İstanbul Sözleşmesi olarak bilinen, ve temel amacı kadına karşı ve aile içi şiddeti önlemeye yönelik sözleşme, 46 ülke tarafından imzalanmasına ve ardından da 34 ülke parlamentosu tarafından onaylanmasına rağmen tartışılmaya devam ediliyor.
Geleneksel aile kavramına son vermek ve eşcinsel ilişkileri ve evlilikleri cesaretlendirmekle suçlanan sözleşmenin metninde değişiklikler talep eden ülkelerin sayısı da artıyor.
Bu konudaki son gelişme, son yıllarda muhafazakar hükümetlerce yönetilen ve hukuk devleti ilkesine zarar veren adımlar atmakla eleştirilen Polonya'da gündeme geldi.
Basına yansıyan hükümet kaynaklı haberlere göre, Polonya, İstanbul Sözleşmesi'nin revizyonu için öncelikle Orta ve Doğu Avrupa ülkeleri nezdinde diplomatik bir atak başlattı.
Polonya Dışişleri Bakan Yardımcısı Pawel Jablonski, konunun basına yansıması üzerine Polonya diplomasisinin "aile haklarının korunması" amacıyla uluslararası bir çalışma başlattığını Twitter mesajıyla doğruladı.
Polonya Dışişleri Bakanlığı, hangi ülkelerle görüşmeler yapıldığı konusunda ayrıntılı bilgi vermese de, olayı soruşturan basın, Çekya, Slovakya, Hırvatistan ve Slovenya ile konunun görüşüldüğünü bildiriyor.
Macar yetkililer, Polonya'dan kendilerine ortak hareket etme teklifi gelip gelmediği üzerine bir açıklama yapmadılar.
Polonya'daki radikal muhafazakâr gruplar bir süredir hükümet üzerinde, 2015 yılında kabul edilen İstanbul Sözleşmesi'nin iptal edilmesi için baskı uyguluyorlar.
Muhafazakâr gruplar, İstanbul Sözleşmesi'ne,geleneksel aile kavramına zarar verdiği kaygısı ile karşı çıkıyor. Sözleşmedeki kadın erkek eşitliği vurgusunu ve kadın haklarının korunmasına yönelik önlemleri bu kaygıya gerekçe gösteriyorlar.
Muhafazakârlar, eşitlik vurgusuna ve kadını korumaya yönelik önlemlere temelde karşı olmadıklarını vurgulasalar da, sözleşmenin klasik aile kavramını geri plana itip, eşcinsel birliktelikleri desteklediğini öne sürüyorlar.
Sözleşmeye karşı çıkan muhafazakârlara göre kadınlara karşı gündeme gelen şiddetin nedeni, kadınlar ve erkekler arasındaki toplumsal eşitsizlik değil, alkolizm, porno, ailelerin dağılması, boşanmaların artması ve bunlarla beraber gündeme gelen sosyal sorunlar.
Muhafazakârlar, İstanbul Sözleşmesi'nin tekrar ele alınmasını istiyorlar.
Sözleşme metnine, geleneksel aile kavramının, yani "bir erkek, kadın ve çocuklardan" oluşacak aile yapısının korunmasını destekleyecek vurgular eklenmesini istiyorlar.
Yine bu talepler arasında çocukların korunması, kürtajın engellenmesi gibi madde önerileri de var.
Önerilen en önemli maddelerden biri; sözleşmenin eşcinsel birliktelikleri bir aile olarak değerlendirmemesi isteğini içeriyor. Eşcinsel birliktelikle kurulan ilişkilerin, aile haklarından, çocuk yetiştirmekten ve mirastan mahrum bırakılması talep ediliyor.
Sözleşmeye karşı en sert tepki şimdiye kadar Polonya'dan gelmiş olsa da, daha önce Türkiye, Bulgaristan, Hırvatistan ve Macaristan'dan da hükümetler düzeyinde sözleşmeye karşı eleştirel açıklamalar yapılmıştı.
Avrupa Konseyi üyesi 11 ülke, sözleşmeye imza atmış olmasına rağmen, henüz onaylamadı.
İngiltere dışında, bu ülkelerin tamamı Orta ve Doğu Avrupa'da yer alıyor. Bu durumun, Polonya'nın girişiminin yankı bulabilme ihtimalini güçlendirdiği değerlendiriliyor.
Polonya, bu diplomasi atağıyla, Avrupa Konseyi içinde muhafazakâr kesime öncülük etmek, İstanbul Sözleşmesi'ne karşı olan kesimlerin desteğini arkasına almak ve Avrupa Birliği içinde sözleşmenin nihai olarak onaylanmasını önlemek istiyor.
Bazı analistler, Avrupa Birliği içinde devam eden, hukuk devleti, mülteci ve azınlık hakları konularına şimdi de İstanbul Sözleşmesi'nin eklendiğini ve bu konunun Avrupa Birliği için önemli fay hatlarından birini oluşturacağını değerlendiriyor.