HABER

Orta Doğu'da domino etkisi mi?

Hepsi 10 yılı aşkın zamandır iktidarda olan Orta Doğulu liderler, kitlesel eylemler karşısında siyasi reform seçeneklerini değerlendiriyor. Eylemler Doğu Avrupa'da demir perdenin yıkıldığı 1989'daki zincirleme olarlarla karşılaştırılıyor.

Arap dünyası Mısır ve Tunus'taki olaylara kilitlendi. Tunus'taki muhalif eylemlerin Cumhurbaşkanı Zeynel Abidin Bin Ali'nin ülkeden kaçması ile sonuçlanmasından bir kaç gün sonra liderlere sokaklarda tepki hareketi bu kez Mısır'da ortaya çıktı.

Eylemcilerin dile getirdiği noktalar, sadece eylemlerle gündeme gelen Orta Doğu ülkeleri ile sınırlı sorunlar değil; bölgedeki pek çok ülkede de kendini gösteriyor.

Bu ülkelerin bir diğer ortak noktası da tüm liderlerin 10 yılı aşkın süredir iktidarda olması ve siyasi çoğulculuğa fazla prim vermemesi.

Bu nedenle yanıtı merak edilen soru: Orta Doğu'da liderlerin Doğu Avrupa'da 1989'da yaşanan türden bir domino etkisiyle iktidardan ayrılması söz konusu olabilir mi?

Mısır Bir haftayı aşkın süredir protestolara sahne olan Mısır'ın istikrarlılık konusundaki ünü sarsıldı. Yetkililere açıkça başkaldırılırken; Cumhurbaşkanı Mübarek önümüzdeki aylarda yapılacak seçimlerde aday olmayacağını açıklamasına rağmen, istifa çağrılarına hedef olmaktan kurtulamadı. Mübarek derhal istifayı düşünmediğinde, eylemciler de bu taleplerinde ısrarlı ve son sözü kimin söyleyeceği belirsiz.

Tunus'ta olduğu gibi, Mısırlılar da dar gelirlilik, ekonomik sıkıntılar, yolsuzlukla mücadele ederken, siyaset konusunda hoşnutsuzluklarını dile getirebilecekleri kanallardan yoksun.

25 Ocak tarihi 'İsyan günü' ilan edildi ve binlerce kişi başkent Kahire ve diğer önde gelen kentlerde toplandı.

Mısır, 1970'lerde temel gıdaya sübvansiyonların kaldırılması sonucu patlak veren "ekmek protestoları"ndan bu yana bu türden eylemlere sahne olmamıştı.

Polisin plastik mermi ve basınçlı su kullandığı müdahalesi ters tepti. Takip eden günlerde dinmeyen eylemler sırasında 300 kişi öldü, yüzlerce kişi yaralandı.

Pek çok gözlemci, eylemlere katılımın boyutları karşısında ülkede somut bir değişimin kaçınılmaz hale geldiğini düşünüyor. Ancak bu değişimin yönü belirsiz.

ABD demokratik bir sisteme "düzenli bir geçiş" sağlanması umudundan söz ediyor. Batılı ülkeler muhalefetin yapılanma olanaklarının sınırlı olması dolayısıyla oluşabilecek bir iktidar boşluğunun İslamcı grupların işine yaramasından endişe ediyor.

Serbest ve adil seçimler düzenlenirse, İslamcı ve muhafazakar Müslüman Kardeşler hareketinin başarılı olması bekleniyor. Ancak hareketin İslami yönetim idealleri ile demokrasi ilkelerini nasıl bağdaştıracağı sorgulanıyor. Merak edilen noktalardan bir diğeri de iktidar olurlarsa Mısır'ın ABD ve İsrail ile ilişkilerinin değişip değişmeyeceği.

Yemen Günler süren protestolar ardından, Yemen Cumhurbaşkanı Ali Abdullah Salih, 2 Şubat'ta iktidarda geçirdiği 30 yıl ardından yeniden aday olmayacağını açıkladı.

Salih, meclise iktidarı oğluna devretmek gibi bir niyeti olmadığını da söyledi; "Uzatma yok, veraset yok, süreyi tekrar başlatmak yok" diye konuştu.

Bu açıklama muhalefetin planladığı kitlesel eylemlere 24 saat kala açıklandı. Salih muhalefete de seslenerek eylemlere son verilmesini istedi, ancak bu çağrıları reddedildi.

Ülkede gerilim Tunus'ta Ocak ayındaki eylemlerden bu yana tırmanıyor. 27 Ocak'ta on binlerce Yemenli başkentte Cumhurbaşkanına istifa çağrısı yaptı.

Salih bu eylemlerin önünü alabilmek için 23 Ocak'ta gelir vergisinin % 50 azaltılması ve başlıca emtia kalemlerine fiyat denetimi getirilmesi gibi önlemler açıklamıştı.

Ayrıca olaylara karıştığı gerekçesiyle gözaltına alınan ve aralarında insan hakları savunucusu Tevekkül Kerman'ın da olduğu 36 kişi serbest bırakıldı. Cumhurbaşkanı'nın memurların ve silahlı kuvvetler personelinin maaşlarını artırması da sadakatlerini temin etmeye yönelik bir adım olarak yorumlandı.

