Tom Geoghegan
BBC, Washington
ABD tarihinde bundan önce Johnson soyadlı iki başkan olmuştu: Görevden azledilen Andrew Johnson ve tarihi yurttaş hakları yasasına imza atan Lyndon Baines Johnson.
2012 seçimlerinde bunlara bir üçüncüsünün eklenmesini kimse beklemiyor; Gary Johnson'ın kendisi bile.
Ancak Özgürlükçü Parti adayı Johnson yine de seçim sonucunu etkileyebilir.
Eski New Mexico valisi, 6 Kasım seçimlerinde yarışacak "diğer" 25 başkan adayı arasında en tanınmış isim. Ama bu da çok önemli bir paye değil aslında.
Kamuoyunun radarına girmekte zorlanan Johnson ve diğer adayların seçimde ciddi bir varlık göstermesi beklenmiyor.
Ancak birkaç kilit eyalette az oy farkıyla alınacak galibiyetlerin belirleyici olabileceği bu seçimde, Başkan Obama'ya ya da yarışta sonradan toparlanan rakibi Mitt Romney'e ölümcül kayıplar verdirebilirler.
Son beş seçimden ikisinde, üçüncü adayın aldığı oylar etkili olmuştu.
1992'de milyoner aday Ross Perot, Başkan George Bush'a sekte vurup Bill Clinton'ın yalnızca %43 oyla Beyaz Saray'a çıkmasında rol oynadı.
Kimi Demokratlar da Florida'da Al Gore'a gidebilecek oyları bölerek ona seçimi kaybettiren Ralph Nader'a sekiz yıl sonra hala diş biliyor.
Public Policy Polling (PPP) adlı bir kamuoyu araştırma şirketi, bu seçimlerde Obama ve Romney dışındaki adayların kilit eyaletleri nasıl etkileyeceğini incelemiş.
Örneğin Virginia'daki anketler Obama'yı üç puan önde gösteriyor. Ancak buna Gary Johnson, Anayasa Partisi'nden Virgil Goode ve Yeşil Parti'den Jill Stein'ın getireceği etkiyi de eklerseniz fark dört puana çıkıyor.
Şirket, başa baş geçen bir yarışta bir puanın çok önemli olabileceğine dikkat çekiyor.
Colorado'da oy pusulalarına Johnson'ın da katılması, yine PPP'ye göre Obama'nın puan farkını üçten beşe çıkarıyor.
Tabii şirket Mitt Romney aradaki farkı kapattıkça, muhafazakar seçmenin ona daha sadık kalacağını ve bu puan oynamalarının yaşanmayabileceğini de hatırlatıyor.
Johnson Cumhuriyetçi Parti elemelerinde Romney ile yarışmış, ancak kaybedince Özgürlükçü Parti'ye geçmişti.
Danışmanı Ron Nielson, bu partinin platformunu "sosyal politikalarda hoşgörülü, mali politikalarda muhafazakar" diye tanımlıyor.
Nielson'a göre bu yaklaşım aslında çok sayıda seçmene hitap ediyor ve Johnson'ın %5 oy alma hedefini yakalaması mümkün.
Ron Nielson sistemin iki ana partinin dışında kalan adayların işini zorlaştırdığı, onlara örneğin adaylık için imza toplama konusunda 10-20 kat büyük engeller koyduğu görüşünde.
Bu yıl Maryland'de binlerce imza, imza sahiplerinin göbek adlarının baş harfi yazılmadı diye geçersiz sayılmıştı.
Sandık Ulaşım Haberleri'nin editörü Richard Wenger de "Çalışan sıradan insanların sokakta saatlerce uğraşıp imza toplayacak hali yok. Bu yüzden de bir ekip tutmak zorundalar." diyor.
Bunun da 125 bin dolara mal olacağını söylüyor - üstelik bu rakama reklam giderleri dahil değil.
Wenger bu nedenle nisbi temsil ya da alternatif oy sistemine geçilmesini savunuyor.
Richard Wenger ayrıca bu yıl 27 adayın en az bir eyalette seçim pusulalarına girmeyi başarmasının bir rekor olduğunu, bunun da halktaki memnuniyetsizliğe işaret ettiğini söylüyor.