HABER

Bize Ulaşın BİZE ULAŞIN

AP'de skandal Türkiye kararı! Dışişleri'nden sert tepki

Avrupa Parlamentosu (AP), Türkiye'nin terör propagandası yapan kişilere uyguladığı hukuki yaptırımları kınadı. Dışişleri'nden ise tepki gecikmedi. Bakanlıktan yapılan açıklamada 'Salt eleştiri amacıyla muhtelif kaynaklardan toplanan dayanaksız iddiaların art arda sıralandığı bir yamalı bohçadan ibarettir' ifadeleri kullanıldı.

AP'de skandal Türkiye kararı! Dışişleri'nden sert tepki

Strazburg'da devam eden AP Genel Kurulu, 7 grubun ortaklaşa oluşturduğu Türkiye'de insan haklarının güncel durumu başlıklı karar tasarısını oyladı.

Genel Kurulda üyelerin el kaldırarak oyladığı ve çoğunluk sağlanarak kabul edilen kararda, Türkiye'nin Suriye'de terör örgütlerine karşı gerçekleştirdiği Zeytin Dalı Harekatı eleştirilerek, harekatın insani açıdan ortaya çıkabilecek sonuçlarının endişe yarattığı belirtildi.

Parlamentonun, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimini güçlü bir şekilde kınadığı ve bu kınamayı yinelediği ifade edilen kararda, 2016'da ilan edilen OHAL uygulamasının kaldırılması çağrısı yapıldı.

Türkiye'de terörle ilgili faaliyetleri nedeniyle tutuklanan veya hapse mahkum edilen kişilere destek çağrılarının da yer aldığı kararda, birçok Avrupa ülkesinde yasak olan terör propagandasının, Türkiye'de "düşünce özgürlüğü" kapsamında değerlendirilmesi ve tutuklamalara son verilmesi istendi.

Kararda, PKK'ya silah bırakma, taleplerini pasif ve demokratik yollardan dile getirme ve yeniden müzakere masasına dönülmesi çağrısında bulunuldu.

Terör propagandası AB ülkelerinde sert tedbirlerle yasaklanırken, AP üyelerinin Türkiye'den bu tür bir talepte bulunmaları dikkati çekti.

Kararda ayrıca Avrupa Birliği (AB) tarafından aday ülkelere üyelik öncesi verilen destek fonlarına da değinilerek, bu fonların devlete değil, insan hakları, demokrasi ve hukuk devleti alanlarında iyileşmelerin sağlanması amacıyla sivil toplum kuruluşlarına ödenmesi gerektiği kaydedildi.

2016'nın kasım ayında Türkiye'nin AB üyeliğinin "dondurulması" yönünde bir kararı kabul eden AP, geçen yıl temmuz ayında ise Türk halkının referandumda kabul ettiği Anayasa değişikliğinin, yürürlüğe girmesi durumunda üyelik müzakerelerinin "askıya alınması" yönünde bir karar almıştı.

DIŞİŞLERİ'NDEN SERT TEPKİ: İDDİALAR YAMALI BOHÇADAN İBARET

Dışişleri Bakanlığınca, Avrupa Parlamentosunda (AP) kabul edilen “Türkiye’de Mevcut İnsan Hakları Durumu” başlıklı kararına ilişkin, “Salt eleştiri amacıyla muhtelif kaynaklardan toplanan dayanaksız iddiaların art arda sıralandığı bir yamalı bohçadan ibarettir” açılaması yapıldı.

Dışişleri Bakanlığından yapılan yazılı açıklamada, “AP’de bugün (8 Şubat) kabul edilen “Türkiye’de Mevcut İnsan Hakları Durumu” başlıklı karar, güvenlik koşulları bakımından hayati sınamaları barındıran bir coğrafyada yer alan ve bu coğrafyada istikrar unsuru olarak kalabilmesini teminen YPG/PYD, PKK, DEAŞ, FETÖ ve benzeri terör örgütlerine karşı mücadelesini kararlılıkla sürdüren Türkiye’nin içinde bulunduğu koşulları anlamaktan uzak bir karardır. Karar, salt eleştiri amacıyla muhtelif kaynaklardan toplanan dayanaksız iddiaların art arda sıralandığı bir yamalı bohçadan ibarettir."

" ÇARPIK BAKIŞ AÇISI"

"Karar, 15 Temmuz 2016 tarihinde ülkemizde FETÖ/PDY tarafından gerçekleştirilen terörist darbe girişiminin her şeyden önce demokratik meşru hükümetimizi ve anayasal düzenimizi hedef aldığını, terörist darbecilerin başta yaşam hakkı olmak üzere vatandaşlarımızın temel hak ve özgürlüklerini ihlal ettiklerini, hak ve özgürlüklerin bulunmayacağı baskıcı bir yönetim kurmaya teşebbüs ettiklerini gözardı eden çarpık bakış açısının bir başka yansımasıdır” denildi.

