Abdinoor Aden
BBC, Nairobi
İspanya'da çok sayıda Kuzey Afrikalı göçmen olduğu bilinir de, Sufizmi seçen İspanyollar az duyulmuştur.
100 yaşını aşkın zeytin ağaçlarının gölgesinde çay eşliğinde Bahia ile İslam'ın mistik yüzü olarak tarif edilen Sufizm konusunda sohbet ediyoruz.
Ama Müslüman bir ülke değil burası, Katolik İspanya'nın güneyindeyiz.
Orgiva, Granada'nın 60 km güney doğusunda, Alpujarra dağlık bölgesinde olağanüstü bir yer. Bu küçük kasabanın nüfusu 6 bin, ama 68 milletten insan barındırıyor. Ayrıca Budist bir topluluk ile Beneficio adlı şiddet karşıtı ve eşitlikçi bir grup da var.
Orgiva, Alpujarra dağlık bölgesinde küçük bir kasaba
Fakat bu dağlık bölgeye asıl geliş nedenim, Katoliklikten Sufiliğe geçen 35 aile.
İspanya'da çok sayıda Kuzey Afrikalı göçmen olduğu bilinir de, özellikle İslam'ın Sufizm kolunu seçen İspanyollara pek rastlanmaz. Bu insanları motive eden şeyin ne olduğunu ve Endülüs'ün bu kuytu bölgesini seçmelerinin nedenini öğrenmek istedim.
Önceki adı Maria Jose Villa Cascos olan Bahia, Orgiva'nın 320 km batısındaki Sevilla'da doğmuş; sonra hukuk okuyup Madrid'de avukat olarak çalışmış.
"Sevilla'da gittiğim Katolik okulunda başladı doğru yaşam tarzı arayışım" diyor Bahia. "Yıllarca araştırıp inceledim, şüphe duyup denedim ve sonunda Sufizm felsefesinde karar kıldım. Sufist yaşam tarzı, hoşgörü öğretisi, geniş anlayışı, koşulsuz insan sevgisi ve şiddet karşıtlığı Sufizmi seçmeme neden oldu. Yaşamın basitliği üzerinde duruyor, maddeye değil ruha değer veriyoruz. Avukatlığı bırakıp öğretmenliğe başlamanın bir nedeni de bu."
Orgiva, Katoliklikten Sufizme geçen 35 aile barındırıyor.
1970'lerde Sufi lider olarak atanan Umar'ın da Sufi olmadan önce Orgiva'da yaşadığını, din değiştiren diğer insanların da zamanla buraya yerleştiğini anlatıyor.
Ancak Orgiva'nın Sufileri kendi içine dönük hayalperestler değil. Cep telefonu, internet ve Instagram kullanıyorlar. Bahia'nın okulu ve kocasının elektrik dükkanı gibi hepsi iş sahibi. Kimi çiftçilik yapıp ürünlerini satıyor. Ama yaşamlarını esas yönlendiren şey inançları.
Onları diğerlerinden ayıran tek şey giyimleri. Erkekler şalvar üstüne bol gömlek, kadınlar başörtüsü, uzun etek ve uzun kollu elbise giyiyor.
Avrupa'da bıyığın ilginç tarihçesiBatı sanatı Osmanlı korkusunu nasıl yıktı?Cengiz Han'ın mezarı neden bulunamıyor?Afrika kökenli Türkleri ne kadar tanıyoruz?Erkekler şalvar üstüne bol gömlek, kadınlar başörtüsü, uzun etek ve uzun kollu elbise giyiyor.
İspanya'da terör korkusunun yaşandığı ve İslamın cihatçılar ve radikalleşme ile ilişkilendirildiği bir ortamda insanların Sufilere nasıl tepki gösterdiğini soruyorum.
"Orgiva kalabalık bir yer ama kimse kimseye iki kere bakmaz. Başka bir yerde insanlar belki giyimime bakıp yabancıyım diye düşünebilir, ama…" diye omuz silkiyor Bahia.
