Lenf bezleri, bağışıklık sisteminin en önemli parçalarından biridir. Vücuttaki dokuların hemen hemen hepsinde lenf bezleri bulunur. Lenf bezlerinde bazen istenmedik durumlar oluşabilir. Burada gelişen bazı kötü huylu kitleler bağışıklık sistemini hedef alarak sağlığı doğrudan etkiler. Bu da lenf kanserine sebep olur. Lenf kanseri, erken teşhis edilmesi gerek önemli bir hastalıktır. Erken teşhis edilmesi halinde vücudun bütünü koruma altına alınabilir.
Lenf bezleri, vücuda giren herhangi bir mikroba ya da hastalığa karşı direnç gösterilmesine yardımcı olan bir savunma elemanıdır. Organların kimi zaman üst yüzeyinde kimi zaman da daha derininde yer alan lenf bezleri özellikle çenenin altında, kasıkta, boyunda, koltuk altında, ince bağırsakta daha yoğun bir şekilde bulunur ve organların korunmasına yardımcı olur. Lenf bezleri, baş edemediği herhangi bir kötü huylu hücreye karşı kimi zaman yenik düşebilir. Bu da lenf bezlerinin büyümesine neden olur. Büyümesiyle birlikte derinin altında bulunan lenf bezleri elle kontrol esnasında hissedilebilir.
Lenf bezlerinde meydana gelen büyümeler genelde lenf kanserini işaret eder. Lenf kanseri ülkemizde çok sık görülen, dolayısıyla da tedavisi üzerinde oldukça araştırmalar yapılan bir hastalıktır. Tıbbın ve teknolojinin ilerlemesiyle birlikte lenf kanserine karşı pek çok tedavi yöntemi geliştirilmiştir. Erken teşhisinde genelde olumlu sonuçlar elde edilir. Genetik yatkınlıktan yaşam tarzına kadar pek çok faktörün etkisiyle lenf kanserine yakalanılabilir. Görülme sıklığı olarak kadın ve erkeklerde eşit orandadır.
Kanser, hastalık hakkında uzman kişinin daha kolay bilgilendirilerek uygun tedavi yönteminin kolaylıkla belirlenmesi için evrelerine ayrılır. Her kanser çeşidinde genelde 4 evre bulunur.
Özellikle yaşlı bireylerde daha sık görülen kanser çeşidi hodgkin olmayan lenf kanseridir. Genelde 60 yaş ve üstü bireylerde görülür. Yaşın getirmiş olduğu bağışıklık sisteminin zayıflaması sonucunda vücutta oluşan enfeksiyonların neden olduğu bir hastalıktır.
Kimyasal maddelere sürekli olarak maruz kalmak kansere yakalanma riskini büyük ölçüde artırır. Tarımda kullanılan bazı tarımsal ilaçlar ve radyasyon yayan cihazlar kanserin oluşumundaki en güçlü faktörlerdir. Kimyasallarla ilişki içerisinde olunan bir meslekte çalışılıyorsa mutlaka gerekli önlemler alınmalıdır. Düzenli olarak gerekli sağlıklı testlerinde geçilmeli, solunum maskesi ve koruyucu kıyafetlerin kullanımı ihmal edilmemelidir.
Organ naklinde risk taşıyan unsur ameliyat değil, ameliyat sonrası vücudun nakledilen organa uyumlu sağlamasıdır. Nakledilen organın vücutta meydana getireceği komplikasyonlar ölümle dahi sonuçlanabilir. Organ nakli sonrası ilik uyuşmazlığının yaşanması ya da savunma mekanizmasının organı dışarı atmak istemesi lenf kanserine neden olabilir.
AIDS, doğrudan bağışıklık sistemini hedef alan bir hastalıktır. AIDS sonucu bağışıklık sistemi çöken hastaların vücuda farklı hastalıklara gerekli direnci gösteremez. AIDS'e neden olan HIV virüsü zamanla vücudun bazı organlarına yerleşerek lenf bezlerini etkileyerek kansere sebebiyet verebilir.
Dışarıdan vücuda giren virüs, bakteri ve mikroplar çeşitli hastalıkların oluşumuna neden olur. Ancak kimi zaman da vücudun kendi hücreleri bağışıklık sistemine karşı savaş açar ve hastalıkları ortaya çıkarır. Bu durumda da bağışıklık sisteminde ciddi bir tahribata neden olur. Bağışıklık sisteminin bir parçası olan lenf bezleri de bu durumdan olumsuz etkilenir ve kanser ortaya çıkabilir.
Vücudun belirli bölgelerinde çalışır durumda olan lenf bezleri genelde enfeksiyon bulunması halinde şişer. Bölgesel bir tedavi sonucunda bu şişliklerin geçmesi mümkün olmasına rağmen kimi zaman enfeksiyonlar galip gelerek lenf bezlerini çalışamaz duruma getirebilir. Bunun sonucunda enfeksiyona bağlı olarak lenf kanseri oluşur.
