HABER

Yeniden yapılandırma af değil

vlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, vergi ve prim borçlarıyla ilgili yeniden yapılandırma kararı aldıklarını, ancak bunun bir af olmadığını söyledi.

İZMİR (A.A) - Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, vergi ve prim borçlarıyla ilgili yeniden yapılandırma kararı aldıklarını, ancak bunun bir af olmadığını söyledi.

İzmir Ticaret Odası özel meclis ve meslek komiteleri toplantısına katılarak bir konuşma yapan Bakan Babacan, İZTO Yönetim Kurulu Başkanı Ekrem Demirtaş'ın vergi barışı talebini iletmesi üzerine, bu konuda bir çalışma yapıldığını söyledi.

Babacan, şunları söyledi:

''Vergi ve prim borçlarıyla ilgili yeniden yapılandırma kararı aldık. Başbakanımız bir akşam programında açıkladı, ama basında çok fazla yer bulmadı. Hem Gelir İdaresi, hem Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından çalışma yapılıyor. Özellikle krizin etkisiyle ödeme sıkıntısı çeken mükellefler için bir yeniden yapılandırma programı olacak, ancak bu bir af değil. Ne olacak? Faizlerde indirim, taksitlerde kolaylık.

Öbür türlü ödeyenle ödemeyen arasında adaletsizlik oluyor. Biliyoruz ki çok zor şartlarda, bankalardan para çekmenin çok zor olduğu dönemlerde o yüksek maliyete katlanıp malını satıp ödeyen mükellefler de var. Orada adaleti mutlaka korumamız gerekiyor. Bir yandan da gerçekten sıkışık olan kuruluşlarımıza da yardımcı olmamız gerekiyor.''

Babacan uzlaşma konusunda de yeni bir düzenleme yapılacağını, devlet alacakları konusunda bir norm standarda kavuşmaya çalıştıklarını belirtti.

GÜMRÜK VERGİSİ KONUSUNDAKİ UZLAŞMALAR

Bunun biraz zaman alacağını, ancak gümrük vergisi konusundaki uzlaşmalarla ilgili, Meclis açıldığında bir yasanın gündeme getirileceğini ifade eden Bakan Babacan, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Uzlaşma şu anda vergide var. Orada da çok esnek bir yapı var. O da yanlış. Uzlaşma kurulunun olağanüstü yetkileri var. Çok trajik bir konu. O uzlaşma kurulu, oradaki devlet yetkilisi, olağanüstü yetkili. Her şeyi yapabiliyor. Gümrük tarafında da hiçbir yetki yok. Tamamen kanun diyor ki şu. Yani mükellefin durumuna göre kapasitesine, niyetine göre bir oturup konuşma imkanı, gümrük tarafında hiç yok. Biz bunların biraz normalleşmesi için her iki tarafta da bir çalışma başlattık. Bu çalışma biraz daha vakit alabilecek bir çalışma. İşin içine Sosyal Güvenlik Kurumu ve Gelir İdaresini kattık, bir yandan da gümrükleri kattık. Üçünde de norm ve prensip getirdik.

Gümrükte diyelim ki bir bardakta yanlış bir işlem, hata da olmuş. Bakıyorsunuz hapis cezası. Öbür tarafta yüz milyon dolar vergi borcu çıkıyor, gel konuşalım diyorsunuz. Biri bir uçta diğeri öteki uçta. Devlete yapılacak bir ödemeyse gümrük vergisi, kurumlar, katma değer vergileri, sosyal güvenlik primi burada norm standart birliği, felsefe birliği gerekiyor.

Gümrük tarafındaki sorunun hızlı çözümü için de bir uzlaşma mekanizmasını da Meclis açıldığında getireceğimiz bir yasal düzenlemeyle gerçekleştireceğiz. Oradaki sorunların adil çözülmesi çok önemli. Prensip ilkeler çerçevesinde çözülmesi çok önemli. Öbür türlü Ahmet'e farklı, Hüseyin'e başka uygulama yaparsanız, o da hukuk devletine yakışmaz.''

"DÜNYA KRİZDEN ÇIKMA ÇABASINDA"

Konuşmasında dünya ekonomisiyle ilgili değerlendirmelerde de bulunan Bakan Babacan, dünyanın krizden çıkma çabasında olduğunu, ancak ''yoğun bakım odasına alınan hastanın henüz odadan çıkacak kadar iyi olmadığını'' söyledi.

