Meksika'daki kanlı uyuşturucu savaşlarına dair haberleri ölümü ve işkenceyi göze alarak yayımlayan Blog del Narco (Uyuşturucu Günlüğü) adlı internet günlüğünün yazarı ilk kez konuştu, kimliğini değilse de kadın olduğunu açıkladı.
Milyonlarca kişi tarafından izlenen, övgülere olduğu kadar tehditlere de konu olan Blog del Narco, Meksika'nın uyuşturucu savaşına dair, başka kimsenin basmaya cesaret edemediği en korkunç görüntüleri ve en şok edici öyküleri üç yıldır yayımlıyor.
"Uyuşturucu savaşının en yakın takipçisi" diye nam kazanan Blog del Narco, bu savaşın ana akım medya tarafından sansürlenen en korkunç detaylarını gün gün bütün açıklığıyla yayınladığı için yetkililer, uyuşturucu kaçakçıları ve konuyu izlemek isteyen sıradan insanları kendisine çekiyor.
Günlüğün, esrarengiz yazarının kim olduğu, bu kadar riskli bir işi nasıl ve niçin sürdürdüğü bir süredir Meksika kamuoyunda merak uyandırıyordu.
Yazar Guardian ve Texas Observer muhabirine verdiği ilk röportajda öncelikle kadın olduğunu açıkladı.
Kimliğini gizli tutmak için Lucy takma adını kullanan yazar "İnsanların bu işi bir kadının yaptığını düşündüklerini sanmıyorum" dedi.
Lucy'nin açıkladığı diğer şahsi bilgiler ise şöyle: "Kim miyim? 20'li yaşlarımda, Meksika'nın kuzeyinde yaşayan bir gazeteciyim. Kadınım, bekarım, çocuğum yok. Ve Meksika'yı seviyorum."
Blogun ilk günlerinde, işin teknik kısmını yürüten kişi gazetecilerle bir iki kısa e-posta alışverişinde bulunmuş ama o günden bu yana bu günlüğü tutan kişi hakkında hiç bir açıklama ve bilgi gelmemişti.
Telefonla yapılan röportaj, kimliği açıklanmayan bir arabulucu yoluyla ayarlandı. Guardian daha sonra konuşulan kişinin gerçekten Blog del Narco'nun yazarı olup olmadığını bazı yollardan doğruladı.
Lucy, amacının bazı şeyleri geride bırakabilmek için gerçekten ne olduğunun sergilenmesi olduğunu söylüyor. "Bütün bu olan bitene rağmen kültürüme, ülkeme aşığım. Hepimiz kötü değiliz çünkü. Hepimiz uyuşturucu kaçakçısı değiz. Yolsuzluk yapmıyoruz. Katil değiliz. Bir çok yabancının sandığının tersine eğitimli bir ulusuz."
Lucy ve çalışma arkadaşı her günü uyuşturucu kartelleri, ya da onlar kadar acımasız olabileceği söylenen hükümet güçlerinden gelebilecek bir baskın ve ölüm korkusuyla geçiriyor.
2011 yılında, şiddeti kanıksamış Meksikalıları bile şok eden bir olayı hatırlatıyor ve işkenceyle bağırsakları deşilip, bir köprüden asılarak öldürülen genç kadın ve erkeğin blog için çalıştıklarını açıklıyor. "Bize fotoğraflar gönderiyorlardı. Çok zordu, çok acıydı." Lucy, kendilerine yönelik tehditlerin son zamanlarda daha da ciddileştiğini söylüyor.
Korkularına rağmen, Lucy uyuşturucu çetelerinin savaşlarının Meksika'da yarattığı cehennemi bütün açıklığı ve dehşetiyle anlatan bir kitap yayınlamayı başarmış.
İspanyolca ve İngilizce baskısı yapılan "Gerçek İçin Ölmek: Meksika'nın Vahşi Uyuşturucu Savaşının İçinden" adlı kitap, bu savaşta çok önemli bir yıl olan 2010 boyunca işlenen cinayetleri belgeleriyle ortaya koyuyor.
"Kitabı bitirdiğimde rahat bir nefes aldım" diyor Lucy, "Çünkü bitirmeden öldürüleceğim diye korkuyordum. Fakat şimdi kitap çıktı, Meksika'nın bu savaşta neler çektiğine dair tanıklık kağıda dökülmüş oldu."
Blog del Narco yazarının açıklamaları hassas bir zamana rastladı. ABD Başkanı Barack Obama Mayıs ayı başlarında Meksika'ya gidiyor ve orada Aralık ayında işbaşına geldiğinden bu yana, uyuşturucu çeteleriyle çatışmaları ve medyanın ilgisini bastıran Meksika'nın yeni devlet başkanı Enrique Peña Nieto ile görüşecek.
Yine de resmi rakamlara göre yeni hükümetin göreve gelişini izleyen ilk üç ayı içinde uyuşturucu ile ilişkili olaylarda ölenlerin sayısı 3 bin 200'i bulmuş durumda ve son haftalarda ABD sınırında, hatta turizm kenti Cancún'da cinayetler işlendi.
AP ajansının geçtiğimiz günlerde yayımladığı bir araştırmaya göre, uyuşturucu kartelleri, ABD'nin Şikago gibi kentlerinde yaşamak ve faaliyet göstermek üzere giderek artan sayıda adamlarını gönderiyor.
Washington ve Colorado'da esrar kullanımının yasal hale gelmesi ABD hükümeti üzerinde, çoğu Meksika'dan giden uyuşturucu madde kaçakçılığıyla 40 yıldır yürüttüğü mücadeleyi gözden geçirme konusunda büyük baskı yarattı.
