Türkiye'nin Kyoto Protokolü'ne, ilk yükümlülük dönemi olan 2008-2012 yıllarında "herhangi bir yükümlülük almadan" ve ulusal kalkınma hedeflerini olumsuz etkilemeden taraf olması mümkündür.
Enerji Ekonomisi Derneği, Boğaziçi Üniversitesi Çevre Mühendisliği Enstitüsü, Sabancı Üniversitesi ve İstanbul Teknik Üniversitesi'nden öğretim üyeleri bir basın toplantısı düzenleyerek Türkiye'nin vakit geçirmeden Kyoto Protokolu'nü imzalaması gerektiğini, yaygın kanının aksine protokolün ülke ekonomisine negatif bir etkisinin olmayacağı ifade edildi.
Enerji Ekonomisi Derneği Başkanı Doç. Dr. Gürkan Kumbaroğlu'nun açıklaması şöyle:
Türkiye'nin Kyoto Protokolü nezdindeki konumu kamuoyu ve karar verici merciiler tarafından yaygın bir biçimde ülkemizin sera gazı emisyonlarını sayısal olarak sınırlandırmak zorunda kalacağı şeklinde değerlendirilmektedir. EED olarak bu değerlendirmenin yanıltıcı olduğuna dikkat çekmek istiyoruz.
Türkiye, Kyoto Protokolü'ne taraf olması durumunda:
1) 2012 yılı sonuna kadar, kendi talebi veya muvafakatı olmadan, herhangi bir sayısal emisyon azaltım hedefine tabi olmayacaktır.
2) 2012 sonrası dönemde paylaşılacak sorumluluklara ilişkin müzakerelerde söz hakkı elde edecektir.
3) Ülkede salım ölçme, hesaplama, izleme ve sertifikalandırma ile ilgili teknik, hukuki ve kurumsal altyapı gelişecektir.
4) AB üyelik müzakereleri sürecinde potansiyel bir zorluk ortadan kalkmış olacaktır.
Kyoto Protokolü'ne taraf olmanın yanısıra, Türkiye Kyoto Protokolü'nün 12. maddesinde tanımlanan "Temiz Kalkınma Mekanizması"ndan (TKM) faydalanmak üzere karar aldırtmak için bir diplomasi atağı başlatmalıdır. Türkiye'nin TKM projelerine ev sahipliği yapması sağlanabildiği takdirde ayrıca yeni bir olumlu gelişme ortaya çıkacaktır:
5) CER adı verilen emisyon sertifikaları ticareti sayesinde yenilenebilir enerji projeleri, enerji tasarrufu ve verimliliği projeleri, kojenerasyon projeleri, eski tesislerin rehabilitasyon projeleri gibi ülke kalkınması için önemli ve teknoloji transferi sağlayacak, Temiz Kalkınmaya katkı yapacak yatırımlar ulusal çıkarlar doğrultusunda hayata geçebilecektir.
Türkiye'de son 10 yılda izlenen Kyoto politikaları ülkemizin sürdürülebilir kalkınma arzusuna ve ulusal çıkarlara destek olamamaktadır. Türkiye'nin herhangi bir sayısal emisyon indirim yükümlülüğü üstlenmeden Kyoto Protokolü'ne bir an önce taraf olmasının, ulusal ekonomiye zarar vermeden sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşmaya katkı sağlayacağına inanmaktayız. Bu adımın, ayrıca, Türkiye'nin İkinci Yükümlülük Dönemi için salım azaltma kapasitesini kendisi için en sağlıklı bir şekilde belirlemesine ve uygulanabilir hedefler tespit etmesine olumlu katkı sağlayacağına inanmaktayız. Yazılı ve görsel basında Kyoto Protokolü'nün ekonomik maliyetleri konusunda yapılan değerlendirmelerin, hatalı kabuller üstüne kurulmuş, gerçekci olmayan senaryolar niteliğinde olduğunu kamuoyunun takdir ve bilgisine arz ederiz.