünün, inançları da geleceğin Almanya'sının parçasıdır.
BBC: Alman ekonomisi, diğer Avrupa ülkelerine kıyasla son derece iyi durumda. Dolayısıyla ülkede ekonomik yoksunluktan doğan suni bir İslam ya da kimlik tartışması var diyemeyiz. Almanya'da başka denklemler mi söz konusu?
ALAN POSENER: Aslında 2008'deki krizin ardından işin bu yönü gündeme geldi, çünkü krizden ağır yara almıştık. Resesyondan sağlam çıktık ama o zaman bu belli değildi. Büyük bir kaygı hakimdi ve Müslümanları tehdit olarak gören kitabın yazarı Sarrazin'in Merkez Bankası yöneticisi olması tesadüf değildi bence. Halkın bankalara öfkesini saptırmakta iyi bir yöntemdi bu. Almanya, 50'li yıllarda gelen bu göçmen işçilerin kalıcı oldukları fikrine daha yeni yeni alışıyor. Biz vatandaşlığın, soy üzerinden tanımlandığı sözde güzel, eski günlere dönecek değiliz. Sanırım Almanya, İngiltere'nin 1970'li yıllarda geçtiği dönemden geçiyor. Biz oradaki gibi herhangi bir çatışma ortamına girmedik gerçi...Özellikle Türkler, neredeyse örnek gösterilebilecek vatandaşlardır. Ama bildiğimiz anlamda Almanya'nın tehlike altında olduğu gibi içten içe varolan bir kaygı olduğu muhakkak.