Açıklamada, “Devletimizin varlığına ve milletimizin demokratik yaşam hakkına yönelik tehditlerin tamamen bertaraf edilmesi için gereken Olağanüstü Hal (OHAL) gibi etkin tedbirleri almak, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ödevi ve en doğal hakkıdır. Esasen OHAL, sadece ülkemizin başvurduğu bir yöntem olmayıp, milli güvenlik mülahazalarıyla bazı AB üyesi diğer ülkelerce de tatbik edilmiştir. OHAL bağlamında alınan tedbirler, hukuk içinde ve uluslararası yükümlülüklerimize uygun olarak yürütülmektedir. Sözkonusu tedbirler sürekli gözden geçirilmekte, bu konularda uluslararası kuruluşlarla şeffaflığa dayalı işbirliğimiz sürdürülmektedir” ifadesine yer verdi.

“Kararda bahsedilen, ‘tutuklu gazeteciler, milletvekilleri, insan hakları savunucuları’ gibi şahısların hiçbiri mesleklerini icra sebebiyle adli takibata uğramamış; haklarındaki suç isnatları nedeniyle bağımsız yargı tarafından soruşturmalar açılmıştır” denilen açıklamada, şunları kaydedildi:

"AP, ANLAMA KAPASİTESİNDEN YOKSUN"

“Zeytin Dalı Harekatı, BM Şartı’nın 51. maddesinde kayıtlı meşru müdafaa hakkına istinaden, ilgili BM Güvenlik Konseyi kararlarına ve uluslararası hukuka uygun olarak yürütülmektedir. Türkiye, harekatın başından beri meşru güvenlik endişelerini, harekatın hedef, amaç ve ilkelerini açıkça ortaya koymuştur. Operasyonun hedefinde terör örgütü PKK’nın Suriye kolu olan PYD/YPG ve bölgedeki DEAŞ unsurları bulunmaktadır. PKK, AB’nin terör örgütleri listesinde yer almaktadır. Harekat kapsamında sivil halkın zarar görmemesi için gereken her türlü tedbir alınmaktadır. Türkiye’nin bölgesinde büyük bir özveriyle yürüttüğü terörle mücadeleye yönelik eleştiriler, AP içindeki bazı unsurların esasen bu mücadelenin Avrupa için de taşıdığı hayati önemi anlama kapasitesinden yoksun olduğunu göstermektedir.

Kendi binasında terör örgütünün paçavralarının asılmasına izin veren AP'nin böyle bir karar alması esasen şaşırtıcı değildir ve ülkemizin ve Türk halkının, inandırıcılığını çoktan yitirmiş olan AP'yi artık kâle alamamaktaki haklılığının açık göstergesidir. Dolayısıyla sözkonusu karar bizim için yok hükmündedir.”

BAKAN ÇELİK DE TEPKİ GÖSTERMİŞTİ

AB Bakanı Ömer Çelik Twitter hesabından Avrupa Parlamentosu’na tepki gösterdi:

“Zeytin Dalı Harekatına verilen tepkiler, terörle mücadele konusunda çifte standartın ne kadar yayıldığını gösteriyor. Bazıları ‘savaşa savaş eklemeyin’ diyor. Karşı karşıya olduğumuz terörist saldırıları hiç dikkate almıyorlar. Açıkça ‘terörle mücadele etmeyin’ demek bu. Halbuki savaşa savaş eklemiyoruz. Bize en vahşi şekilde saldıran terör örgütlerinin vahşetini durdurmak için meşru müdafaa hakkımızı kullanıyoruz.

Zeytin Dalı Harekatına karşı ‘endişe’lerini dile getirenler, terör örgütlerinin saldırısından endişe duymuyorlar mı? Bazıları da ‘Endişelerinizi anlıyoruz ama DEAŞ’a yoğunlaşmak gerekir’ diyorlar. Kendilerine ve bize saldıran DEAŞ’a karşı hassas olanlar, bize saldıran terör örgütü PKK’ya karşı kendilerine zarar vermiyor diye sempati besleme çifte standardına yuvarlanıyorlar.

Bu zihniyet, insan hayatının değerini yaşadığı coğrafya ya da mensup olduğu etnisite veya dine göre ayırt etme hastalığıyla dünyaya bakıyor. O yüzden kendilerine saldıran “terörist” oluyor, bize saldıran ise görmezden geliniyor.

Siyasi ve ahlaki iflastır bu. Mücadelemiz meşrudur. Sivil kayıp olmaması için elden gelen hassasiyet azami düzeyde gösterilmektedir. Sürekli ‘sivil kayıp’ diye cümleye başlayanlara teröristlerin attığı roketlerle kaybettiğimiz canları, sivil kayıpları hatırlatıyorum.

Son derece meşru bir mücadele yürütüyoruz. Maalesef terör örgütleri silah desteğini müttefiklerimizden, ideolojik desteği ise müttefiklerimizin ‘endişe’ ve ‘sivil kayıp’ kelimelerini mesnetsiz ve yanlış yerde kullanmasından kaynaklanan yaklaşımlarından alıyor.

Aylar boyunca insanlarımızın canına, terör örgütlerinin müttefiklerimizden aldığı roketlerle kastedilirken neden aynı ‘endişe’ ve ‘sivil kayıp’lar konusundaki hassasiyet cümlelerini duymadık?

Dünyanın herhangi bir yerinde terörle mücadele etmek gerektiğinde akıllarına ilk olarak Türkiye ile işbirliği yapmayı getirenler, Türkiye kendi güvenliği için terörle mücadele ederken terör örgütlerine sempati gösteriyorlar.”


Mynet Youtube


En Çok Aranan Haberler