İngiltere'de yayımlanan gazetelerin hepsinin manşetinde, Ukrayna'nın Kırım bölgesindeki gelişmelerle ilgili haberler yer alıyor. Çin'de 29 kişinin ölümüne yol açan bıçaklı ve palalı saldırıya ilişkin haberler de sütunlarda göze çarpıyor.
Financial Times, Rus askerlerinin Ukrayna'nın Kırım Yarımadası'ndaki yayılışı nedeniyle Batılı ülkelerin gösterdiği tepkiyi manşetine, "Dünya Moskova'ya çıkışıyor” başlığıyla taşımış.
Kırım Özerk Cumhuriyeti'nin başkenti Simferepol'deki Financial Times muhabiri Courtney Weaver, maskeli ve miğferli Rus askerlerinin çevresini sardığı üslerin civarındaki halkın hiç de "işgal altında” gibi hissetmediğini, hatta çocuklarını gezdiren kadınların askerlerle fotoğraf çektirdiğini anlatıyor.
Jan Cienski'nin Harkiv'den aktardığına göre, Rusça konuşan halkın çoğunlukta olduğu doğu bölgesinde de benzer bir atmosfer var.
Harkiv'de Rusya'nın kendilerini başkent Kiev'de geçici hükümet kuran "faşistlerden korumasını” isteyenler gösteri yaparken, aksi yönde düşünenlerden 28 yaşındaki Andrei Kuznetsov şöyle diyor: "Ben Ukrayna vatandaşıyım. Rusya'da olmak istesem Rusya'ya taşınırdım. Ukrayna'ya hiçbir uluslararası müdahale istemedim. Rusların tek yaptığı durumu istikrarsızlaştırmak. Bu, 1968'de Çekoslovakya'da çevirdikleri dümenin aynısı.”
Uzmanlar, Rusya ordusunun ve gizli servisinin Ukrayna'ya çıkarma yapılmasını haftalar öncesinden planlandığını düşünüyor.
Soğuk Savaş döneminde İsveç silahlı kuvvetlerinde istihbaratçı olarak çalışan Johan Lybeck, 150 bin askerle tatbikat yapan Rusya'nın Karadeniz'deki filosunun Baltık Denizi'ndeki filodan destek aldığına dikkat çekerek, "Oradan oraya tam hızla gitmek birkaç gün alır. Bunun hepsi Soçi'deki Olimpiyat Oyunları'ndan sonrası için planlanmıştı” diyor.
Haberde, Rus gizli servisi FSB'nin, Ukrayna'da kurulan yeni hükümet tarafından feshedilen çevik kuvvet polisi üyelerine Kırım'da Rusya pasaportu dağıttığı belirtiliyor.
Avrupalı bir diplomat ise Rusya yönetimi için şu değerlendirmeyi yapıyor: "Güvenlik güçlerinin henüz böyle bir karar alınmamışken Ukrayna'da müdahil olması bize, liberaller ile Silovikler (Güvenlikçiler) arasındaki dengenin çoktan kaybolduğunu gösteriyor.”
Başka bir haberde, Ukrayna krizinin ABD Başkanı Barack Obama'nın karşılaştığı en zor durum olduğu vurgulanıyor. Obama'yı eleştirenler, Suriye konusundaki pasif tutumun Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'i cesaretlendirdiğini öne sürüyor.
Obama'nın önündeki seçenekler şöyle sıralanıyor:
Rus yetkililere vize kısıtlamaları uygulanması,Ukrayna'daki yeni hükümete mali destek,Rusya'nın G8 topluluğundan çıkarılması.NATO'nun devreye sokulması veya Ukrayna ordusuna askeri destek sağlanması ise şu aşamada "fazla provokatif” olarak değerlendiriliyor.
Carnegie Europe düşünce kuruluşu uzmanı Jan Techau, NATO ülkelerini kastederek, "Hiç kimse Kırım için savaşa gitmek istemiyor ve Putin bunu biliyor” diyor.
Guardian'ın birinci sayfasında, Kırım'daki askeri üslerde kuşatma altında bulunan Ukrayna askerlerinin Ruslara teslim olmamakta kararlı oldukları öne çıkarılmış.
Gazetenin Avrupa editörü Ian Traynor ise olası 3 senaryo öngörüyor. Bunlar özetle şöyle:
Gürcistan senaryosu: Rusya'nın 2008'de Gürcistan'da yaptığı gibi hızla sahada askeri üstünlük sağlayarak, Kırım'ın statüsü için pazarlık masasına eli güçlü olarak oturması. Aslında bu hemen hemen gerçekleşmiş durumda. Fakat Rusya'nın gözü Kırım'ın ötesinde olabilir.
