Yargı Reformu Strateji Belgesi'nin ilk paketine ilişkin 39 maddelik kanun teklifinin gerekçesinde, ifade özgürlüğü alanını genişletecek adımların her fırsatta atılmasının, yargı reformlarının öncelikli hedefleri arasında yer aldığı, Anayasa Mahkemesinin iptal kararı doğrultusunda internet erişiminin engellenmesine yönelik tedbir kararlarında kademeli bir uygulama getirileceği, "seri muhakeme usulü"nün ceza adalet sistemine kazandırılacağı, belirli bir kıdeme sahip avukatlara hususi damgalı pasaport alma imkanı getirileceği belirtildi.
AK Parti Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya ve AK Parti milletvekillerinin imzasıyla TBMM Başkanlığına sunulan Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin gerekçesinde, hak ve özgürlüklerin daha etkin korunması, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığının geliştirilmesi, hukuki güvenliğin güçlendirilmesi, adalete erişimin kolaylaştırılması, makul sürede yargılanma hakkının gözetilmesi, yargıya güvenin artırılması ve insan odaklı hizmet anlayışının geliştirilmesinin günümüzde ana ilke ve değerler olarak kabul edildiği hatırlatıldı.
Bu kapsamda Adalet Bakanlığı tarafından hazırlanarak 30 Mayıs 2019'da kamuoyuyla paylaşılan Yargı Reformu Strateji Belgesi'nde de vizyon olarak "güven veren ve erişilebilir bir adalet sistemi"nin ortaya konulduğuna işaret edilen gerekçede, gelecek 5 yıl boyunca söz konusu belgede belirtilen amaç ve hedefler doğrultusunda faaliyetler yürütüleceği ve belgenin, bir "yol haritası" olarak esas alınacağı belirtildi.
İfade hürriyetinin, çoğulcu demokratik düzeninin vazgeçilmez gereklerinden olması nedeniyle birçok uluslararası belgeye konu olduğu ve Anayasa'da güvence altına alındığı dile getirilen gerekçede, bireylerin şahsiyetini tekamül ettirmesi ve demokratik toplumun gelişmesinin temel koşulu olmasına bağlı olarak, ifade özgürlüğü alanını genişletecek ya da bu özgürlüğün güvencelerini artıracak adımların her fırsatta atılmasının, yargı reformlarının öncelikli hedefleri arasında yer aldığı ifade edildi.
Bu kapsamda ifade özgürlüğüyle doğrudan etkili olan suçlar esas alınmak suretiyle temyiz edilemeyen bazı kararlara karşı temyiz kanun yolunun açılması sağlanarak, farklı uygulamaların önüne geçilmesi ve bu şekilde ülke genelinde yeknesak bir uygulamaya ulaşılmasının hedeflendiği belirtilen gerekçede, haber verme sınırlarını aşmayan veya eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamalarının suç oluşturmayacağının özellikle vurgulandığı kaydedildi.
Gerekçede, Anayasa Mahkemesinin iptal kararı doğrultusunda internet erişiminin engellenmesine yönelik tedbir kararlarında kademeli bir uygulama getirildiğine işaret edildi.
- Hızlı ve etkin yargılama
20 Temmuz 2016'da bugüne kadar uygulanan istinaf sisteminin, hızlı ve etkin bir yargılamanın gerçekleştirilmesini sağladığı ve yargılama sonucunda verilen kararların kesinleşme sürelerini kısalttığı hatırlatılan gerekçede, şu ifadelere yer verildi:
"İstinaf sistemiyle hukuki denetim yanında vakıa denetimi de yapılabildiğinden, ilk derece mahkemelerince verilen kararlardaki eksikliklerin giderilmesi ve böylelikle daha adil kararların verilebilmesi imkanı getirilmiştir. Bununla birlikte uygulamadaki tecrübe dikkate alınarak istinaf ceza dairelerinin işleyişini daha etkin hale getirmek amacıyla, hukuka aykırılığın düzeltilerek istinaf başvurusunu esastan reddedebilme ve bozma yetkisi genişletilmekte, daire kararlarına karşı yapılan itirazların etkili bir şekilde incelenebilmesi sağlanmaktadır. Ayrıca aynı veya farklı bölge idare mahkemesi dairelerince verilen kesin nitelikteki kararlar arasındaki aykırılık veya uyuşmazlıkları giderme görevi, Danıştayın ilgili dava daireleri kurullarına verilerek bu yolun daha etkin bir şekilde işletilmesi sağlanmaktadır."
