Kırıkkale: Emekli kenti seçim vaatlerine nasıl bakıyor?

Sinan Onuş

''Emekliler kenti'' olarak bilinen Kırıkkale'ye seçmenin partilerin vaatlerine yönelik tepkilerini ölçmek, nabız tutmak için geldim.

TIKLAYIN: SİNAN ONUŞ'UN SEÇİM BLOGU

Makine Kimya Endüstrisi Kurumu fabrikaları, TÜPRAŞ rafinerisi gibi sanayi devlerinin bulunduğu Kırıkkale, tahminlerin tersine göç alan değil, göç veren bir kent.

Sanayi ve Ticaret Odası Başkanı Ekrem Gök'e göre bunun nedeni, sanayi ve ticarette kentin yavaşlamış olması.

"Kırıkkale, Makine Kimya Endüstrisi (MKE) ile var olan bir şehir. MKE'de çalışanların sayısı 13 binlerden şu an 2 bine düştü. Sanayi şehri özelliğimizi kaybediyoruz ve yeni sanayi alanı açamadık. Ticarete de bir ivme kazandıramadığımız için yetişen nesil, şehri terk ediyor" diyor Gök.

2000 yılında 383 bin olan kent nüfusu, bugün 280 bine gerilemiş. Emeklilerin sayısı ise, Türkiye Emekliler Derneği verilerine göre, 47 bin 500 civarında.

Seçimlere iki hafta kala, ekonomik ve sosyal konular uzun zamandır olmadığı kadar yoğun bir şekilde kampanyanın odağında.

Özellikle muhalefet partileri, asgari ücret ve emekli maaşlarında hatırı sayılır iyileştirmeler yapacağını söylüyor.

Peki Ankara'dan yükselen bu vaatler yaklaşık 80 kilometre uzaktaki Kırıkkaleye nasıl yansıyor?

Şehir merkezindeki Hüseyin Kahya Parkı yaygın olarak 'Emekliler Parkı' diye biliniyor.

Parkta her bankta üçerli beşerli oturan yaşlılar hemen dikkat çekiyor. Kimi sohbet ediyor, kimi gazete okuyor.

İlk yanaştığım banktaki bir emekli, gazeteci olduğumu öğrenince işi olduğunu söyleyip ayrılıyor; bir diğeri, Dursun Demir ise konuşmayı kabul ediyor.

Banka emeklisi Demir, iki dönem AKP'ye oy verdiğini ama bu seçim MHP'yi tercih edeceğini söylüyor. Nedeni ise, vaatlerin cazibesinden çok Adalet ve Kalkınma Partisi'nin güç zehirlenmesi yaşadığını düşünmesi.

Emekli Hasan Kepir (sol başta) kurulduğundan beri desteklediği AK Parti'ye oy vermeye devam edeceğini söylüyor

'Ölene kadar vereceğim'

Parktaki emeklilerden 80 yaşındaki Hasan Kepir ise "Başından beri Ak Parti'ye veriyorum, bu sene de ona vereceğim" diyor.

CHP'nin 'iki maaş ikramiye' vaadini soruyorum, "Hükümet de 100 lira zam verdi. Yetse de yetmese de yaşıyoruz. Emeklinin durumunu biliyorlar, zam verdiler. İcraatları da ortada" yanıtını veriyor.

Yanında oturan ve CHP'li olduğunu söyleyen bir emekli, "Ne yaptılar?" diye sesini yükseltiyor. Kepir onu da "otoyollar, köprüler" diye yanıtlıyor.

Parkın daha üstlerine doğru çıkıyorum. Kalabalık bir grupla karşılaşıyorum.

Bir kısmı CHP, bir kısmı MHP'li grupta MKE'den emekli Duran Ataseven ve Selahattin Kayhal ile sohbete başlıyoruz.

Her ikisi de kurulduğundan bugüne Adalet ve Kalkınma Partisi'ne oy vermişler.

Ataseven "Başka partilere güvenmiyorum ama Adalet ve Kalkınma Partisi de emekliyi mağdur ediyor" diyerek kararsızlığını belli ediyor.

Eskiden MHP'liymiş, şimdi vaatleri nedeniyle CHP'ye oy verebileceğini söylüyor.

Selahattin Kayhal ise "1600 lira emekli maaşı alıyorum. Her seçim AKP'ye oy verdim, ölene kadar vereceğim" ifadesini kullanıyor.

CHP ve MHP'liler bu ifadelerine kızıyor, bağırıyor. Ama uzun zamandır birbirlerini tanıyan bu emekliler arasında gerilim yok.

Hatta Kayhal üstelemeye devam ederek, bir yandan da müstehzi bir ifadeyle "İkramiye yarışı varsa Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Haydar Baş daha çok veriyor. Oyunuzu ona verin. Ülkenin IMF'ye borcu kalmadı, böyle bol keseden atın bakalım. Yarın IMF gelir yine hizaya çeker" diyor.

'Sessiz çoğunluğa bak'

Kırıkkale'de birkaç gün önce Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın cami açılışı için geldiği miting çok sık konuşuluyor.

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Cumhuriyet Meydanı'nın hınca hınç dolu olduğu, bu kez ise aynı kalabalığı bulamadığı belirtiliyor.

Eskiden oyunu Necmettin Erbakan'a verdiğini, ama artık 'ölümüne Adalet ve Kalkınma Partili' olduğunu söyleyen Settar Aktaş adlı seçmen ise bu yorumlar için "Mitinge bakma. Burada sessiz çoğunluk var. Konuşmaz ama gider AK Parti'ye oyunu verir. Hırsız diyorlar. Kendime güvenmem, Tayyip ve oğluna güvenirim" diyor.

Aktaş, memur olduğunu söylüyor. Adını vererek bu kadar açık konuşması dikkatimi çekiyor.

"Bu ülkede herkes özgür, memuru fişleyen mi var" diyor, ama fotoğrafını da çekme isteğime olumsuz yanıt veriyor: "O, olmaz."