Londra Paralimpiyatları'nın başlamasına beş gün kala, Türk milli takım kafilesi bugün İngiltere'ye geliyor.
Paralimpik Oyunları’nın ilki 1960 yılında Roma'da yapılmıştı.
1992’den başlayarak oyunlara beşinci kez katılan Türkiye için bu yıl pekçok ilk var.
Öncelikle rekor sayıda sporcu var: Toplam 67 sporcu geliyor Londra’ya; yani 2008’de Pekin’e gidenlerin dört katından fazla.
Bunlardan 43’ü bedensel engelli, 23’ü görme engelli, biri de özel sporcular (zihinsel engelli) kategorisinde yarışacak.
Ve masa tenisinden haltere, futsaldan judoya toplam 10 dalda madalya peşinde koşacaklar.
Aralarında Haziran ayındaki son Avrupa Bedensel Engelliler Atletizm Şampiyonası’nda 1500 metrede gümüş madalya alan Cahit Kılıçaslan, 400 metrede gümüş alan Semih Deniz, 800 metrede bronz madalya sahibi Mehmet Nesim Öner, geçen yılki Avrupa Şampiyonası'nda 50 metre kelebekte altın alan yüzücü Beytullah Eroğlu gibi, Paralimpiyat şampiyonları okçu Gizem Girişmen, masa tenisçisi Neslihan Kavas ve atıcı Korhan Yamaç gibi pekçok başarılı sporcu var.
Türkiye Milli Paralimpik Komitesi Başkanı Yavuz Kocaömer, Londra’da en umutlu oldukları alanları “okçuluk, atıcılık, halter, goltopu” olarak sayıyor.
Ancak madalyanın başarının tek ölçütü olarak görülmesine de karşı.
Olimpiyatlara ‘kayıt yaptırır gibi’ gidilmediğini söyleyen Yavuz Kocaömer, Avrupa ve Dünya şampiyonlarındaki, barajlardaki başarılarla buna hak kazanıldığını vurguluyor.
“2000 senesindeki Sidney Olimpiyatları’na Türkiye bir sporcuyla katıldı” diye hatırlatıyor Kocaömer, “12 sene sonra Londra’ya 67 sporcuyla katılıyor. Bu zaten bana göre en büyük başarıdır.”
Aynı mesajı sporcularına da vermişler.
“Sporcularımıza dün toplantılarda da söyledik, önemli olan katılmak. Ama ben madalyalar getireceklerine inanıyorum.” diyor Yavuz Kocaömer.
Aslında Paralimpik sporcular madalyaya yabancı değil.
2008’de Pekin’den bir altın (okçulukta Gizem Girişmen) ve bir bronzla (masa tenisinde Neslihan Kavas) dönmüşlerdi.
2004’te de atıcı Korhan Yamaç’a ait, bir altın ve bir bronz madalya vardı.
Yavuz Kocaömer, Türkiye’nin engelli sporunda profesyonelleşme konusunda çok gerilerde kaldığına işaret ederek, bu ilk başarıları önemli buluyor.
Türkiye’de pekçok spor federasyonu 1920’lerde kurulurken, engelli sporcular için ilk federasyon 1990’da bakanlık bünyesinde oluşturuldu.
Bu federasyonun da ancak 1997’den sonra profesyonelleşip, ciddiye alındığını belirten Kocaömer “ ‘Bunlar sakat. Sakatın da sporu mu olur, dandik’ diyen spor yetkilileri biliyorum ben zamanında. Ama olur ve bazılarının başarıları birçok engelsiz sporcuyu kıskandıracak kadar da yüksek.“ diyor.
“Örneğin Avrupa Şampiyonu olan yüzücümüz Beytullah’ın iki kolu yok. O gidip Avrupa Şampiyonu olduysa, engelsiz insanlarımızın da bundan çıkaracağı dersler var.”
“Şu anda vücudunun yarısı olmayan, sağ kolu ve iki bacağı olmayan bir masa tenisçimiz var (Kübra Öçsoy). Dünya ikincisi. Tanındıkça, başarılar geldikçe önyargılar da ortadan kalkıyor.”
Yavuz Kocaömer, aslında Türkiye’nin genç nüfusu sayesinde spor konusunda dünyada pekçok ülkeden daha avantajlı olduğu görüşünde.
Ama ister engelli olsun ister engelsiz, sporda sistem olmadığını söylüyor.
Bir örnek veriyor: “1999’da İstanbul’da ilk özürlüler spor salonu cumhurbaşkanının, spor bakanının katılımıyla açıldı. Ben o zaman federasyon başkanıydım, bu açılışa gidemedim. Bir hafta-10 gün sonra gittim bir baktım, soyunma odalarındaki tuvaletlerin hepsi alaturka. Tekerlekli sandalye bağımlısı bir insan alaturka tuvalete nasıl oturacak?”
“Ben bunu gazetede yazdım, sonra gittiler düzelttiler. Bugün artık böyle bir sıkıntı yok.”
Peki bugün hiç mi sıkıntı yok? Türkiye’de engelli sporunun önündeki en büyük engel şu anda ne?
Bu soru karşısında Milli Paralimpik Komitesi Başkanı Yavuz Kocaömer biraz duruyor, düşünüyor ve “Engelsiz olup da kafalarında engel taşıyanlar.” diyor, “Kim üzerine alınırsa alınsın.”
“Biz 16 senedir çok mücadele ettik hanımefendi. Devlet Başarılı Spor Ödül Yönetmeliği’nin değişmesi için ne mücadeleler oldu. ‘Ya bunlar sakat, sakatın da sporu mu olur, dandik’ diyen spor yetkilileri tanıdım ben.“
“Buralardan bugünlere gelmek bizim için sevindirici.”