Kan bağı bulunan akrabalarda herhangi bir kanser çeşidinin yaşanmış olması önemli bir risk faktörüdür. Ancak hastalık geni taşıyan bireyin kansere yakalanmama ihtimali de bulunur. Kanseri tetikleyen diğer faktörlere maruz kalınması halinde kanseri yakalanma olasılığı, gen faktöründen etkilenmeyen bireylere göre oldukça yüksektir. Genetik yatkınlık, kanser oluşumunun bir nedeni olmakla birlikte, kanseri tetikleyen bir faktör olarak da karşımıza çıkar.
Her kanser çeşidi beden zarar verir. Kimi zaman uygulanan tedavilerle sonuçlar hafifletilebilirken kimi zaman da en ağır tedavi yöntemlerine bile cevap alınamayabilir. Tedaviden olumlu bir geri dönüş alınamaması halinde kanser, bedende ölüme kadar varabilecek ağır hasarlar bırakabilir. Lenf kanseri de, vücudun bağışıklı sistemini direkt olarak hedef alan tümörlerin oluşmasıyla meydana gelmesi sebebiyle, diğer hastalıklara da davetiye çıkararak vücudun ağır hasarlar almasına neden olur.
Saldırgan olmayan lenf kanseri ölüm oranı %14'tür. Bu oran, diğer kanser çeşitlerine göre oldukça umut vericidir. Ancak saldırgan türde olan kanser çeşidinde ise durum farklıdır ve ölüm oranı %30'lara kadar çıkabilir. Elbette ki herkes için ölüm riski aynı ölçüde değildir. Eğer tümörün bulunduğun yerin çevresinde hayati bir organ bulunmuyorsa, yaş faktörü gereği anabolizma reaksiyonları daha hızlıysa kanserden en az hasarla kurtulma ihtimali yüksektir.
Özellikle lenf bezlerinin sürekli olarak çalıştığı organların başında eller ve ayaklar gelir. Lenf bezlerinde meydana gelen herhangi bir kanser hücresi karşısında eller ve ayaklarda şişkinlik oluşur. Bu şişkinlikler bir süre sonra günlük hareketleri kısıtlayabilir. Özellikle enfeksiyon nedenli kanser çeşidinde bu durum görülür.
Karın boşluğunda yer alan lenf bezleri bir süre sonra bölge enfeksiyonlara yol açar. Enfeksiyona bağlı olarak ağrılar meydana gelir. Karın ağrılarının 2 hafta boyunca devam etmesi halinde mutlaka uzman bir doktora başvurulmalıdır. Çünkü enfeksiyona bağlı olan ağrılar genelde bu süre içerisinde geçer. Uzun süreli ağrılar kanser işareti olabilir.
Lenf bezlerinde kanser hücresinin oluşması bir süre sonra hormon dengesinin bozulmasına yol açar. Eğer koltuk altında bulunan lenf bezlerine kadar bu hücreler sıçramışsa özellikle geceleri aşırı terleme sorunuyla karşılaşılır. Bu terlemeler enfeksiyonun neden olduğu ateşlenme sonucunda karşılaşılan bir durum da olabilir.
Özellikle karın bölgesinde yer alan kanser hücreleri öncelikle sindirim sisteminizi bozar. Bu da iştahın hızla kapanmasına ve ardından da ani bir kilo kaybı yaşanmasına sebebiyet verir. Bağışıklık sisteminin tamamen çökmesine neden olan etkenler arasında yer alır. Çünkü yetersiz beslenmeyle birlikte hücrelerin ihtiyacı olan enerji sağlanamaz ve sonucunda geriye dirençsiz bir savunma mekanizması kalır.
Vücudun bağışıklık sisteminin çalışmasının sonucunda kaşıntı gibi durumlara maruz kalınabilir. Vücudun herhangi bir enfeksiyon karşı gösterdiği reaksiyon kaşıntı ve döküntülere sebep olabilir. Bu durum karşısında belirtileri azaltmaya yönelik bir tedavi yöntemi tercih edilebilir.
Lenf bezlerinin sürekli olarak aktif halde çalıştığı bir diğer bölge de boğazdır. Yani tam çeneden başlayan ve göğüs kafesine kadar ilerleyen alanda lenf bezleri bulunur. Burada oluşan herhangi bir problem sonucunda kuru kuru öksürmeleri başlar. Bu öksürmeler bir süre sonra boğazın tahriş olmasına neden olur. Ardından kanlı balgam çıkarılmasına da sebep olabilir. Aynı zamanda boğazda sürekli olarak bir şey varmış hissine kapılınabilir ve sürekli olarak temizleme ihtiyacı hissedilebilir.