1950'li yıllardan itibaren, ceza muhakemesinde suç mağdurlarının haklarına da yer verilmesi gerektiğinin kabul edilmeye başlandığı anımsatılan gerekçede, günümüzde ise "sosyal devlet ilkesi" ile uyumlu olarak suç mağdurlarının daha etkin, kapsamlı, hızlı, güvenli ve az masraflı bir biçimde ek bir korumaya kavuşturulması amacıyla ilave güvenceler geliştirildiği ifade edildi. Gerekçede, bu kapsamda özellikle çocuklara karşı işlenen cinsel istismar suçlarında mağdurların soruşturma ve kovuşturma evrelerinde daha fazla örselenmesini önlemek amacıyla ifadelerinin özel ortamlarda alınmasının sağlandığı kaydedildi.
- Tutukluluk süreleri
Ceza yargılamasında koruma tedbirlerinden biri olan tutuklamanın, kişi özgürlüğüne müdahale teşkil etmesi nedeniyle özgürlük ve güvenlik dengesi bakımından en çok tartışılan kurumlardan biri olduğu belirtilen gerekçede, şöyle devam edildi:
"Tutuklama, yargılama sistemi içinde bir cezalandırma aracı değil, ceza soruşturma ve kovuşturmalarının etkili yürütülebilmesi ve sonuçta adaletin temini için düzenlenmiş bir araç niteliğindedir. Mevzuatımıza göre tutuklama, istisnai ve en son başvurulacak bir tedbir olup, öncelikli olarak değerlendirilecek husus, tutuklama yerine adli kontrol veya diğer koruma tedbirlerinin yeterli olup olmadığıdır. Tutuklama tedbirinin uygulanmasında tartışılacak bir diğer husus ise tutukluluk süresidir. Tutuklulukta geçen sürenin makul olması hem Anayasamızda hem de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nde vurgulanmış temel bir ilkedir. Bu bağlamda, mevzuatımızda öngörülen azami tutukluluk süresinin soruşturma evresi bakımından bir üst sınıra bağlanması, çocuklar bakımından tutuklama sürelerinin kısaltılması ve böylelikle temel hak ve hürriyetlerin etkin bir şekilde korunması öngörülmektedir."
İyi ve etkin işleyen bir ceza adalet sisteminin oluşturulmasının, hukuk devletinin temel amaçları arasında yer aldığına işaret edilen gerekçede, bu amacın gerçekleştirilmesi bakımından, toplumdaki uyuşmazlıkları en kısa sürede, en az masrafla, en etkili ve en tatminkar biçimde sonuçlandırmak için alternatif çözüm yöntemlerinin geliştirilmesi dünya genelinde teşvik edilmekte ve alternatif çözüm yöntemlerinin geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması, adil yargılanma hakkı ihlal edilmeksizin basit ve hızlı yargılama usullerinin geliştirilmesi yönünde mevzuat değişiklikleri yapıldığı hatırlatıldı.
Kovuşturmanın mecburiliği ilkesine istisna oluşturan alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemlerinin, belirli bir ceza eşiğinin altında kalan suçlarda, mağdurun haklarının korunması ve tatminini sağladığı gibi failin, eyleminin oluşturduğu haksızlık içeriğiyle yüzleşmesine ve bunu telafi etmesine imkan sağladığı ifade edilen gerekçede, hızlı ve maliyet, etkin çözümler üreten bu usullerin, özellikle ilk kez suç işleyenlere bir şans tanıyarak, failin ceza muhakemesinin erken aşamalarında yeniden sosyalleşmesini kolaylaştırdığı vurgulandı.
Teklifin gerekçesinde, geleneksel dava yollarına karşı geliştirilen alternatif yöntemlerin, yargı mercilerinin artan iş yükünün hafifletilmesi amacına da hizmet ettiği, daha karmaşık ve ağır suçlar için ihtiyaç duyulan zaman ve mali kaynağa tasarruf sağladığı kaydedildi.
Gerekçede, ceza ve ceza muhakemesi alanında sistem tercihinde bulunulmasının, devletin ceza siyasetiyle ilgili, Anayasanın temel ilkelerine ve ceza hukukunun ana kurallarına bağlı kalmak koşuluyla, soruşturma ve yargılamada uygulanacak yöntemlerin belirlenmesinin ise Türkiye Büyük Millet Meclisinin takdir yetkisinde olduğu hatırlatıldı.
Anayasa Mahkemesinin 1 Ekim 2009'da aldığı bir kararında, yargının işleyişinin etkinleştirilmesi amacıyla başvurulan alternatif çözüm yöntemlerinin, uyuşmazlıkların daha kısa sürede ve daha az masrafla sonuçlandırılması, gizliliğin korunması ve mahkemelerdeki iş yükünün hafifletilmesi gibi sağladığı faydalara işaret ettiği hatırlatılan gerekçede, benzer değerlendirmelerin yer aldığı uzlaşmayla ilgili 3 Nisan 2013 tarihli başka bir kararında ise alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemlerinin kapsamına girecek suçların belirlenmesinin, Anayasal sınırlar içinde kanun koyucunun takdirinde olduğunu belirttiği ifade edildi.