Önceki başkan Felipe Calderón, Meksika'daki uyuşturucu çetelerine karşı 2006 yılında bir savaş başlatmış, bu da Sinaloa, La Línea ve Zetas adlı çetelerin birbiriyle kanlı rekabetini ve suç şebekeleriyle işbirliği yapmakla suçlanan askerle polisin kanlı müdahelelerine yol açmıştı.
Calderón'un görev süresi geçen yıl dolarken bu savaşta hayatını kaybedenlerin sayısı 70 bini bulmuş, 27 bin kişi de kayıp ilan edilmişti.
Onlarcası sadist yöntemlerle öldürülen gazetecilerin içine itildiği korku ortamı gazeteler, radyolar ve televizyon kanallarının konuyla ilgili yayınlarını iyice sınırladı. Katliamlar, kaçırmalar, rüşvet, hatta şehir merkezlerinde gün ortasında yaşanan büyük çatışmalar genellikle haber bile olmamaya başladı.
Blog del Narco bundan üç yıl önce, gazetecilerin uyuşturucu çetelerinin hangi yolları kestiği gibi hayati bilgileri bile veremediği bir ortamda, bu boşluğu doldurmak üzere ortaya çıktı.
Zaman içinde kendisine çok sayıda, uyuşturucu çetelerinin içinden kişiler de dahil haber kaynakları oluşturan Blog del Narco artık okunması şart internet adreslerinden biri haline gelmiş ve ayda 3 milyonu aşkın tık almaya başlamıştı. Haberler, fotoğraflar, kaçırmaların, öldürmelerin, bulunan cesetlerin, parçalanmış bedenlerin, kafaların, kolların videolarını yayınlıyordu. Bir videoda çetecilerin başka bir çete elemanını yakalayışı, sorgulayışı ve başını kesişleri görülüyordu.
Kimileri blogu uyuşturucu çetelerinin halkla ilişkiler bülteni işlevi görmekle suçladı. Ama Lucy yayımladığı malzemenin gerçekleri yansıttığını, ailelerin kayıp yakınlarıyla ilgili bilgilere ulaşmalarına yardımcı olduğunu söylüyor. "Blog olmasaydı bir çok ceset teşhis edilemezdi" diyor.
Çeteler bazen pop yıldızlarıyla eğlenirken resimlerini yolluyorlarmış, ama Lucy blogun bu tür malzemeye yer vermediğini anlatıyor. Buna karşılık blog, gelir sağlamak amacıyla otomobil ve cep telefonu da dahil bir çok özel şirketten reklam alıyor.
Lucy güvenliğini tehlikeye atmamak için yaptığı işi en yakın arkadaşlarına bile söylemediğini anlatıyor. "Sadece ailem biliyor, başka kimsenin haberi yok" diyor.
Güvenlik nedeniyle bir çok önlemler aldıklarını ekliyor. "Her ay yerimizi değiştiriyoruz. Bodrum katlarında çalışıyoruz. Çok zor oluyor. Alet edevatı farklı yerlere saklıyoruz. Eğer yetkililerin bize yaklaştığını hissedersek kaçıyoruz."
2011'de Tamaulipas eyaletinde karınları deşilerek öldürülen genç çiftin yanına, bundan sonraki hedefin blogcular olduğuna dair bir not bırakılmıştı. Lucy bu çiftle şahsen tanışmıyordu, ama onlardan e-posta yoluyla malzeme alıyordu. Bir kaç gün sonra bloga katkı yapan bir başka kişi öldürüldü. Cesedin üzerine, bir klavye ile blogdan bahsedilen bir not bırakılmıştı. Lucy "Çok acıydı. Fakat bu insanlar bu işi, inandıkları için yapıyorlardı" diyor.
Blogcu Lucy yeni başkan Peña Nieto hakkında bir yargıda bulunmak için henüz erken olduğunu, ancak şimdiden bir değişiklik farkettiğini söylüyor. Basını susturmak için, Calderón dönemindeki gibi gazetecileri tehdit etmek yerine, baskıcı yasalara başvurduklarını kaydediyor. Hükümet ise medyayı susturmaya çalıştığı iddialarını reddediyor.
Korku içinde yaşamaktan yorulmuş ama Lucy blogu bırakmayı düşünmediğini söylüyor. Aslında binlerce kez işi bırakmayı düşünmüşler. "Fakat bırakmadık. Çünkü vermemiz gereken bir mesaj vardı. Bizim huzurumuzu, rüyalarımızı, barışımızı çaldılar" diyor.
Lucy kadın oluşunun da bir çokları için tam bir sürpriz olacağını düşünüyor. "Bu kadınların daha zayıf daha hassas olduğuna inanan Meksika maçoluğuna ağır bir darbe olacak. Bir kadının sadece güzel olması bekleniyor. Ama bundan çok daha fazlasıyız" diyor.
Ölüm korkusuyla yaşayan blogcu, müzik dinleyerek, kahve eşliğinde sigarasını tüttürerek stres atıyormuş. Normal bir hayatı özlediğini anlatıyor. "Sevgilim blog artık. Erkek arkadaşlar, eğlence, partiler, arkadaşlar, koca bir hayat dilimini kaçırmış bulunuyorum. Evlenmek ve çocuk sahibi olmaya gelince, onu düşünmeye de hiç zamanım olmadı."
Gelecek için planı ne? "Yaşamak. Kısa, orta ve uzun vade için umudum bu" diyor.