Lenf kanseri belirtileri arasında yer alan iştah kaybı sonucunda yeterli besin alınamaz. Bu da bir süre sonra kan değerlerinin düşmesine ve hücrelerin verimli olarak çalışamamasına neden olur. Bu süreçte ise şikayetçi olunan en büyük belirtiler arasında yorgunluk yer alır. Normalde herhangi bir yorgunlukla karşılaşılmadan gerçekleştirilen günlük aktiviteler dahi gerçekleştirilemez. Bir süre sonra sürekli olarak dinlenme ihtiyacı hissedilir.
Genelde kanser çeşitleri için özel tarama sistemleri bulunur ve vücutta kanser hücresiyle karşılaşılması durumunda tespit yapılır. Ancak lenf bezleri için böyle bir durum söz konusu değildir. Çünkü vücudun genelinde çalışır vaziyette lenf bezleri bulunur. Bu yüzden özel bir tarayıcıya sahip değillerdir. Bunun yerine yukarıda sayılan belirtilere rastlandığı takdirde en kısa sürede uzman bir doktora danışılmalıdır.
Genelde enfeksiyon hastalıklarıyla ortak belirtilerinin bulunmasından dolayı diğer hastalıklarla karıştırılabilir. Ancak diğer enfeksiyonlar genelde 2 hafta içerisinde geçer. Uzun süreli şikayetlerde gerekirse tekrar tekrar doktora gidilmelidir. Teşhisin konulmasının ardından doktor, kriterlere uygun bir tedavi seçeneği sunar. Aynı zamanda farklı evrelerde tedavi yöntemleri değişir.
Lenf kanserine sebep olan tümör küçük boyutlardaysa genelde ilaçla tedavi edilebilir. Bu ilaçların kullanımında tümörün küçülmesi ve bir süre sonra da yok olması amaçlanır. Ancak genelde evre 1'de uygulanan bir tedavi yöntemidir. Bu yüzden erken teşhis oldukça önemlidir. İlaç kullanımından sonra izlemeye alınan hastanın gidişatına göre ilaç tedavisine devam edip edilmeyeceğine karar verilir. Evre 1'deki hastalar ilaç kullanımı sonrası genelde olumlu sonuçlar elde ederler.
Kemoterapi ciddi yan etkilere sahip olan bir tedavi seçeneğidir. Bu yüzden genelde doktorlar farklı tedavi seçeneklerine başvurur. İlerleyen evrelerde kemoterapi uygulanır. İlk önce düşük dozlarda alınan kemoterapiyle hastanın tedaviye nasıl bir yanıt verdiğine bakılır ve sonuca göre kemoterapi dozajı ayarlanır.
Radyoterapi kemoterapinin ardından mutlaka uygulanır. Kemoterapi gören hastalar bir daha bu kansere yakalanmamak adına radyoterapi görebilirler. Bunun sonucunda vücut artık tamamen kanser hücrelerinden arınır.
Ülkemizde pek çok hastalık için kök hücre tedavisine başvurulur. Ameliyatsız bir şekilde gerçekleştirilen bu tedavi genelde hastadan alınan hücrelerin ilgili alana enjekte edilmesiyle olur. Bu doğal ancak zorlama bir kalkan oluşmasına yardımcı olur ve kanserli bölgenin iyileşmesi amaçlanır.
Lenf bezlerinde görülen kanser hücreleri git gide yayılıyorsa, yani son evrelere gelinmişse bunun için cerrahi müdahale gerekir. Lenf kanserinin yoğunlukta olduğu alandaki tümörlerin minimum boyuta getirilmesi amaçlanır. Ardında kalan diğer parçalar için yukarıda saydığımız uygun bir tedavi seçeneği uygulanır. Ancak bazen ilgili organ direkt alınabilir. Bu kanser çeşidinde genelde dalağın alınması söz konusudur.
Lenf kanserinde belirtilerin hissedilmesi için öncelikle zaman geçmesi gerekir. Düzenli olarak kontrollerini yaptıran bir kişinin belirtileri fark etmesi de daha kolaydır. Belirtiler için genelde ortalama 6 ay kadar beklenir. 6 ay sonrasında görülen belirtilerle birlikte uygun bir tedavi seçeneği belirlenir.
Genellikle 6 ay ile 2 yıl arasında olumlu ya da olumsuz sonuçlar elde edilir ve tedavi sonlanır. Bazı olumlu kriterlere sahip olunması durumunda bu süre kısalabilir.
Lenf kanserine yakalanmamak adına alınabilecek bazı önlemler bulunur. Bu önlemler sayesinde kansere karşı daha dirençli bir bedene sahip olunabilir. Aynı zamanda tedavi süreci de hızlandırılabilir. Eğer hastalık erken bir evrede ise önlemler sayesinde kısa sürede iyileşmek mümkündür.