Elçin Poyrazlar
İstanbul
Taksim Meydanı’nda binlerce insan ellerinde kırmızı karanfillerle bekliyor. Kimisi sevgilisine sarılmış, kimisi çocuğuna birşeyler yediriyor, kimisi arkadaşlarıyla gülüşüyor.
Bazılarının ellerinde Türk bayrakları ve Taksim Dayanışma oluşumunun flamaları var. Bir de insanların gülümseyerek işaret ettikleri Brezilya bayrağı.
Sıcak bir günün İstanbul’a veda ettiği saatlerde hafifçe dalgalanan insan denizinin içindeyiz.
Bir anda çevremizi saran kalabalık zıplamaya başlıyor. Sloganı daha sonra duyuyoruz. “Zıpla, zıpla. Zıplamayan Tayyip’tir”.
Sonra bütün eller havaya kalkıyor ve havada sallanıyor. Bu İstanbul’un farklı semtlerinin parklarında düzenlenen forumlarda alınmış bir karar. Böylece semt sakinleri alkış sesleriyle rahatsız edilmemiş oluyor.
Taksim meydan olduğu için daha farklı. Ellerin havada sallanmasından sonra bir alkış tufanı kopuyor.
Gezi Parkı’nın girişinde sivil ve uniformalı polisler kordon oluşturmuşlar. Onların önündeki merdivenlerde kameralar, fotoğraf makineleri ve son model maskeleriyle büyük bir gazeteci topluluğu var.
Biz de merdivenlere çıkıyoruz. Merdivenler karanfil havuzuna dönüşmüş. Yüzünü Gezi Parkı’na dönmüş eylemciler hep bir ağızdan polislere doğru “Sık bakalım sık bakalım biber gazı sık bakalım” diye bağırıyorlar.
Gezi eylemlerinde yaşamlarını yitiren kişilerin isimleri tek tek söylendiğinde “Yaşıyor” diye bağırıyor insanlar. Sivil polislerden biriyle göz göze geliyoruz. Belinden sarkan copunu sağ eliyle sıkıyor. Üzerinde bir tişört, jean pantolon ve pahalı spor ayakkabılar var.
Polis yeleği ve copu olmasa eylemcilerden ayırt etmek mümkün değil. O sırada polisin anonsu duyuluyor: “Yolu kapayarak trafiği bozuyorsunuz. Bu size son uyarımızdır. Dağılın”.
Kalabalığın içinden biri TOMA’lar (Toplumsal Olaylara Müdahale Aracı) harekete geçti diye bağırıyor. Kalabalık Harbiye, Sıraselviler, Gümüşsuyu ve İstiklal caddelerine doğru dağılmaya başlıyor.
Meydan bir anda su ve gaz bulutuna boğuluyor. Biz Sıraselviler caddesi üstündeki bir kafeye sığınıyoruz. Gaz boğazları ve gözleri yakıyor.
Hemen herkes maskelerini takarak hızla ilerliyor. Kafe çalışanları son üç haftadır süren eylemlere o kadar alışmışlar ki istiflerini hiç bozmadan güleryüzle servise devam ediyorlar.
Bir TOMA’nın caddenin başına geldiğini görüyoruz. Maskeli bir adam “Buradan çabuk uzaklaşın yoksa sıkışıp kalırsınız” diyor. Kazancı Yokuşu’nun başına doğru yürüyoruz. Eylemciler ile TOMA arasında 300 metreden az bir mesafe var. Gerilim son noktada. Sloganlar, ıslıklar, çığlıklar sürüyor.
Arkamızdan birisi “karanfil verdik yine gaz sıktılar çiçek de sevmiyorlar bunlar” diyor.
O sırada 20 yaşlarında yarıçıplak bir adam ortaya çıkarak “Siz parkınızı böyle mi koruyorsunuz. İlerleyin” diye kalabalığı meydana doğru gitmeye çağıyor. Onu küçük bir kalabalık takip ediyor.
Önümdeki genç kadın “İşte bunlar provokatör” diyor kafasıyla genç adamı işaret ederek. Bu sırada Twitter’dan polisin İstiklal Caddesi’ne girdiğini ve gazla müdahale ettiğini öğreniyoruz. Ara sokaklarda ve Cihangir’de yoğun bir çatışma olduğu haberleri geliyor. Sıraselviler’deki kalabalık “Polis halkına ihanet etme. Simit sat onurlu yaşa” diye tempo tutuyor.
O sırada bir hareket başlıyor. Paniğe kapılan kalabalık içinde Kazancı Yokuşu’ndan aşağı doğru koşmaya başlıyoruz. Önümüzdekiler “Koşma. Koşma. Sakin..” diye bağırıyorlar.
Gerçekten de kalabalık yavaşlıyor ve birkaç dakika sonra geri dönüyor. Fakat bu da uzun sürmüyor. Bu sefer polislerin gaz maskelerini taktıklarını görüyoruz. TOMA bize doğru yaklaşıyor. Yokuştan aşağı var gücümüzle koşuyoruz. O sırada birisi elimi tutuyor. Hayatta kalmak için yapacağımız en önemli şey yere düşmemek.
Arkamızda TOMA’nın püskürttüğü suyu görüyoruz. Havadaki gaz boğazımızı yakıyor. Tanımadığım birisi ağzıma bir sıvı sıkıyor. Süt tadı alıyorum. Kalabalık artık koşmuyor. TOMA’ların havadan gelecek saldırılara karşı dar sokaklara girmediğini öğreniyoruz.
Bir binanın merdivenlerine çöküyoruz. Önümden hamile bir kedi korkuyla kaçıyor. Tencere tava sesleri, düdükler çığlıklar tüm gücüyle sürüyor. Duyulan tek bir slogan var artık “Bu daha başlangıç, mücadeleye devam..”