Siyah Kuğu’ yu izlediniz mi? Bu senenin Oscar adaylarından olan ve başrol oyuncusuna ödül getiren film. Benim film dünyasıyla izleyici olmak dışında pek bir ilgim yok. Bu filmin yazıma konu olmasının sebebi ise izlerken bana düşündürdükleri; konusu yüzeyde farklı olsa da altında ebeveynlik adına bulduklarım.
Eğer filmi izlemediyseniz bence bu yazıyı okumayın. Çünkü filmin sonunu söyleyen ve sizin hevesinizi kaçıran insanlardan olmak istemiyorum. İzlediyseniz tekrar bir düşünün; acaba benim görüşlerime katılacak mısınız?
Film aslında bir dönüşüm hikayesi. Dönüşümü yaşayan genç bir insan ve yaşadığı bu süreç hem kendisi hem de çevresi için sancılı oluyor. Hepimiz hayat içinde geçiriyoruz böyle dönemleri. Kimimiz farkında olarak, kimimiz olmadan. Bazen, karşılaştığımız zorluklar ve sorunlar bu değişimi mecburi kılıyor. Değişmeyi istemek bir yana, bunu başarabilmek hiç de kolay değil. Çünkü hepimizin o çok sevdiği, kendimizi pamuklar içinde hissettiğimiz konfor alanımız var ya; oradan çıkmak korkutuyor bizi. Bu adımı atabilenler hayatta istediklerini elde etme yolunda daha emin adımlarla yürüyorlar. İşi şansa, hayatın akışına bırakmak yerine sorumluluk alıyorlar.
Hayatımızda değişimi yönetmek her ne kadar bireysel bir süreçse de, temeli ailede atılıyor. Çünkü belki de hayatımızdaki en önemli değişim “büyümek”; çocukluktan yetişkinliğe geçmek. Anne babanın buradaki rolü ise tartışılmaz.
Büyümek; anne babaya bağımlılıktan bağımsız olmaya doğru yapılan bir yolculuk. Bu yolcukta anne baba olarak bizim de rollerimiz değişiyor. Önceleri çocuğun her şeyini yapan, onu koruyup kollayan bir roldeyken yavaş yavaş elimizi onun üzerinden çekiyoruz. O artık kendi kendine yapıyor, biz yol gösteriyoruz. Bağımsız olmaya başladıkça, biz yanında yürüyen bir koç olmaya başlıyoruz. İhtiyacı oldukça bize geleceği; ancak bizim uzaktan her şeyi kontrol ve takip ettiğimiz bir ilişki başlıyor.
İdealde güzel; ancak ebeveynler bu rol değişimini o kadar kolay gerçekleştiremiyor. En baştaki koruma içgüdüsüne yenik düşüyorlar. O el bir türlü bırakılamıyor ki, çocuk kendi başına yürüsün gitsin. Sonuçta çocuk da zamanında yaşaması gereken dönüşümleri yaşayamıyor. İşler normal sürecinde olmadığında, bir şeyler bastırıldığında sonuç daha kötü oluyor. Zarar veriyor. Aynen Siyah Kuğu’da olduğu gibi.
Filmde de böyle bir anne var. Çok baskın bir karakter. Kızı 20’li yaşlarında; yani gayet bağımsız olmak durumunda. Ama o bunu kabullenememiş belli ki. Bunu filmin başından beri her karede görüyorsunuz: Kızın odasında halen duran peluş oyuncaklarda. Annenin uyurken kızın başucuna kurup koyduğu müzik kutusunda. Kızına pasta alıp üzerindeki kremayı çocuk gibi yalatmasında. Üzerini değiştirmesine yardım etmesinde. Hatta ve hatta kızının tırnaklarını kesmesinde!
Tüm bunlar kızının özgüvenini yerle bir etmişken; o bunların üzerine bir de mükemmeliyetçilik baskısını eklemiş. Daha da kötüsü kendi kişisel tatminini kızında arıyor. Hani o daha önce yazdığım “battaniye” gibi kızını kullanıyor kendi zayıflıklarını örtmek için. Senin için kariyerimi bıraktım serzenişleri…Ben olamadım kızım olsun sendromu! Anne de bir balerin ve muhtemelen kızı da o yüzden balerin olmuş. Kızın ne kadar hür iradesi içinde seçimini yaptığını bilemiyoruz.
Film öyle güzel vuruyor ki tüm bunları insanın yüzüne. Günlük hayattan çok uzak olmayan konular ama belki de sebep sonuç ilişkisini çok açık görebildiğinizden başarıyor bunu. O zavallı kızın içinde bulunduğu durumun çocukluktan beri nasıl çığ gibi büyüyerek geldiğini anlıyorsunuz.
Film zaten çok etkileyiciydi ama ben sonrasında işin bir de bu tarafını düşününce; anne olarak gerçekten tüylerim ürperdi! Yanı başımızda yetişen bir bireyin hayatında ne kadar etkili olduğumuzu bir kez daha düşündüm. Hep iyi niyetle yaptığımız ama farkında olmadan ona zarar verebilecek davranışlarımız olabileceği gerçeğiyle yüzleştim. Çocuklarımızın kendi özlerini tam anlamıyla anlayıp ortaya çıkarabilecekleri; gerekli değişimleri yaşayabilecekleri ortamları hazırlamanın en önemli görevimiz olduğunu tekrar farkettim.
Düşündükçe hep o anne aklıma geliyor ve irkiliyoum. Sanatsal değerini bilemem ama ebeveynlik sınıfında iyi bir öğreti oluşturacağına eminim Siyah Kuğu filminin…
Figen Küçükkoner Kırca
www.lifefocus-tr.com
figen.kirca@lifefocus-tr.com
facebook: Ebeveyn Koçu Figen Kırca
twitter: @Coachfigen