''Pek çok ülkede finans sektörünün ağır darbe aldığını, kimi ülkelerin kolunu bacağını kaybettiğini, kalıcı olarak sakatlandığını, toparlanmanın bazı ülkelerde onlarca yıl süreceğini'' ifade eden Babacan, ''ABD Merkez Bankasının batık bankaların elindeki kötü alacakları bilgisayar üzerinden bastığı paralarla satın aldığını, bu tür çözümlerin uzun vadede sıkıntı yaratabileceğini'' dile getirdi.

Yüksek kamu borcunun ülke ekonomileri için büyük risk oluşturduğunu, buna rağmen Japonya'nın kemer gevşetme politikasına devam ettiğini belirten Babacan, Türkiye olarak geçen yıl geniş bir istişareyle 3 yıllık programı açıkladıklarını, güven oluşunca kredi notunun artmaya başladığını ifade etti.

Türkiye ekonomisinin durumunun iyi olduğunu, bundan sonra da uygulanacak politikaların önemli olduğunu belirten Babacan, ekonominin oturduğu zeminin sağlam olmasının önemine işaret etti.

Babacan, ''Türkiye 3 bin dolar milli gelirden 10 bin dolara yükseldi. Bunu 20-30 binlere yükseltmek istiyorsak köklü reformlara devam etmemiz gerekiyor. Gerçek anlamda sivil demokrasi olması gerekiyor. Aksi halde 10 bin dolarlar civarında patinaj yapmaya başlayabiliriz'' diye konuştu.

REFERANDUMDAN ÇIKACAK KARAR

Referandumdan çıkacak kararın ekonomik sonuçları da olacağını, bu konuda yatırımcılar için yapılan analizlerin yayımlandığını ifade eden Bakan Babacan, ''Şu ana kadar onlarca rapor düzenlendi. 'Evet çıkarsa ne olur, hayır çıkarsa ne olur' diye. İstisna yok. Bu Anayasa değişikliği gerçekleşirse Türkiye'deki varlıkların değeri artacak, riski düşecek, ekonomik yapısı daha iyi olacaktır'' dedi.

Anayasa değişikliği tartışmasının başka noktalara çekilmeye çalışıldığını belirten Babacan, şöyle devam etti:

''Olgun bir demokraside referandumlar çok güzel mekanizmalar. Aracı sokmadan direkt halka soruyorsunuz. Ancak bazı ülkelerde referandum gerçek konusundan sapabiliyor. Bambaşka bir konunun oylanması haline geliyor, getirilebiliyor, dezenformasyon yapılabiliyor. Türkiye'deki karar; mevcut Anayasa'da değişiklik yapılsın mı, yapılmasın mı? 2011 seçimlerine çok yakınız, halkımız hangi partiye yakın hissediyorsa, beğeniyorsa tercihi orada yapacaktır. Tarih çok uzak değil. Seçimlere 3-4 yıl olsa referandumda 'bir mesaj verelim' diye düşünülebilir ama öyle değil, en geç temmuz ayından bahsediyoruz.''

İZMİR'İN POTANSİYELİ

Konuşmasında İzmir'in potansiyeline dikkat çeken Babacan, sanayi, ihracat, üretim, tarım ve turizm kenti özelliklerini bir arada bulunduran şehrin çok az olduğunu belirterek, ''Şehri bırakın dünyada bu niteliklere haiz ülke sayısı bile az. İzmir'i alın Avrupa'nın ortasına koyun, dünya çapında kendi başına ülke olabilecek potansiyeli var'' dedi.

İzmir'in kendine ve geleceğine güvenini artırmak için ne gerekiyorsa yapmaya devam edeceklerini belirten Babacan, bu konuda bir ayrım yapmadıklarını ifade etti.

Babacan, bir süre Hazine'nin İzmir Büyükşehir Belediyesinden daha fazla para kestiği yönünde bir iddianın ortaya atıldığını belirterek, bunun uygulamada mümkün olmadığını söyledi.

