HABER

Uluslararası Ombudsmanlık Konferansı

İSTANBUL (AA) - Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Kimse bizden sınırlarımızın hemen yanı başında yeni bir kriz ve çatışma alanı oluşmasına göz yummamızı bekleyemez. Bu konudaki tavrımız açıktır. Buna rağmen yapılan ve Irak'taki cari hukuka da uygun olmayan referandumu, sonucuna bakmaksızın yok hükmünde kabul ediyoruz ve gayrimeşrudur diyoruz." dedi.

Erdoğan, Uluslararası Ombudsmanlık Konferansı'nda yaptığı konuşmada, Türkiye'nin bölgesinde ve dünyanın çeşitli yerlerinde yaşanan insani krizlerin, kendilerini tüm insanlığa karşı olan sorumluluklarla yüz yüze getirdiğini söyledi.

Özellikle Batılı ülkelerin, kendi vatandaşlarının güvenliği ve refahı konusunda gösterdikleri hassasiyeti, dünyanın geri kalanı için ortaya koymaktan çok uzak olduğunu anlatan Erdoğan, "Halbuki küreselleşmeden, dünyanın bir köy haline dönüşmesinden söz ettiğimiz bir dönemde yaşıyoruz. Sınırlarımız dışında yaşanan hadiselerin, öyle veya böyle bir gün mutlaka gelip bizim kapımıza dayanacağını pek çok örnekte gördük, yaşadık. Şu anda dünyada mazlum, mağdur insanlara yapılan yardım konusunda birinci sırada Amerika, ikinci sırada biz, üçüncü sırada İngiltere. Fakat milli gelire oranla baktığımız zaman birinci sırada, Türkiye." diye konuştu.

- "Myanmar'da bir Budist terörü var"

Şu anda terörle, uyuşturucuyla, bütün bunların tacirlerine yönelik ekonomik vurguncularla, kuralsız dövüşen tüm kişi ve kurumlara kadar insanlığın huzuruna kasteden tehditlere karşı birlikte mücadele edilmesi gerekirken Türkiye'yi yalnız bırakan veya bırakma gayretinde olan bir dünyanın olduğunu vurgulayan Erdoğan, şöyle devam etti: "Eğer siz imkanları sadece kendinize ayırır, külfetleri tümüyle başkalarına yüklerseniz, bu sürdürülebilir bir düzen olmaktan çıkar. Dünyanın şu andaki düzeni sürdürülebilir değildir. İşte bunları BM Genel Kurulu'nda da ifade ettim, ediyorum, etmeye de devam edeceğim. Bir anlamda küresel ombudsman diyebileceğimiz BM ve benzeri uluslararası kurumlar maalesef mazlumların haklarını koruma konusunda sınıfta kalmış durumdadır.

Neyse söyledik, Rohingya Müslümanlarıyla ilgili talebimiz kabul edildi ve onunla ilgili bir oturumu BM'de gerçekleştirdik. Fakat önemli olan ne biliyor musunuz o oturuma bir Cumhurbaşkanı geldi, İran. Başbakan olarak iki başbakan geldi Pakistan ve Bangladeş. Bir de Endonezya'nın Başbakan Yardımcısı geldi. Diğerleri dışişleri bakanları seviyesinde. Şu Arakan'a Allah aşkına böyle mi sahip çıkılır? On binlerce insan ölüyor, 600 bin insan topraklarından sefil bir şekilde Bangladeş'e yaslanıyor. O derelerden, ırmaklardan geçerken televizyon ekranlarında izliyoruz. Kimsenin sesi çıkmıyor. 'Sadece Myanmar'a kınama yaptık.' Söylenen bu. 'Kınamamızı yaptık, en şiddetli şekilde yaptık.' Peki başka ne yaptık? Yaptırım yok. Bu yaptırımları ortaya çok farklı şekilde koymak lazım ki ona göre onlar da kendilerine bir çekidüzen versinler. Burada çok açıkça bir soykırım var. Açık söylüyorum rahatsız olabilirler. Dünyaya 'İslami terör' diye konuşanlar, 'Hristiyani terör' diyorlar mı, 'Yahudi terörü' diyorlar mı, 'Budist terörü' diyorlar mı? Demiyorlar. Budistleri böyle iyiniyet elçisi gibi hep gösterirler. Şu anda tamamen Myanmar'da 'Budist terörü' var. Şu anda Erdoğan'a yüklenecekler, varsın yüklensinler. Öyle yogayla mogayla bilmem neyle filan bu işi geçiştiremezsiniz, ortada bir vakıa var. Bunu tüm insanlığın bilmesi lazım. Eğer bildiğimizi, bilmeyenlere anlatmazsak dünyada daha çok on binler, yüz binler gider. Biz buna fırsat veremeyiz."

