Yeni Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri'nin seçimiyle ilgili haberler, İngiltere basının dünya haberleri sayfalarında yer buluyor.
Financial Times, AB Komisyonu'nun bütçeden sorumlu üyesi Kristalina Georgieva'nın BM Genel Sekreterliğine aday olduğunu yazıyor.
Gazeteye konuşan Bulgar vatandaşı AB Komisyonu üyesi, gelecek hafta BM Güvenlik Konseyi daimi üyelerinin, ilk kez tercihlerini açıklayacakları gelecek haftaki oylama öncesi destek kazanmak için zorlu bir mücadele vereceğini kabul ediyor.
Georgieva "Diğer adayların bir yılda yaptığını ben bir haftada yapmak zorundayım" diyor.
Gazete BM üyeleri arasında yapılan ve bağlayıcı olmayan beş tur oylamada, eski Portekiz Başbakanı Antonio Guterres'in dokuz aday arasında önde gittiğini yazıyor.
Adaylar arasında bir Bulgar vatandaşının, Unesco Direktörü İrina Bokova'nın da bulunduğunu söyleyen gazete, Bulgaristan Başbakanı Boyko Borisov'un Bokova yerine Georgiava'ya destek verdiğini söylüyor.
Bu değişiklikte kısmen, Başbakan Angela Merkel gibi merkez sağ gelenekten gelen Georgieva'yı tercih eden Berlin'in etkisi olduğu belirtiliyor.
Ancak Almanya'nın Çin'deki G20 toplantısında Rusya lideri Vladimir Putin'den bizzat destek istemesine karşın, Georgieva'nın Moskova'nın desteğini kazanmakta zorlandığı yazılıyor.
Financial Times ayrıca, yazılı olmayan bir anlaşmaya göre bir sonraki genel sekreterin Doğu Avrupalı ve tercihen kadın olmasının istendiği söyleniyor ve Giorgieva'nın bu iki kriteri de karşıladığı vurgulanıyor.
'Rusya'yı kurallara uyan bir ülke haline getirmeli' Times'ın başyazılarından birinde de, bir sonraki BM Genel Sekreteri'nin "Rusyayı kurallara dayalı bir dünya düzenine saygı duyan bir ülke haline getirmesi gerektiği" söyleniyor. Dikkat çeken satırlar şöyle;
"Georgieva daha iyi bir seçim. Başlıca rakibi, eski Portekiz Başbakanı Antonio Guterres gibi BM'nin başlıca ikileminin bütçe olduğunu düşünmüyor. Sorunun sistemin bozuk olması değil, bozulmuş olması olduğunu söylüyor. İsrafı önleyeceğini anlatıyor. Ama başlıca misyonu gelecek konusundaki küresel kaygıyı çözmek. Bu, beş büyüğün çaldığı şarkılara dans etmek değil, genelde sessiz kalan selefine kıyasla daha doğrudan konuşacak bir bağımsızlık geliştirmek anlamına geliyor. Angela Merkel'in desteğini kazandı ve Alman liderin güçlü yanlarının çoğuna sahip. Vladimir Putin'i bir parya haline getirmeye çalışmayacak, ancak kurallara dayalı bir dünya düzeninde tam olarak rol oynamaya teşvik edecek. Şüphe duymak meşru ama BM her şeyin ötesinde umudun üzerine inşa edilmiş bir kurum"
Robert Fisk'in kaleminden Peres'in 'kanlı Qana mirası' İ gazetesi yazarı Robert Fisk, dün 93 yaşında hayatını kaybeden eski İsrail Cumhurbaşkanı ve Başbakanı Şimon Peres ile ilgili bir yazı kaleme almış. Fisk "Peres'in Qana'daki kanlı mirasını unutmayalım diyor"
Fisk "Dünya, Şimon Peres'in ölüm haberini duyduğunda 'Barış getiren' diye bağırdı. Ama ben Peres'in öldüğünü duyduğumda kan, ateş ve katliam düşündüm" diyor.
Fisk şöyle devam ediyor;
"Sonuçları gördüm: parçalanmış bebekler, çığlık atan mülteciler, tüten cesetler. Qana diye bir yerdi ve yarısı çocuk 106 ölünün çoğunluğu, İsrail topları tarafından 1996'da parçalandıkları yerde kurulan BM kampının altında yatıyor. Güney Lübnan'daki köyün hemen dışında bulunan bir BM yardım konvoyundaydım. O top mermileri başımızın üzerinden geçip, hemen altımızdaki mültecilerin üzerine düştü. 17 dakika devam etti. İsrail Başbakanlığına aday olan Şimon Peres, seçimden bir gün önce Lübnan'a saldırarak askeri yönünü güçlendirmek istiyordu"
'Peres yalan söyledi'Nobel Barış Ödülü sahibi Peres'in saldırıya bahane olarak Hizbullah'ın Lübnan'dan fırlattığı Katyuşa roketlerini gösterdiğini hatırlatan Robert Fisk, aslında roketlerin İsrail devriyeleri tarafından bırakıldığından şüphelenilen bubi tuzağında Lübnanlı bir çocuğun ölmesine misilleme olarak atıldığını belirtiyor ve devam ediyor;
"Birkaç gün sonra Lübnan'daki İsrail birlikleri Qana yakınlarında saldırıya uğradı ve köye ateş açarak yanıt verdi. İlk top mermileri Hizbullah'ın kullandığı bir mezarlığa düştü. Gerisi doğrudan yüklerce sivilin sığındığı BM'nin Fijan askeri kampına gitti. Peres 'Bize de acı bir sürpriz oldu' demişti. Yalandı. İsrailliler 1982'deki işgallerinden sonra Qana'yı yıllarca işgal altında tuttular. Kampın video görüntüleri ellerindeydi. Hatta 1996'daki katliam sırasında kampın üzerinde insansız hava aracı uçurdular. Bu gerçeği bir BM askeri bana hava aracının videosunu verene kadar reddettiler. Bu, Peres'in Lübnan barışına katkısıydı. Seçimi kaybetti ve muhtemelen Qana'yı hiç düşünmedi. Ama ben hiç unutmadım"
Ibruprofen ve kalp yetmezliği ilişkisiİngiltere basınında geniş yer bulan bir sağlık haberine göre Ibruprofen ve benzer ağrı kesiciler kalp yetmezliği riskini arttırıyor.
Guardian'ın haberinde daha önceki araştırmalarda, bu ilaçların düzenli alınması durumunda kalp ritminde anormalliklere ve kalp krizi riskinin artmasına yol açtığı sonucuna varıldığı hatırlatılıyor.
İbruprofen veya diğer nonsteroid antienflamatuar ilaçlarla ilgili son araştırmada İngiltere, Hollanda, İtalya ve Almanya'da 2000 ve 2010 yılları arasında bu ilaçları kullanan 10 milyon kişinin verileri incelendi. Bu kişilerin 92 bin 163'ünün kalp yetmezliği şikayetiyle hastaneye başvurduğu belirlendi.
İngiliz Tıp Dergisi adlı bilimsel yayında yer alan araştırmaya göre son 14 gündeibruprofen veya diğer nonsteroid antienflamatuar ilaç alanlar kalp yetmezliği şikayetiyle hastaneye yatma riskini, almayanlara kıyasla yüzde 19 arttırıyor.