Babacan, şöyle konuştu:

''Ne yapmışlar, borca oranla bakmışlar. Ankara'nın borcu çok, İzmir'in az. Hani niye öyle diye... Halbuki biz borca bakmadan gelir orantılı olarak yapıyoruz. Eski bir borçsa bu, o belediye ödemelerini günü gününe yapıyorsa eski borçlarla ilgili, gelirlerinin yüzde 25'i oranında kesinti yapılıyor. Günlük ödemelerini dahi hiç yapamıyorsa, sosyal güvenlik, vergi ödemesi gibi borç takıyorsa o zaman da yüzde 40 kesiyoruz. Bu Ankara, İstanbul, İzmir her yer için öyle. Özel bir uygulama yok. Haziran, Temmuz ve Ağustos aylarında hiçbir belediyenin gelirlerinden bir şey kesmiyoruz. Bu konuda bazen yanlış anlamalar dezenformasyon olabiliyor.''

EXPO ADAYLIĞI

İzmir'in EXPO 2020'ye aday olmak için yaptığı çalışmaları da değerlendiren Babacan, şahsi olarak İzmir'i desteklediğini söyledi.

Babacan, EXPO 2015 için çok uğraştıklarını, olmadığını, İtalyanların bunu 6. kez almasının uluslararası normlara aykırı olduğunu ifade etti.

Bakan Babacan, ''Ama ben açık söyleyeyim, bu işi yaşayarak öğrenmek, bir damdan düşmek gerekiyormuş. Biz damdan düştük. Şansımızın arttığını düşünüyorum. Yolu yöntemi öğrendik. Şimdi 2020 girişimi var. Biz bunu da destekliyoruz. Kapıyı çalmaya devam edeceğiz. İnşallah bir gün o kapı açılacak. Çünkü İzmir, Türkiye, bunu hak ediyor'' dedi.

Bir meclis üyesinin ''Ankara mı, İzmir mi, ne düşünüyorsunuz'' demesi üzerine Babacan, şunları söyledi:

''Ben Ankara'yı hiç duymadım. Ankara milletvekili olarak ve Ankaralı olarak duymadım. İnşallah baltayı taşa da vurmadık ama bu benim şahsi kanaatim İzmir'in hakkıdır diye düşünüyorum. Dolayısıyla bir liman kenti oluşu, pek çok argüman var. İzmir o kadar çok argüman üretti ki, bu konuda kendimizle de ters düşmememiz lazım. Bu da inşallah olur diye ümit ediyorum.''

VERGİ BARIŞI TALEBİ

İZTO Yönetim Kurulu Başkanı Ekrem Demirtaş ise esnaf, sanayici ve tüccarın hükümetten vergi ve prim borçlarının yeniden yapılandırılmasını istediğini belirterek, bu vergi barışı kapsamında ihtilaflı dosyaların uzlaşmayla çözülmesini, matrah artırımını ve varlık barışının tekrar gündeme alınması gerektiğini söyledi.

Demirtaş, ''Bir aftan bahsetmiyoruz. Affa karşı olduğunuzu biliyoruz ama dünya ve ülke gerçekleri de ortada. Futbol kulüplerinin birikmiş vergi ve sigorta primi borçları olağanüstü bir kolaylık sağlanıp donduruldu. Ardından taksitlendirildi. Futbol kulüpleri kadar değeri ve kolaylığı hak ettiğimizi düşünüyoruz'' dedi.

TL'nin aşırı değerli yapısı nedeniyle ihracatçıların eleştirilerinin bulunduğunu söyleyen Demirtaş, ''Merkez Bankası'nın temel görevi, fiyat istikrarını sağlamak. Ancak, ABD'de başlamak üzere merkez bankalarının bu görevleri sorgulanmaya başladı. Bu nedenle Merkez Bankası Kanununda kurla ilgili tali görevin, Merkez Bankası'nın asli görevleri arasına alınmasını ve ihracatı artırmanın Merkez Bankası'nın öncelikleri arasında yer almasını ihracatçılarımız öneriyor'' diye konuştu.

Demirtaş, İzmir'in EXPO 2020 adayı olması için Devlet Bakanı Babacan'dan destek beklediklerini, kente yatırım çekilmesi için Başbakanlık Yatırım Ajansı'nın İzmir temsilciliğinin açılmasını istediklerini de ifade etti.

En Çok Aranan Haberler