Ters bakışlar veya fısıltılı yorumlar değil, hoşgörü, sevgi ve anlayış üzerinde duruyor Bahia.
Baraka'da birçok milliyet, din ve ideolojiden insanı bir arada görmek mümkün.
"Yaşadığımız sorunlu dönemde insanlar İslamı tek yönlü görüyor. Medyada bombalar ve terör saldırıları yer buluyor, iyi edimler değil. Bu dengesizliğin giderilmesi gerekir; İslamda ve özellikle Sufizmde insan kendisini barışa ve hayat okyanusunu geçmemize yardım eden Allah'a adar."
Bu insanlarla ilgili daha fazla bilgi edinmek için eski adı Pedro Barrio olan, şimdi Qasim adını alan başka bir Sufi'nin işlettiği çayhane ve restoran Baraka'ya giriyorum. Bilbaolu Katolik bir aileden gelen Qasim da küçük yaştan itibaren bir arayış içinde olduğunu söylüyor.
"Pek çok şey denedim. Bir süre Budizmi, sonra Şamanizmi, psikoterapi ve nefes alma tekniklerini uyguladım. Bir arkadaşım vasıtasıyla Sufizmle tanıştım. Onun öğretilerini anlayıp İslamda İsa'nın peygamber olarak kabul edildiğini görünce dinimi bulduğumu fark ettim… Bana huzur, hayatıma anlam katıyor."
Katoliklikten Sufizme geçişini ailesinin nasıl karşıladığını soruyorum.
"Pek de iyi değil. Annem daha anlayışlı, babam ise kızgındı. Ayrıca işlettiğimiz restoran sorunu vardı. Camide namaz kılıyor, sonra restorana gelip müşterilere alkol satıyor veya domuz eti doğruyordum. Böyle gidemezdi. Sonra kader yardımıma koştu. Orgiva'daki Sufi bir arkadaşım burada helal et kullanan bir restoran açmak istiyordu. Beni aradı, böylece bu işe başladım."
Buraya Sufilerin yanı sıra kasaba halkı, New Age folk grupları, turistler de geliyor. Her şey ev yapımı ve organik. Fas usulü tavuk tajin ile kaymaklı hurma ve tarçınlı kek sipariş ediyorum.
Baraka'nın terasında otururken farklı uluslardan, din ve ideolojilerden insanların nasıl barış içinde yaşayabileceğini gözlemliyorum. Aynı anda birçok dilin konuşulduğunu duyuyorum.
İşi olmasına rağmen Qasim beni dergaha götürdü. Perşembe akşamları burada zikir ve hadra yaparlarmış. Cumaları ise duanın yanı sıra toplu yemek düzenlenirmiş.
Dergah kasabanın 2 km dışında zeytinlikler ve portakal bahçeleri arasında. Küçük bir dua odası, mutfağı ve ziyaretçi Sufilerin kalması için üç mütevazı misafir odası var. Kadınlar yemek hazırlarken çocuklar etrafta koşturuyor.
"Bunlar Fas ve diğer Müslüman ülkelerden Helal Turizm için gelen insanlar. Bu iş giderek popüler hale geliyor" diye açıklıyor Qasim.
Bahia'nın Müslüman olmayan ülkelere yönelik barış, sevgi ve anlayış mesajını o da paylaşıyor.
"İnandığımız şeyi hayata geçirmenin yanı sıra sizin gibi ziyaretçilerin bizi dünyaya tanıtmasını da memnuniyetle karşılıyoruz" diyor Qasim ve beni yolcu ederken ekliyor: "İnşallah bir gün hepimiz barış içinde yaşarız."
Bu makalenin İngilizce aslını BBC Travel sayfasında okuyabilirsiniz.Dergideki diğer makalelere buradan ulaşabilirsiniz.