Yemen, Arap dünyasının en yoksul ülkesi. Ülke nüfusunun yarısı günde iki doların altında bir gelirle geçiniyor.

Cezayir Tunus'un batı komşusunda da özellikle gençler, Tunus'takine benzer taleplerini sokak eylemleri ile dile getirmekte gecikmedi. Burada da en çok öne çıkan geçim derdi, özellikle de gıda fiyatlarındaki ani artışlardı.

Cezayir'de 1992'den bu yana olağanüstü hal uygulanıyor. Bu nedenle başkentte gösteri düzenlenmesi yasak. Ülkenin başka yerlerinde zaman zaman protestolar düzenlendiyse de son haftalarda bunlar ilk kez başkent de dahil ülkenin her yerinde eşzamanlı eylemler patlak verdi.

Ancak olaylar Tunus'taki gibi büyümedi. Uzmanlar güvenlik kuvvetlerinin soğukkanlı yaklaşımının ve zamları önlemek için devreye girmesinin etkili olduğunu düşünüyor.

Cezayir hükümeti petrol ve doğal gaz ihracatından önemli girdiler sağlıyor. Bununla da kapsamlı bir kamu harcamaları programı yürütüyor. Ancak işsizlik, yolsuzluk, bürokrasi ve siyasi özgürlüklerin kısıtlı olması hala en yaygın şikayetler.

Cezayir'in çalkantılı yakın geçmişi aslında Tunus'unki ile tezat teşkil ediyor. 1990'larda Cezayir siyaseti ordu ve İslamcı militanlar arasındaki mücadeleye kilitlendi. İslamcı bir partinin kazandığı 1992 genel seçimleri iptal edildi. Bunu 150 bin kişinin yaşamına mal olan kanlı bir iç savaş izledi.

Ancak 03 Şubat'ta olağanüstü hale son verilebileceğinin ilk işareti geldi. Resmi haber ajansı Cumhurbaşkanı Abdülaziz Buteflika'nın "hükümetten aşırılıkla mücadele için başka bir yöntem bulunmasını istediğini" duyurdu.

Libya 41 yıldır iktidarda olan Albay Muammer Kaddafi, Afrika ve Orta Doğu'nun en uzun süredir iktidarda olan lideri. "Devrimin Lideri ve Kılavuzu" sıfatıyla anılan Kaddafi aynı zamanda bölgedeki en otokratik liderlerden biri.

Tunus Cumhurbaşkanı Bin Ali'nin görevden ayrılmaya zorlandığını duyduğunda, Kaddafi'nin tepkisi "Tunus'u Zeyn'den iyi kimse yönetemez. Şimdi Tunus korku içinde yaşıyor" demek odu.

Libya'da her türlü protesto eylemi yasak. Ancak el Beyda kentinde bazı olaylar çıktığı bildirildi.

Hükümet ayrıca halkın sorunlarına çözüm sunup gerilimi gidermek üzere toplu konut projelerine yatırımların artacağını duyurdu.

Ürdün Büyük katılım sağlanan muhalif gösteriler ardından Kral 2. Abdullah 1 Şubat'ta hükümeti görevden alarak Maruf Bekit'i görevlendirdi ve kendisinden gerekli siyasi reformları hayata geçirmesini istedi.

Bölgedeki diğer devletler gibi burada da yoksulluk ve işsizlik tepki çekiyor. Protestocular ayrıca başbakanın Kral tarafından değil, halkın oyları ile seçilmesini istiyorlar.

Muhalefetteki İslami Hareket Cephesi, Kral Abdullah'ı devirmek gibi bir amaçları olmadığını kaydediyor; ancak Mr Bekit'in atanmasına da karşı olduğunu belirtiyor.

Ürdün kraliyet ailesi halkın önemli bir kesiminin desteğini arkasına almış durumda. Bu nedenle Kral Abdullah da protestocuların doğrudan hedef aldığı siyasi liderlerden biri olmadı.

Fas Tunus gibi Fas da ekonomik açıdan sıkıntılar yaşıyor ve iktidar mensuplarının yolsuzluğa bulaştığı iddiaları sıkça dile getiriliyor.

Fas'ın itibarı Wikileaks sitesinin özellikle kraliyet ailesinin pay sahibi olduğu şirketlerle ilgili yolsuzluk iddialarının yoğunlaştığı iddialarını duyurması ile zedelendi.

Belgelerde Kral 6. Muhammed'e yakın bazı kişilerin "dehşete düşüren boyutlarda açgözlü olduğu" öne sürülüyor.

ABD'nin Tunus'taki elçiliğinden gönderilen iç yazışmalarda Tunus cumhurbaşkanı Bin Ali'ye yakın isimler için de benzer ifadeler yer almıştı.

Ancak Mısır ve Cezayir gibi Fas da sadece sınırlı ölçüde ifade özgürlüğüne izin veriyor. Şimdiye dek de protestoların önü alınabildi.

Fas da Ürdün gibi monarşi ile yönetiliyor ve aile kamuoyunun bazı kesimlerinden büyük destek görüyor.

En Çok Aranan Haberler