- "BM kılını kıpırdatmadı ve kıpırdatmıyor" Eşi Emine Erdoğan, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun Arakanlı sığınmacıların Bangladeş'te barındıkları kampları ziyaret ettiğini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Başbakan Binali Yıldırım ile Başbakan Yardımcısı'nın, Çevre ve Şehircilik Bakanı'nın da böyle bir ziyaret gerçekleştirerek, nasıl kamplar kurulabileceği konusunda inceleme yapacaklarını aktardı. BM'nin, insani yardımlardaki bürokratik mekanizmalarının yavaşlığı ve mali yükünün, sistemin mağdurlara yardımdan ziyade, bu kurumların işleyişi için kurulduğu izlenimi verdiğini belirten Erdoğan, aynı şekilde BM'nin operasyonel gücünü oluşturan Güvenlik Konseyi'nde tüm iplerin, 5 ülkenin ellerine teslim edilmiş olmasının, sistemi adeta kilitlediğini söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugün insanların gerçekten yardıma muhtaç olduğu kriz bölgelerinin hemen hiçbirinde BM'nin varlığının, açık ve net görülemediğini ifade ederek, yapılması gereken operasyonların, bu 5 ülkeden birinin çıkarına dokunduğu için sürekli ertelendiğini vurguladı.

Bu durumdan cesaret alan zalim yönetimlerin, mazlumlar üzerindeki baskılarını artırdığını, can acıtıcı uygulamalarını yaygınlaştırdığını belirten Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Suriye'de son 7 yılda 1 milyonu aşkın insan hayatını kaybettiği, ülke çeşitli devletlerin ve terör örgütlerinin güç savaşlarının arenasına döndüğü halde BM kılını kıpırdatmadı ve kıpırdatmıyor. Suriye'de BM'yi gördünüz mü, sesini duydunuz mu? Savaştan ve baskılardan kaçan Suriyelilerin 3 milyondan fazlası ülkemizde olmak üzere 5 milyonu başka ülkelere sığınmış durumda. BM'nin bu sığınmacıların hayatlarını kolaylaştırmak için de ciddi bir yardım yaptığı söylenemez. Örneğin ülkemizdeki sığınmacılar için BM Mülteciler Komiserliği'nden gelen ne biliyor musunuz? 520 milyon dolar. Peki bizim harcadığımız ne? 30 milyar dolar. AB de doğru konuşmuyor. Söz verdiler, '2016'nın 1 Temmuz'una kadar 3 milyar avro göndereceğiz.' dediler. 'Yıl sonuna kadar bir 3 milyon avro daha vereceğiz.' dediler. AB'den gelen ne biliyor musunuz, o da 820 milyon avro. İşte bunlar böyle. Arakan Müslümanlarının yaşadığı insani dram konusunda da aynı şeyleri görüyoruz. Şu anda dünya oraya hala çok çok yabancı. Daha Arakan'daki saldırılarda ve kaçış yollarında hayatlarını kaybeden insanların sayısını bile tam olarak öğrenebilmiş değiliz."

- "Dünya bu kadar zulmü kaldıramaz"Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin zorlamasıyla yapılan uluslararası girişimlere katılımlardaki gönülsüzlükten ayrıca büyük üzüntü duyduklarını dile getirerek, "Dünya bu kadar zulmü kaldıramaz. Mazlumun ahı öyle bir şeydir ki yerde kalmaz, arşı titretir. Bunun için biz her fırsatta insanlığın ortak sorunlarına çareler bulması gereken uluslararası kurumların, adalet ve hakkaniyet temelinde yeniden yapılandırılması gerektiğini söyledik, söylüyoruz. Bu talebimizin de sonuna kadar takipçisi olacağız." dedi. Ombudsmanlardan, uluslararası yardım ve müdahale kuruluşlarının yeniden yapılandırılması çağrısına destek beklediğini vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti:

