Lynn Grieger Katkı maddeleri gıdalar işlenirken yiyeceklere eklenen ancak kendileri normal şartlarda gıda olarak tüketilmeyen maddelerdir. Amerikan Gıda ve İlaç İdaresi (FDA) kısaca GRAS olarak da bilinen ‘Genel Olarak Güvenilir Kabul Edilenler’ adlı bir liste hazırlayarak katkı maddelerini kontrol eder. Bu liste özellikle hangi katkı maddelerinin güvenilir olup hayvanlarda ya da insanlarda kansere yol açmadığını belgeler.
Ancak daha genel bir soru gıda firmalarının neden katkı maddeleri kullanmaya ihtiyaç duyduklarıdır? Ve, eğer ortada küçücük de olsa bir sağlık riski varsa bu katkı maddelerini içeren gıdaları niçin almalıyız?
Tuz ve Şeker gibi Antimikrobiyal Aracılar Tazelik İçin Kullanılırlar
Katkı maddelerinin temel kullanım nedeni tipik tüketim için yeterli süre yiyeceklerin kalitesini ve tazeliğini korumaktır. Bu katkı maddeleri olmadan krakerler yumuşar, etler çürür, ve ekmek gibi ürünler daha çabuk küflenir. Eğer kendi tahıl ürünlerini üretmek istemiyorsan ya da kendi etlerini kesip dondurmak, bu tip katkı maddeleri sağlıklı yiyecek depolamak için gereklidir.
Bu tip katkı maddelerinin en iyi bilineni tuz ve şekerdir ve antimikrobiyal aracılar olarak bilinirler. Hem tuz hem de şeker yiyeceği kurutmak yöntemiyle iş yapar. Su olmadan bakteri gelişemeyeceği için yiyecekler daha uzun süreli kullanımda güvenlidir. Eğer hiç reçel ya da jöle yaptıysanız eklediğiniz şekerin sadece ürünü tatlandırmadığını, aynı zamanda kıvam için de gerekli olduğunu farketmişsinizdir. Aynı şekilde kullanılabilen diğer katkı maddeleri ‘potassium sorbate ve sodium propionate’dır.
Nitritler de et ve et ürünlerinde çürümeyi ve bakteri üremesini engellemeyi sağlar. Hayvanlarda kansere yol açan maddelerle ilişkilendirildiği için tartışmalara yol açmıştır. Nitrit içeren et ev et ürünlerinden uzak durmak elbette can yakmaz, zira günümüzde bir çok ürün bu katkı maddesi olmadan üretiliyor. Ancak, biranın domuz etinden daha fazla nitrat içerdiği ve bir çok makyaj ürününün de cilde nitrat zerkettiğini hesaba katarak yiyecek alışverişi yapın.
Yapay Renlendirici ve Tatlandırıcılar
Gıdalara yapay renk ve tatlandırıcı eklenmesi katı biçimde kontrol edilmektedir. Aslına bakarsanız sadece 10 sentetik renklendirici hala GRAS listesindedir. Bu renklendiricilerin yiyecek güvenliği ve kalitesi için gerekli olmadığı ve sağlık sorunlarına yol açabilecekleri düşünülerek en iyisi bu tip katkı maddelerinden uzak durmalıdır.
Örneklendirirsek;
Tartrazine, ya da sarı No. 5’in hiperaktif çocuklardaki hassasiyeti artırdığı ve alerjik reaksiyonlara yol açtığı bilinmektedir. Yasa kullanıldığı tüm yiyecek paketleri üzerine tartrazine içerdiğinin yazılmasını zorunlu kılmıştır, böylelikle tüketiciler arzu ederlerse tüketmeyebilirler.
MSG, or monosodium glutamate, lezzet arttırıcı da denen en çok bilinen katkı maddelerinden biridir. MSG bir çok paketli yiyecekte ve restaurantlarda da yaygın olarak kullanılmaktadır. Yan etkileri arasında, yanma hissi, göğüs ve yüzde kızarma veya ağrı, başağrısı, astımlılarda nefes alma güçlüğü, göğüs ağrısı, yorgunluk, bulantı ve güçsüzlük görülmektedir. MSG yoğun şekilde araştırılmış ve yetişkinler için güvenilir olduğuna kanaat getirilmiştir (elbette eğer olumsuz tepkiler göstermiyorlarsa!). MSG’nin genç farelerde beyin hücrelerine zarar verdiği tespit edildiğinden dolayı çocuklar için üretilen gıdalarda kullanımı yasaktır. Üç yaşından küçük çocuklara sofra yemekleri verilirken dikkatli olunması tavsiye olunur; MSG içeren tüm gıdalardan uzak durulması akıllıcadır.
Öyleyse, ne yiyeceğimize nasıl karar verebiliriz? En pratik kural her zaman için en az işlenmiş gıdaları tercih etmektir. Hazır patatesler yerine kendi çiğ patateslerinizi alın ve pürenizi öyle yapın. Paketli olanları yerine ev yapımı makarna ve peyniri tercih edin. Hem yağ ve sodyum alımınızı kontrol altına alacak hem de gereksiz katkı maddelerinden uzak duracaksınız.
Bununla beraber gerçekçi olmamız da gerek. Dondurulmuş portakal suyu hepimizin yararlandığı bir kolaylıktır. Her sabah kendi taze portakal suyunuzu sıkmak pekçok kişi için olası değil. Donmuş portakal suyunun faydaları ürünü kullanmanın yol açtığı olumsuzlukları geçer. Neticede hiçbir beslenme sistemi mükemmel değildir, konserve yerine taze meyveleri tercih edin ama şunu da unutmayın ki konserve meyve her zaman meyve olmamasından daha iyidir. Akıllı bir diyetisten şöyle demiş; “Yediğiniz yiyeceklerin üretildiği çiftliğe ne kadar yakınsanız o kadar sağlıklı beslenirsiniz, ama bu tarlada yaşamanız anlamına gelmiyor.”