Gerekçede, "kovuşturmanın mecburiliği" ilkesini "takdirilik" ilkesiyle yumuşatan "fail-mağdur uzlaştırması", "ön ödeme", "kamu davasının veya duruşmanın açılmasının ertelenmesi" gibi alternatif yöntemlerin, belirli bir ceza eşiğinin altında bulunan suçları işleyen kişilerin, ceza infaz kurumlarının etkilerinden uzak tutulması, devletin infaz külfetinden ve mahkemelerin iş yoğunluğundan kurtarılması amaçlarının yanı sıra cezanın genel ve özel önleme amaçlarını da gerçekleştirecek etkili birer ceza politikası aracı olarak uygulandığı aktarıldı.
- Ceza adalet sistemine iki yeni yargılama usulü
1 Haziran 2005'de yürürlüğe giren yeni Türk ceza adalet sisteminin 14 yıllık uygulaması sırasında alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemlerine ilişkin sistemin aksayan yönlerinin düzeltildiği hatırlatılan gerekçede, uygulamadan gelen talep ve önerilerle günümüz çağdaş ceza adalet sistemlerinin genel yönelimi dikkate alındığında, ceza muhakemesinde yer alan kamu davasının açılmasının ertelenmesi kurumundan beklenen hukuki faydanın sağlanamadığının anlaşıldığı ifade edildi. Gerekçede, bu nedenle, kurumun uygulama alanına ve işleyişine ilişkin düzenleme yapma gereğinin ortaya çıktığı belirtildi.
Teklifle yapılması öngörülen diğer bir önemli düzenlemenin ise basit suçlarda, muhakeme sürecini kısaltacak yeni bir usulün, "seri muhakeme usulü" adıyla ceza adalet sistemine kazandırılması olduğu dile getirilen gerekçede, şöyle devam edildi:
"Benzer muhakeme araçları, 'kovuşturmanın mecburiliği' ilkesini benimseyen Almanya ve İtalya ile 'takdirilik ilkesi'ni takip eden Fransa başta olmak üzere pek çok Avrupa Konseyi üyesi ülkede uygulanmaktadır. Bu usuller, sadece adalet sistemini zorlayan iş yükü baskısını hafifletme amacına değil, işlenen basit suçlara hızlı ve etkili bir karşılık verilerek, bozulan kamu düzeninin sağlanmasına da hizmet etmektedir. Ayrıca belirli bir yaptırım ağırlığına kadar olan suçlar bakımından kovuşturma evresinde duruşma açmaksızın dosya üzerinden yargılamanın tamamlanabilmesine, ancak itiraz üzerine duruşma açmak suretiyle yargılamaya devam edilmesine imkan tanıyan 'basit yargılama usulü' adıyla yeni bir usul kabul edilmektedir. Böylelikle, önemli veya daha ağır suçların kovuşturulması için yargılama makamlarına yeterli zaman ve imkan sağlanmakta, suçla etkin mücadeleyle birlikte yargılama süreçleriyle ilgili temel hak ve özgürlüklerin korunmasını sağlayan adımlar atılmaktadır."
Günümüzde sosyal, ekonomik ve teknolojik alandaki çok yönlü değişim ve gelişmelerin, yeni ihtiyaçları doğurduğu gibi karmaşık hukuki ihtilafların ortaya çıkmasına da neden olduğuna işaret edilen gerekçede, şunlar kaydedildi:
"Bu durum nitelikli ve alanında yetkin hukukçulara olan ihtiyacı daha görünür hale getirmiştir. Bu kapsamda hukuk mesleklerini icra eden kişilerin yetkinliğini artırmak amacıyla ortak bir merkezi sınava tabi tutulmaları öngörülmektedir. Öte yandan, Türkiye Adalet Akademisinin açılması sebebiyle hakim adaylığı mülakat kurulu daha geniş tabanlı bir yapıya kavuşturulmaktadır. Son olarak, avukatların yurt dışında düzenlenen mesleki eğitim, seminer ve toplantılara katılabilmesi, bilgi ve tecrübe paylaşımı yapabilmesi ve uluslararası yargı süreçlerinde etkin yer alabilmesi amacıyla belirli bir kıdeme sahip avukatlara hususi damgalı pasaport alma imkanı getirilmektedir. Teklifle, Yargı Reformu Strateji Belgesi kapsamında belirlenen amaç ve hedefler doğrultusunda düzenlemeler yapılmaktadır."
(Bitti)