"Gelin, dünyayı herkes için daha iyi bir yer, daha yaşanılabilir bir yerküre haline getirelim. İdare ile vatandaşlar arasındaki ilişkiler konusunda yaptığımız arabuluculuğu küresel sistemle tüm insanlığı da kapsayacak şekilde genişletelim. 'Dünya 5'ten büyüktür.' diyelim. 'BM Güvenlik Konseyi'ndeki 5 daimi üyenin dudakları arasına dünyadaki 196 ülkenin kaderi terk edilemez.' diyelim. 'Onlar ne derse o olamaz.' diyelim. Bütün ülkeler, dönerli bir sistemle burada daimi üye olarak yerini alsın. Daimi üye, geçici üye olmasın. Hepsi daimi üye olsun. 20 daimi üye, iki yılda bir 10 tanesi değişsin. Bu değişimle birlikte dünyada BM Güvenlik Konseyi'nde yer almayan ülke kalmasın. Bu benim basit bir teklifimdir. Bunu BM Genel Kurulu'ndaki konuşmamda da işledim. Geçen yıl da bu yıl da işlemeye devam edeceğim."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, artık dünyanın 2. Dünya Savaşı'nın şartlarını yaşamadığını, onların geride kaldığını, artık şimdi yeni bir dünyanın, yeni bir yerkürenin kurulması gerektiğini, aksi takdirde tüm ülkelerin çökecek sistemin altında kalacağını unutmaması gerektiğine dikkati çekti.

- "Buram buram fırsatçılık kokan bir girişimdir" Bölgedeki krizler ve çatışmaların, Kuzey Irak ve Suriye'de atılan yeni adımlarla daha da içinden çıkılmaz bir hale geldiğini belirten Erdoğan, şunları söyledi:"Kuzey Irak'taki bölgesel yönetimin referandum kararı, ülkenin içinden geçtiği durum göz önüne alındığında buram buram fırsatçılık kokan bir girişimdir. Irak'ın hem toplum hem de ülke olarak birliğe, beraberliğe, bütünleşmeye her zamankinden daha çok ihtiyacı bulunduğu bir dönemde, ayrılık yönünde adımlar atılması asla kabul edilemez. Bizim herkes gibi Kuzey Irak'taki Kürt kardeşlerimizin haklarına, hukuklarına, güvenliklerine müreffeh bir hayat taleplerine sonuna kadar saygımız vardır. Nitekim bu yöndeki çabalarında daima Kuzey Irak yönetiminin yanında olduk. En sıkıntılı zamanlarında kimse onların yanında olmadığı dönemde, kendilerine gerekli desteği vererek, onları ayakta tuttuk. Ancak bizim aynı zamanda Irak'ta Arap kardeşlerimiz de var. Türkmen kardeşlerimiz var. Ezidiler, Keldaniler, Süryaniler var. Onların da haklarına saygımız var. Kuzey Irak, tüm bu halkların ortak hayat alanıdır. Sadece bir şahsın veya aşiretinin hayat alanı değildir. Bunun böyle bilinmesi lazım.

Bu bölgeyi sadece tek bir grubun kontrolü altına almaya çalışması, orada uzun yıllar sürecek çatışmaların, yeni acıların, yeni zulümlerin, yeni katliamların habercisi olmaktan öte bir anlam taşımayacaktır. Kontrolleri altına aldıkları gücü ve imkanları diğer gruplarla paylaşma konusunda hiç de iyi bir imtihan vermeyen mevcut yönetime olan güvensizlik, sözde bağımsızlık ilanı sonrası çok daha artacaktır. Kimse bizden sınırlarımızın hemen yanı başında yeni bir kriz ve çatışma alanı oluşmasına göz yummamızı bekleyemez. Bu konudaki tavrımız açıktır. Buna rağmen yapılan ve Irak'taki cari hukuka da uygun olmayan referandumu sonucuna bakmaksızın yok hükmünde kabul ediyoruz ve gayrimeşrudur diyoruz."

(Sürecek)

En Çok Aranan Haberler