Jeremy Bowen
BBC Orta Doğu Editörü
Suriye'de Cumhurbaşkanı Beşar Esad'a bağlı birliklerin, Deraa'da düzenlenen barışçı bir protesto gösterisine otomatik silahlarla karşılık vermesinin üzerinden bir yıl geçti.
Esad, bu saldırıdan birkaç hafta önce, Wall Street Journal gazetesinin bir muhabirine 'Suriye'nin Arap dünyasını saran devrim virüsünden etkilenmeyeceğini' söylemişti.
Esad'a göre bunun nedeni, kendisinin halkıyla aynı ideolojiye sahip olması, bunun da Suriye'ye koruma sağlayacağıydı.
Son bir yılda yaşananlara bakıldığında ortaya çıkan ironi, Esad'ın, 'halkının çoğunluğu tarafından meşru kabul edildiği' görüşünün yanlış olmadığı. Suriye'nin baskıcı rejiminden memnun olmayanların büyük bölümü, Beşar Esad'ın reform vaadlerini dinleyip bu sözleri tutabileceğini umdu.
Suriyeliler, Beşar Esad'ın İsrail'e ve Batı'ya kafa tutan tutumunu beğeniyordu. Bunda 2006 yılında İsrail'in karşısına dikilen ve Arap dünyasının yıldızı haline gelen Lübnan'daki Hizbullah lideri Hasan Nasrallah'a verdiği destek de etkili oldu.
Tüm bunlar, halkın büyük bir bölümünün, Deraa'da silahsız sivil protestocuların öldürülmesi ardından yayılan eylemler sırasında yaptığı açıklamaları kabul ettiği anlamına gelmiyor.
Beşar Esad, Suriye'nin 'dış güçler tarafından düzenlenen bir komployla mücadele ettiğini' söyledi.
Orta Doğu'nun en katı polis devletlerinden birinde yaşamanın ne demek olduğunu bilen pek çok kişi elbette bu sözlere inanmadı.
Esad rejimi bir yıldır silahlı bir ayaklanmayla karşı karşıya. Ülkenin güçlü ordusu, silahlı direnişçileri bastırmak için kullanılıyor.
Önce başkent Şam'ın banliyölerinde başladılar ardından Humus ve İdlib’de devam ettiler. Şimdi tekrar Deraa'ya odaklanmış görünüyorlar.
Ancak güçlüye karşı zayıfın mücadele ettiği asimetrik savaşın farklı taktikleri var.
Zayıf taraf için, başlıca amaç mücadeleyi mümkün olduğu kadar uzun süre sürdürebilmek. Eğer Körfez ülkeleri, direnişçilere silah sağlama sözlerini tutarlarsa bu ayaklanma, şiddeti artarak sürecek.
Cumhurbaşkanı Esad şimdilik bu fırtınada ayakta kalmayı başardı ve savaşı kazanabileceğine inanıyor. Ordunun yanısıra, kendisinin de dâhil olduğu Alevi toplumdan ve rejim değişikliğinin sonuçlarından endişe eden diğer azınlıklardan destek alıyor.
Esad'ın elindeki bir diğer koz da, devlet kademelerindeki en önemli makamlarda ya ailesinden ya da güvendiği ve taraf değiştirmeyecek olan Alevi toplumundan isimler var.
Ayrıca, Beşar Esad'ı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde koruyan Rusya'nın desteği de sürüyor.
Belki Suriye konusunda yalnız kalmış olmasının etkisiyle, Rusya, son günlerde Esad rejimiyle ,ilgili bazı huzursuzlukları olduğunu dile getirmeye başladı. Ancak Moskova yönetimi, bölgedeki tek gerçek dostu olan Suriye'yle ilişkilerini korumak istiyor. Ayrıca Suriye'deki bir askerî dinleme istasyonunu ve deniz kuvvetleri üssünü kaybetmek de istemiyor.
Uluslararası çabalar, Birleşmiş Milletler ve Arap Birliği'nin elçisi Kofi Annan'ın girişimlerine odaklanmış durumda.
Annan, tüm tarafları içine alan bir siyasî diyalogla Suriye'de ölümleri sona erdirmek istiyor. Eğer Annan'ın bu çabası sonuçsuz kalır ve Suriye'de siviller ölmeye devam ederse, uluslararası toplum Esad' karşı doğrudan bir askerî müdahale yapılması için baskılarını arttıracak.