Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) son verilerine göre, ev içi sorumlulukların yüzde 80’i kadınların omuzlarında. Kadınlar günde ortalama 4,5 saat ev işi yaparken, erkeklerde bu süre sadece 45 dakika. Bu fark, kadının iş gücü piyasasına katılımını da doğrudan etkiliyor.
Evde geçirilen saatler üretkenlikten uzak sayıldığı için çoğu zaman kadının yaptığı işler “çalışmak” olarak değerlendirilmez. Oysa temizlikten çocuk bakımına, evdeki tüm işlerin birer profesyonel karşılığı vardır. Bir ev kadınının yaptığı işler ayrı ayrı ücretlendirilseydi, ortaya ortalamanın üstünde bir maaş çıkardı. Ancak ne yazık ki bu emek, sosyal güvenceye, sigortaya ya da emekliliğe dönüşmüyor.
Görünmeyen yük sadece fiziksel değil, aynı zamanda duygusal ve zihinsel. Uzmanlar, kadınların aile bireylerinin ihtiyaçlarını organize etmekten, doğum günlerini hatırlamaya kadar her detayı düşünmek zorunda kaldığını belirtiyor. Bu zihinsel yük, kadının sürekli tetikte, planlayıcı ve idare edici bir rolde kalmasına neden oluyor.
Uzmanlar, “Kadınlar sadece ev işini yapmakla kalmıyor, yapılması gerekenleri sürekli hatırlayan ve yöneten taraf da oluyor. Bu da kronik stres ve tükenmişliğe yol açıyor.”
Covid-19 pandemisiyle birlikte evden çalışma sistemine geçilmesi, okulların kapanması ve aile bireylerinin tüm gün evde olması, kadınların yükünü ikiye katladı. Online eğitim sürecinde çocuklarla ilgilenme, evdeki hijyen koşullarını sağlama gibi konular yine kadınların sırtına yüklendi.
Uzmanlar bu yükün azaltılması için üç temel öneride bulunuyor:
Toplumsal farkındalık: Ev işinin de bir emek türü olduğunu kabul etmek.
Eşit paylaşım: Erkeklerin ev işlerinde aktif rol alması.
Sosyal güvence: Ev kadınlarına sigorta ve emeklilik gibi yasal hakların tanınması.