Yugoslavya senaryosu: Rusya'nın Kırım'ın yanı sıra, Ukrayna'nın doğusuna da asker çıkarması, ülkenin kuzeybatı ve güneydoğu olarak bölünmesini gündeme getirebilir. Bu durumda; Ukraynaca konuşan Katolik çoğunluk ile Rusça konuşan Ortodoks azınlık arasında bir iç savaş kaçınılmaz olabilir.
Diplomatik senaryo: AB'nin bu tür durumlardaki geleneksel tavrı, ekonomik yaptırım ve ulaşım kısıtlamaları uygulamak. ABD de Rusya'ya ekonomik tecrit uygulanmasını değerlendiriyor. Fakat Rus şirketi Gazprom, Avrupa'nın baş enerji tedarikçisi. Bu senaryonun devreye girmesi halinde, BM temsilcileri mekik diplomasisi yürüterek, yeni Ukrayna'da bir çeşit İsviçre modeli oluşturmaya çalışacaktır. Rusya ise federal veya konfederal sistem içinde etkinliğini sürdürme arayışında olacaktır.
Independent'ın başyazısında, durumun kızışmaması için bütün tarafların temkinli davranması salık veriliyor. Aynı gazetede Mary Dejevsky'nin yorum yazısının başlığı şöyle: "NATO ‘ihaneti' ve Brüksel'in söylemi Putin'i eyleme itti.”
Başyazısında Putin'i, ülkesini dünyadan tecrit edilmiş hale sürüklemekle eleştiren Times gazetesinde Roger Boyes şu noktaya dikkat çekiyor: "Rusya Gürcistan'a girdiğinde büyüyen bir ekonomiydi. Şimdi ise Rusya kırılgan durumda.”
Gazetedeki bir başka haberdeyse, Kırım'da nüfusun yaklaşık %12'sini oluşturan Tatar-Türk nüfusun kaygılarına dikkat çekiliyor.
Çariçe Büyük Katerine dönemindeki kırım ve Stalin dönemindeki toplu sürgün nedeniyle Rusya'ya soğuk hisler taşıyan Kırım Türklerinin geçen hafta yerel parlamento önünde Rus milliyetçileri ile çatıştığı hatırlatılıyor.
Kırım'daki yerel hükümetin başındaki Sergei Aksyonov'un güvence vermesine rağmen Kırım Türkleri arasında savunma gücü oluşturulduğu aktarılıyor.
Bahçesaray'da yaşayan 57 yaşındaki Server, "ateşli gençlerin” toprağını savunmaya istekli olduğunu belirterek, "Barut fıçısı üzerinde oturuyoruz” diyor.
Çin'deki bıçaklı-palalı katliam**Guardian**'da, Çin'in güneybatısındaki Kunmig kentinde bıçaklı ve palalı saldırıyla 29 kişinin ölümü ve yaklaşık 130 kişinin yaralanmasıyla ilgili geniş bir habere ve bir yorum yazısına yer veriliyor.
Saldırıdan Şincan Özerk Bölgesi'nde bağımsız Doğu Türkistan devleti kurulmasını savunan Uygurların sorumlu tutulduğunu belirten Tania Branigan, Çin ekonomisi büyürken güvenlik bütçesinin 1 milyar doları bulduğuna ve Müslüman azınlığa yönelik kısıtlamaların arttığına dikkat çekiyor.
2008'den bu yana Uygurlar ile Han Çinlileri arasındaki çatışmalarda yüzlerce kişinin öldüğü hatırlatılan yorum yazısında İsveç Ulusal Savunma Koleji'nden Magnus Ranstrop'un ağzından, suçlamaların aksine Uygur militanların dışarıyla bağlantılarının çok sınırlı olduğunu belirtiyor.
Rotterdam Erasmus Üniversitesi'nden Andrew Fisher, Şincan gibi yerlerde yaşanan kentsel dönüşümün, eski kentlerde yıkımın nasıl yapılacağı konusunda bir etnik gerilim yarattığının altını çiziyor.
Mısır'da yeni hükümet**Financial Times** gazetesinde, yeni göreve başlayan Mısır Başbakanı İbrahim Mihlib'in, grev yapan işçilere "vatanseverlik” çağrısı aktarılıyor.
Grev yapan tekstil ve çelik işçilerinin yanı sıra; otobüs şoförlerinin, doktorların ve eczacıların da iş bıraktığı belirtiliyor haberde.
Gazete, 2011'de Hüsnü Mübarek iktidarının devrimle yıkılması ve geçen Temmuz ayında seçilmiş Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'nin ordu darbesiyle görevden uzaklaştırılmasının ardından ülkede kim iktidara gelirse gelsin, zorlu bir görev devralacağı vurgulanıyor.
Gazetedeki başka bir analizdeyse, Venezüela'da sosyalistlerin iktidarına karşı yükselen protesto hareketi değerlendirilirken, gelişmelerden "en çok kaybedenin veya en çok kazananın” ülkenin en yakın müttefiği Küba olacağı belirtiliyor.