2013 yılının son günlerini, aralarında bakan çocukları, önemli bürokratlar ve iş adamlarının olduğu çok sayıda kişiye yönelik, yolsuzluk ve rüşvet iddiasıyla yapılan operasyonlarla kapatmıştık. 17-25 Aralık'taki bu operasyonlar 2013 yılında kalmadı, 2014 yılının da gündemini belirledi.
Bu operasyonların işaret ettiği şey sadece bir yargı sürecinden ibaret değildi. İktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) ve Fethullah Gülen Cemaati arasında işaretleri bir zamandır görülen bir kavganın da göstergesi sayıldı.
Dönemin Başbakanı, bugünün ise Cumhurbaşkanı olan Recep Tayyip Erdoğan 17 Aralık sonrası olanlardan "paralel yapı" olarak adlandırdığı Gülen Cemaati'ni sorumlu tuttu.
Kamuoyunda yaygın görüş AKP'nin uzun yıllardır devleti Gülen Cemaati'ne bağlı kadrolarla birlikte yönettiği idi. 2014'ün sonu ise 17 Aralık sürecine karşı AKP'nin hamleleriyle sonlanıyor gibi görünüyor.
14 Aralık'ta yapılan operasyonlarda Gülen Cemaati'ne yakınlığıyla bilinen kişiler gözaltına alındı. Ama dahası, ABD'de yaşayan Fethullah Gülen ile ilgili yakalama kararı çıkartıldı.
Pek çok kişi bunun Gülen'in Türkiye'ye getirilmesi ile sonuçlanacağını tahmin etmiyor ama sembolik önemi tartışılmaz.
Peki başlangıcı ve sonuyla bir yıl Gülen Cemaati için nasıl geçti? AKP karşısında yenilmiş sayılır mı, gücü zayıfladı mı?
'Cemaat AKP'den daha kalıcı'
Bu soruyu yönelttiğim kişilerden biri, bu ay içerisinde "Paralel Yürüdük Biz Bu Yollarda" isimli kitabını yayımlayan, Cumhuriyet gazetesi muhabiri Ahmet Şık oluyor.
Şık, "Cemaat için bir yıl nasıl geçti?" sorusunu yanıtlamaya, "Zor geçti" diyerek başlıyor ve devam ediyor:
"Cemaat bence tutuklandığımız dönem veya AKP ile ittifakının en kuvvetli olduğu döneme kıyasla gücünün 20 yıl gerisine düştü. Bürokrasiden tasfiye dediğimiz şey Cemaat'i çok yaraladı."
Şık'ın, "Gülen Cemaati'nin emniyet teşkilatı içindeki örgütlenmesi" üzerine yazdığı kitap henüz basılmadan toplatılmış, Şık 2011 yılında tutuklanmış, bir yıl sonra tahliye edilmişti.
Peki Cemaat yenildi mi? 2002 Kasım seçimlerinde AKP'nin "hangi partileri çöplüğe attığını" hatırlatarak devam ediyor Şık ve ekliyor:
"Tam tersine. Cemaat için önemli olan hükümet olmak değil ki. Onlar için önemli olan devletin kılcal damarlarının içinde olmak. Cemaat'in başarılı olduğu alan bu. Cemaat'i bitirmek mümkün değil. Uzun vadede kalıcı olan AKP değil Cemaat olacak bana sorarsan."
Şık, emniyet teşkilatındaki tasfiyeleri ise şöyle yorumluyor:
"Özellikle, polis yani güvenlik bürokrasisi başta olmak üzere ciddi bir tasfiye var. Ama bu, polisten Cemaat'in temizlendiği anlamına gelmiyor. Kapıyı kilitlemedikleri ve yeni bir teşkilat kurmadıkları müddetçe temizlemeleri mümkün değil."
Şık, bu yılın Cemaat açısından değerlendirmesini yaparken, bir başka noktaya daha dikkat çekiyor:
"Yapılan her şeyi Cemaat'e atfetme hatası var. AKP kendi sorumluluğunu gizliyor."
'Cemaat beklendiği gibi dağılmadı, çökmedi'
Zaman Gazetesi yazarlarından Turan Alkan ise öncelikle "Hizmet camiasını içeriden gözlemleyen birisi konumunda" olmadığını vurguluyor.
İçeride Cemaat'e yönelik bir itibarsızlaştırma çabasının söz konusu olduğunu söyleyen Alkan, "Dışarda ise Hizmet hareketi okullarının aşağılanması ve faaliyet gösterdikleri ülke nezdinde devletin resmi şikayetine maruz kalması incitici ve yıpratıcı bir tesir yaptı" değerlendirmesinde bulunuyor.
Bunların bir sonucu olarak da "Hizmet hareketinin tabii gelişim seyri, hiç şüphesiz durduruldu ve geriletildi" yorumunu yapıyor ve ekliyor:
"Bunun başlıca sebebi tamamen barışçı ve insani amaçlarla çalışan bir sivil toplum örgütünü, hükümetin orantısız ve kaba bir tavırla mahvetmeye çalışmasıdır."
Bununla birlikte hareketin dağılmadığına dikkat çekiyor Alkan ve "Hizmet hareketinin bu gibi ağır bir baskı ve saldırıya karşı hukuka uygunluk ve meşruiyetten başka mücadele stratejisi yok, buna rağmen hareket, beklendiği gibi dağılmadı ve çökmedi" diyor.
'Gülen'in eski imajının yerinde yeller esiyor'
Habertürk gazetesi köşe yazarlarından Nihal Bengisu Karaca ise "2014'te Gülen grubunun Türkiye vatandaşları nezdinde alçalışına tanık olduk" diyor ve ekliyor:
"2014 yılı Gülen'in çok değil sadece iki yıl önceki imajının yerinde yeller estiği bir yıl oldu. Ama bu demek değil ki, güçlerini tamamen yitirdiler. Böyle bir şey yok."
Karaca bu görüşüne dayanak olarak 14 Aralık'ta yapılan operasyonlarla aynı gün "28 Şubat mağdurlarından Yakup Köse'nin" gözaltına alınmasını ve Yargıtay üyelerinin değişmelerine az bir süre kala verilen kararları gösteriyor. Karaca'ya göre bunlardan biri de eski emniyet müdürlerinden Hanefi Avcı'ya "Devrimci Karargâh" davasında verilen hapis cezasının onanması.
Karaca bu kararlarla, "Biz hâlâ güçlüyüz, bir Erdoğan çıkıp bizimle mücadeleden zafer kazanamaz demek için, belli kurumlarda yapılanmanın güçlü olduğunu kanıtlayan işlere girişiyorlar" yorumunda bulunuyor.
Gülen Cemaati'inin yapılandığı iddia edilen polis teşkilatında yaklaşık 120 bin emniyet görevlisinin yerinin değiştirildiği, eski emniyet müdürlerinin gözaltına alındığı, savcıların farklı bölgelere atandığı, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun (HSYK) yapısının yeniden düzenlendiği ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "paralel yapıyla" mücadeleyi dilinden düşürmediği bir yıl geride kalıyor.
2015 yılı aynı başlıklar etrafında mı geçer bilinmez ancak Gülen Cemaati'nin tartışılmaya devam edileceği kesin gibi görünüyor.