HABER

Oyunu dünyayı dolaştı, ama o yeni gördü

Askere gitmeyi reddettiği için iki yıl ülke dışına çıkamayan İranlı yazar Nesim Süleymanpur 10 gün önce mucize kabilinden bir gelişmeyle pasaportuna kavuştu. Yazar yıllardır dünyayı dolaşan oyununu ilk kez seyrederken, neler oldu?

Ian Youngs

BBC, Sanat Muhabiri

İranlı yazar Nesim Süleymanpur'un yazdığı Beyaz Tavşan Kırmızı Tavşan adlı oyun 2011 yılından bu yana 15 dile çevrildi ve dünyanın dört bir yanında sahnelendi.

Oyunu her sahnelendiğinde, Süleymanpur, tiyatro salonunda, en ön sıradaki koltuklardan birinin kendisi için ayrılmasını istedi.

Ama bu koltuk çok yakın zamana kadar, her defasında boş kaldı.

İranlı oyun yazarına, ülkesinde iki yıl olan zorunlu askerliği yapmayı reddettiği için pasaport verilmiyordu çünkü.

O da, "Ben seyahat edemiyorsam, oyunum etsin" dedi ve Beyaz Tavşan Kırmızı Tavşan'ı yazdı.

Çok da doğruydu söylediği. Oyun gerçekten yazarı olmadan da seyahat edebiliyordu.

Ama bu yetmezmiş gibi, bir yönetmeni olmadan da sahnelenebiliyordu çünkü Süleymanpur, oyunun her gece farklı bir aktör tarafından oynanmasını ve metnin ellerine sahnede verilmesini şart koşmuştu.

On gün önce mucize kabilinden bir gelişme ile pasaport alabilen yazar, ilk kez kendisinin satırlarını aktaran oyunu ve oyuncusuyla buluşmaya Avustralya'ya gitti.

Ken Loach da oynadı

Beyaz Tavşan Kırmızı Tavşan, gerçekten de tam bu şekilde önemli kültür başkentlerinde, her gece tiyatro dünyasının önde gelen bir başka ismi tarafından başarıyla sahnelendi.

İngiltere'de, Londra, Edinburg, Newcastle ve Colchester'de sahnelenen oyunu bir gece dünyaca ünlü yönetmen Ken Loach bile oynadı.

Süleymanpur'un oyununun çevrildiği diller arasında Kürtçe, Korece, Çince ve Fransızca da var.

Oyun, İngiltere ve Amerika Birleşik Devletleri'nin çeşitli kentlerinin yanısıra, Brezilya'ya, Avustralya'ya gitti, Kanada'da on ayrı kentte sahneleniyor ve şu sıra Mısır'da oynanmak üzere.

Her gece ayrı bir aktörün sahnelediği oyunla, seyahat özgürlüğü olmayan Süleymanpur, sesini duyurmanın dahiyane bir yolunu bulmuştu.

48 saat önce talimat

Beyaz Tavşan Kırmızı Tavşan'ı oynamaya gönüllü olan aktör sahneye çıkıyor, o anda eline metin tutuşturuluyor.

Aktör Süleymanpur'un satırlarını okumaya başladığında, hem oynayan, hem izleyici, gerçek ile kurgu arasındaki çizgilerin silindiği tuhaf ve sürükleyici bir post modern maceranın akışına kendisini kaptırıyor.

Oyuncuya sahneye çıkmadan 48 saat önce şu talimatlar veriliyor:

1. Oyuna önceden bakma, okuma, oyun hakkında hiç bir bilgi edinme.

2. Devekuşu taklidi yapmaya hazır ol.

Süleymanpur, kendisi seyahat edemediği için o gece oyunu oynayan kişinin kendisini temsil ettiği fikri üzerine kurmuş sahneleme yöntemini.

'İran'ı yazmıyorum'

Yazar, oyunda hayvan alegorileri kullanarak, toplumda iktidar, manipülasyon, itaat gibi kavramlara odaklanıyor.

Ama, oyununun, İran ile ilgili şifreler içerdiği yorumları Süleymanpur'u kızdırıyor.

"Hakkımda İran'la ilgili yazıyor denilmesinden bıktım usandım. Batılılar kusura bakmasınlar ama, hep bizim sürekli ülkemizi eleştirdiğimizi düşünmeyi seviyorlar" diyor.

Yazar, "Oysa İran'da da Londra'da da olabilecek sosyal olaylar üzerine yazıyorum. 2010'da da geçerli olan, hala da geçerli olan sosyal fenomenler hakkında yazıyorum" diye sürdürüyor.

Neden askerlik yapmadı?

Süleymanpur'un 2010 yılında, ülkesinde iki yıl ve zorunlu olan askerlik hizmetini yapmayı reddetmesine, tiyatro kariyerinin önemli kesintiye uğrayacağı endişesi sebep olmuş.

Ta ki geçen yıl doktora görünüp, gerçekten askerlikten muaf olmasını gerektirecek bir sağlık sorunu olduğunu keşfedinceye kadar.

"Bir mucize oldu ve sol gözümdeki görme bozukluğumun askerlikten muafiyet sebebi sayıldığı anlaşıldı" diyor ve gülüyor, "Yarı kör olduğum için çok şanslıyım!"

Yazar bu sayede 10 gün önce pasaport alarak, oyununu ilk kez izlemek üzere Avustralya'nın Brisbane kentine gitti.

"İlk gece ödüm patladı" diyor Süleymanpur, "Oyunu sevmedim. Üç yıl geçmiş. Sanıyorum şimdi yazsam daha iyisini yazardım diye düşündüm."

Fakat ikinci gece duyguları değişmiş. "Kendimi tutamadım. Ayağa fırlayıp, aktörden izin istedim, sahneye fırladım. 'Ben Nesim Süleymanpur' dedim. Ve izleyicilere seslendim. Artık 'geçmişteki yazar olan benin, şimdiki zamandaki ben ile' buluşma zamanının gelmişti."

'Bir ben var benden sonra'

Öyle ise, bir 2010'da bu oyunu yazan Süleymanpur, ve bir de 2013'de kendi oyununu yarıda keserek sahneye fırlayan Süleymanpur var.

Bu noktada birbirine geçen zamanlar ve üstüste gelen gelip geçici varoluşlar uzay-zaman süreminde her an bir yırtılmaya yol açabilirmiş gibi oldu yazar için.

"İzleyici sıralarında oturuyordum, bu yazarı tanıyordum, yakından tanıyordum. Biyolojik olarak oydum ama artık o değildim" diye ifade ediyor Süleymanpur.

"Ama bu yazarın herkese ısrarla 'kırmızı çizgilerinizi yeniden tanımlamak zorundasınız' dediğini biliyordum. İtaatinizin sınırlarını düşünmek zorundasınız. Bir oyunun içine sıkışmamalısınız. Oysa ben kendi oyunuma sıkışmıştım. Çok korkutucuydu. O anda, 'artık o yazar değilim' dedim, kalkıp bugünkü ben olarak onunla buluşmalıyım."

Aslında yazar hem bu çıkışı hem de oyunun kendisiyle, izleyicilerine tutarlı bir mesaj veriyor: İnsanlar rahat ama pasif oldukları alışkanlıklarını kırmak için bilinmeyene doğru hamle yapmaktan korkmamalı.

Yazar, oyunu değiştirmeyi, güncellemeyi düşünmediğini söylüyor, ama izleyiciler, hazır olun!

Herhangi bir tiyatro salonunda, her an, oyun yazarının sahneye fırlayıp yeni haliyle buluşmasına tanık olabilirsiniz.

En Çok Aranan Haberler