İSTANBUL (İHA) - Koç Holding'in Şeref Başkanı Rahmi M. Koç, 17 Aralık'ta büyük değil, çok büyük bir başarı elde edildiğini belirterek, "Bundan sonra dikkat etmemiz gereken en önemli konu, herhangi bir şeyi atlamamak için Avrupa hukukunu iyi bilen müşavirlerle çalışmak olmalıdır" dedi.
Koç Topluluğu bünyesinde yayınlanan Bizden Haberler dergisine açıklamalarda bulunan Koç, "Avrupa Birliği müzakere tarihi konusunda elimiz zayıftı, o zayıf elden elde edilebilecek en iyi başarıyı kazandık. Bundan daha iyisinin olabileceğini düşünmüyorum. Sonuçta müzakereler başlayacak. Bundan sonra dikkat etmemiz
gereken en önemli konu herhangi bir şeyi atlamamak için Avrupa hukukunu iyi bilen müşavirlerle çalışmak olmalıdır" dedi.
İngiltere'nin müzakere süresinin uzunluğunun AB'den değil İngiltere'den kaynaklandığını belirten Koç,"İspanya ise gelişmekte olan kalabalık bir Akdeniz ülkesiydi, Avrupa Topluluğu ilk defa öyle bir tecrübeden geçiyordu. Bizimki ise tamamen başka bir durum. Bizi hem fakir, hem kalabalık, hem de Müslüman olarak görüyorlar. Biz bu üç özelliğimizle diğerlerinden ayrılıyoruz. Ayrıca 'sınırlarımız İran'a Irak'a dayanıyor' diyorlar, 'Vaktiyle biz teklif ettik siz gelmediniz' diyorlar. Bunlar ilk defa karşılaştıkları özellikler olduğundan tedirginliklerini normal karşılamamız ve tüm bunları bir kenara bırakmamız gerekiyor" şeklinde görüş belirtti.
"AB ÇARESİZ KALDI"
AB üyelerinin Türkiye'nin Kopenhag Kriterleri'ni bu kadar kısa sürede gerçekleştireceğimizi düşünemediğini, 'Nasılsa yapamazlar, biz de bu şekilde bu işten kurtuluruz' diye düşündüklerini belirterek, "Ne zamanki biz yaptık, onlar da çaresiz kaldı ve mecburen müzakere tarihi verdiler. Şimdi de bir kısmı bu işten nasıl kurtuluruz diye düşünürken, bir kısmı da 'madem söz verdik alalım' diyor. Şimdiye kadar müzakereye başlayıp da alınmayan hiçbir ülke yok. Mesele zaman ve karşılıklı verilecek tavizler meselesi. Bizden beklenen Kıbrıs konusunda tavizler var. Güney Kıbrıs AB üyesi olduğundan, bizim AB'den herhangi bir ülkeyi tanımama gibi bir lüksümüz yok. AB bizden kendileriyle imzaladığımız Gümrük Birliği anlaşmasını yeni giren on üyeyle de imzalamamızı istiyor. Bu on üyenin arasında Kıbrıs da var. Tanımadığımız bir ülkeyle anlaşma yapamayız. Ama orayı tanırsak Kuzey Kıbrıs tanımama gibi bir problemle karşılaşacağız. Ancak bu hukuki sıkıntıların aşılacağını düşünüyorum. Tarafların hepsi bunu halletmeye çalışıyor. Artık bugünkü hükümet Kıbrıs'ın daha fazla Türkiye'nin önünü kapatmasına müsaade etmeyecektir. 'Kofi Annan Planı' çok uygun bir plandı. Biz bu planı kabul ederek bir prim aldık, onların kabul etmemesi pek hoş karşılanmadı. Bence bu sorunun yegane çözüm yolu yine araya Kofi Annan'ı koymak ve hadiselerin arkasından değil önünden giderek sürekli alternatif üretmektir. Eğer AB Güney Kıbrıs'a da onları üye olarak almadan önce şartlar koşsaydı, 'Kuzey Kıbrıs'la anlaşın sizi tek ülke olarak alalım' deselerdi, şimdi her şey çok daha rahat olabilirdi" dedi.
"YABANCI SERMAYE'DEN UMUTLUYUM"
Rahmi Koç, 17 Aralık'tan sonra yabancı sermaye konusunda umudunun daha da fazla arttığını belirterek, "Mesela Ford 17 Aralık'tan önce burada bir yatırım yaptı.
Çünkü Ford Türkiye'ye inanıyor, bize inanıyor, işçilik kalitemize inanıyor, bu nedenle buraya gelmekte tereddüt etmiyor. Bundan sonra ya Polonya'da ya da Türkiye'de bir yatırım düşünüyorlardı. 17 Aralık'ın ardından bu konuda bizim şansımız daha da arttı. Müzakerelerin getireceği en büyük avantaj yabancı sermayenin rahatlıkla ve emniyet altında Türkiye'ye gelmesi olacaktır" ifadelerini kullandı.
Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliği sürecini de değerlendiren Rahmi Koç, "1978'de Yunanistan'la birlikte bizi çağırıp, 'gelin üye olun' dediler. O zamanlar altı üye vardı ve hiçbir şart koşmamışlardı. O zamanki Erbakan ve Ecevit koalisyonu 'biz hazır değiliz, bunu şimdilik rafa kaldıralım' dediler. Daha sonra bir telefonla istedikleri zaman üye olabileceklerini zannettiler. Halbuki öyle olmadı. Biz Koç Topluluğu olarak onları girmemiz gerektiği konusunda uyarmıştık. Sonuçta Yunanistan girdi biz giremedik. Tansu Çiller zamanında, karşılığında hiçbir şey istemeden Gümrük Birliği'ne 'evet' denildi. Bu konuda da ikazda bulunduk, 'karşılığında bir şey istemezseniz sonradan şartları değiştiremezsiniz' dedik. 'Şimdi bir girelim, ilerde değiştiririz' dediler. Ne müzakere tarihi, ne de mali yardım alabildik. Avrupa Topluluğu'na girmeden Gümrük
Birliği'ne giren ilk ülke olduk. Bence AB konusunda yapılmış büyük stratejik hatalar vardır. Şunu belirtmek istiyorum, biz 1968'den itibaren her sene, AB'ye girersek durumumuz ne olur diye grubumuzda çalışmalar yaptık. Türkiye'de bu konuda en büyük hazırlık yapan gruplardan biriyiz. Nitekim Gümrük Birliği'ne girdiğimizde de biz Topluluk olarak çok hazırlıklıydık. On sene sonra ne olur şimdiden kestirmek mümkün değil. Ama bir kulübe her isteyen girerse onun kulüplük vasfı ortadan kalkmış olur. Belki on sene sonra Türkiye ekonomisi Avrupa Topluluğu olmadan da hayatını devam ettirecek bir hale gelir" dedi.